Meridyen Eğitim Kurumları

Ümit Sanlav


SOSYAL MESAFE KADAR SİBER MESAFEYEDE DİKKAT!

Sosyal Medya Araştırmacısı Ümit Sanlav, karantina ve kısıtlamalar nedeni ile ihtiyaçların internet üzerinden karşılanmasının Atalete dönüşmesi ve bilişsel işlevimizin değişmesi riskine dikkat çekti.


Koronavirüs sürecinde uymak zorunda kaldığımız hayatın her alanına dair öğretiler, normalleşme sürecinde ve sonrasında da günlük hayatta pek çok değerli kazanım sağlamamıza neden oldu. 

Bunlardan biri sosyal mesafe. Otobüste, metroda, metrobüste, asansörlerde, pazarda, markette vıcık vıcık, iç içe girme alışkanlından uzaklaşılması; çeşitli toplantı ve sosyal ortamlarda karşılaşılan insanlanla öpüşmekten vazgeçilmesi gibi kazanımlar, sosyal mesafe kavramının yerleşmesine neden olacak gibi gözüküyor.  

Bir diğer kazanımımız ise manevi mesafe meselesi oldu. Kapitalist düzene matuf yakıştırmalardan olan "vahşi kapitalizm" sözündeki vahşetin nereden geldiğini, insanın kazandıkça harcamak zorunda kaldığını, harcadıkça kazanmak zorunda kaldığını ve bu döngünün artarak devam ettiğini; temel gıda dışındaki ticari hayatın durma noktasına geldiği bugünlerde iyice anladık diye düşünüyorum. Yani meselenin ne kadar kazanıldığı değil, kazancın ne şekilde harcanması gerektiği olduğunun anlaşıldığını düşünüyorum. Virüsün; zengin - fakir, yada sosyal statü aramaksızın tüm insanlara eşit mesafede oluşu, asıl zenginliğin rakamsal büyüklükte değil, manevi değerlerde olduğunu anlattı. 

Ve tabi manvi mesafe denilince; sevdiklerimizle olan mesafe, ruhi mesafe, kalbi mesafe, Allah ile olan mesafe, imani mesafe de bu süreçte sorguladığımız mesafe kavramlarımız oldular. 

Asıl benimkonum olan Siber Mesafeye gelecek olursak, bu alandaki en önemli kazanımımız da bilgisayarın çocuklar için sadece oyun değil, bir eğitim aracı olduğunu; sosyal medyanın gizli narsisizm, teşhircilik, stalk duygularımızı tatmin ettiğimiz mecralar değil, sevdiklerimizle iletişim kurabileceğimiz mecralar olduğunu; internetin sınırsız -meşru ya da gayri meşru- alemlere akıp boşa zaman harcatarak bizleri tüketen değil, hayatta kalmamızı mümkün kılan yaşamsal bir gereklilik olduğunu öğrendik. Ne var ki her zaman ifade etmiş olduğumuz teknolojinin imkanlarından faydalanırken zararlı etkilerine maruz kalmamayı da kazanımlarımız arasına almamız lazım. Geçici olan bu kısıtlama günlerimizin ardından bedensel ve ruhsal kalıcı hasarlara neden olmayacak, maddi olarak da güvenli kullanımdan ödün vermeyecek şekilde tedbiri elden bırakmamak lazım. Nelere dikkat edeceğiz? 

Kolay Çözüm Atalete Dönüşmemeli 

Teknolojik alışkanlıklar insanda ister istemez bir tembelliğe yol açar. Her işi oturduğunuz yerden, karşılaştırmalı olarak, çoğu zaman birkaç tıkla çözebilirsiniz. Az enerji ile çok iş yapıp, enerjinizi başka etkinliklerde kullanmak büyük bir nimet. Fakat bunun atalete dönüşmesi riski önemli bir tehdit. 

Geçtiğimiz aylarda Dünya Psikiyatri Dergisinde; Oxford, Harvard, Western Sydney Üniversitesi, Kings College ve Manchester Üniversitesi'nden bilim insanlarının hazırladıkları bir inceleme yazısı yayınlandı. Yazıda, internet kullanımının beynimiz üzerindeki etkileri ile ilgili bir dizi beyin görüntüleme çalışmasından elde edilen bulgulara yer verildi. 

