Görüntülü arama yerine yüz yüze iletişim kurduğumuz, e-mail yerine mektup yazdığımız, post atmak yerine posta attığımız, story atmak yerine hikayelerimizi birbirimize anlatıp dinlediğimiz, siyasi ve toplumsal içerikler ile sosyal duyurularımızı Facebook duvarına değil mahalle duvarlarımıza yazdığımız yıllardan, 1982 yılıydı.
Evlerimize çekilip ailemizle bir arada olduğumuz ömrümün 9.senesini yaşadığım o keyif dolu akşam saatlerinin birinde, sokakta bir gürültü, kıyamet koptu. Herkes camlara koştu, tabi biz de. O zamanlar cep telefonları ve flaşları yok tabii; maytaplar, mantarlar, meşaleler, bayraklar tezahüratlarla mahalle yıkılıyor. Birileri birilerini havaya atıp tutuyor falan… İnstagram canlı yayını olmadığı, storyler çekilmediği için, kimse paylaşma telaşında değil, herkes büyük bir coşku ile anı yaşıyordu. “Ne oluyor” dedim babama “şampiyon olduk oğlum” dedi babam. Şampiyon? Biz? Kimiz biz? “Sarıyerliyiz” dedi rahmetli babam Orhan Sanlav.
İşte o gün her Sarıyerli gibi doğal bir Sarıyer taraftarı olduğumu anlayıp, asla Sarıyer dışında bir takım tutmadım. Futbolun emperyalisti, 3 büyükler olarak bilinen Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı Sarıyerli olduğum için mi asla desteklemedim? yoksa futbol dünyasının bu 3 kartel etrafında dönmesinden dolayı tepki olarak mı Sarıyer’i her zaman 4’üncü büyük gördüm? hala emin değilim.
Sarıyer -o zamanın Süper Ligi olan- 1. Futbol ligine adını altın harflerle yazdırdığı o dönemde Fenerbahçe’yi 4-1 yendiğinde gazeteler Sarıyer’den bahsetmeyip, Fenerbahçe için atılan milyarlık eşekler manşetleri; Galatasaray’ın Sarıyer’i 8 sene boyunca yenememesi; şampiyonluğa giden Beşiktaş’ın Sarıyer mağlubiyeti ile hedefinden şaşması; Türkiye’ye Balkan kupasını 1966-67 sezonunda getiren Fenerbahçe’nin ardından, 1991-92 sezonunda getiren ikinci takımın Sarıyer olmasına rağmen, basın Sarıyer’den bahsetmezken futbol hep bu kartel etrafında dönmekteydi.
İşte bu şartlar altında Sarıyer efsanesi Türk futboluna çok büyük isimler kazandırdı. Cemil Turan, Garo, Arap İsmail (İsmail Kartal), Baba Hayri (Hayri Ülgen) Çelebiç, Rıdvan Dilmen, Sercan, Fantom Ahmet, Engin, Osman, Erdem, Mehmet Kalkavan, Selçuk Yula, Erdal Keser, Cem Pamiroğlu, Mustafa Yücedağ, Yasin Sülün, Altay Unan, Mahmut Kocabal, Yılmaz Vural gibi isimler Sarıyer’de yetişmiş ve Sarıyer forması giymiş yüzlerce Türk futboluna hizmet etmiş isimden, sadece ilk aklıma gelenler.
Sarıyerli işadamı Erdal Aksoy başkanlığında birinci lige çıkan ver en şaşalı günlerini yaşayan Beyaz Martılar, bu günlerde kulüp yönetimine el atan Sarıyerli İşadamı Salih Bayraktar ile yeniden o günlere yelken açtı. Şu an 2. lig Beyaz grupta namağlup lider Sarıyer’in en yakın rakibi yine liglerimizin köklü takımlarından olan Altınordu.
Başkan Bayraktar, takımı oluştururken göstermiş olduğu hassasiyet ve özverinin yanı sıra, sezonun hemen başında işler çok da istediği gibi gitmediğinde anında müdahale edip, teknik direktör değişikliğine giderek ligin seyrini değiştirmesiyle, kararlılığını ortaya koydu.
Ve bunun karşılığını, takımın iddialı hale gelmesiyle birlikte yeniden tribünlere akan binlerce Sarıyer taraftarının maç sonundaki tezahüratlarıyla gördü:
Oley oley Salih Bayraktar, Sarıyer’in çocuğu Salih Bayraktar.