Normal şartlarda fizyolojik bir bağımlılık olan adde bağımlılığıyla duygusal bağımlılık olarak ele alınan sosyal medya bağımlılığı ayrı ayrı ele alınsa da, bu görüntüleme çalışmalarında, madde bağımlılarıyla sosyal medya bağımlılarının beyinde benzer bölgelerinin hasar gördüğü tespit edildi. Ve bu bölgelerdeki hasar, duygusal işlemlendirme, dikkat toplama ve karar verebilmeyi kontrol eden bölgelerde görüldü. 

Yani, sosyal medya ve internet iletişiminde az çabayla, çabuk karşılık alınıyor olması; bu nörolojik heyecanın daha çok duyulmak istenmesine neden oluyordu. Bu da sosyal medya bağımlılığını tetikleyen bir unsur olduğu da inceleme yazısında yer alan başlıklardan biri.

Bu bulgular internetin, beyine doğrudan faydası yada zararı olup olmadığını ifade edecek kadar ayrıntılı ve "kesin" bilgiler vermese de, internet üzerinde geçirdiğimiz vaktin bilişsel işlevimizi direkt olarak değiştirdiğini artık çok iyi biliyoruz.

Sosyal medya bağımlılığının fiziki sorunları 

Bilişsel işlevimzin durumu bu iken, fiziki iletişim ile siber iletişimin ayrımını yapamadığımızda fiziken neler oluyor bedenimizde;

Gözlerde yanma ve kızarıklık, 

Baş ağrısı,  

boyun ve sırt ağrısı, 

Beden duruş bozuklukları, 

Elde uyuşma ve kavrama kaybı,

Halsizlik. 

Sosyal medya bağımlılığının sosyal sorunları 

Öğrencilerde akademik, çalışanlarda meseleki başarıda düşüklük, 

Motivasyon kaybı, 

Asosyal kişilik bozuklukları, 

Aktivitelerde azalma, 

Sosyal izolasyon, 

Kişisel ve ailevi sorunlar, 

Narsisiszm, 

Zaman yönetimi bozuklukları

Uyku bozuklukları 

Yeme bozuklukları

Online eğitim olmalı kitaplar ihmal edilmemeli 

Eğitimin aksamaması, sadece uzaktan eğitim programları, çeşitli uygulama ve platformların etkili kullanımı ile mümkün. Elbette eğitimde teknolojinin imkanlarıdan sonuna kadar istifade edeceğiz. Ama eğitimlerin sonunda teknolojik cihazları elimizden bırakarak, kitaplara yönelmemiz gerekmekte.

Bilgisayar oyunları başka, Puzzle başka 

Bilgisayar ve online oyunlar çocukların algoritmik düşüncelerinin gelişimi için gereğince kullanılmalı, fakat sadece bunlara bağlı kalınmamalıdır. Evde ailece, aile içi sosyal bağları güçlendirecek oyunlar ile bu fırsat iyi değerlendirilebilir. Çok parçalı puzzlelar yapmak, yemek masasında mini masa tenisi turnuvaları yapmak, akla ilk gelenlerden.

#EvdeKal güvenli alışveriş yap, #MağdurOlma 

Koronavirüs'ün dijital öğretilrinden biri de, yaşama tutunmamızı sağlayan #evdekal kampanyalarını gerçekleştirirken, yaşamımızı idame ettirmemizi sağlayan temel alışverişlerimiz de dahil bir çok işi çevrim içi platformlar üzerinden görmemiz gerekliliğidir.

#Evdekal #UzaktanSev #UzaktanÇalış

Einstein'in meşhur sözü vardır; "Korkarım bir gün teknolojik iletişim beşeri iletişimin önüne geçecek ve aptal bir nesil olacak" der. İşte bugün o sözü bir süreliğine rafa kaldıracağımız, kapten sevgilimizi beşeri iletişimle değil, sosyal medya mecraları ile uzaktan göstereceğimiz günler yaşamaktayız. Büyüklerimizin ellerini öpmeyecek, sevgilimizle el ele tutuşmayacak, dostlarımızla kucaklaşmayacak, iş görüşmelerimizi muhatabımızın gözlerinin içine bakarak değil, çözüm önerilerimizi kelimelere dökerek uzaktan ifade edeceğiz. Temel mesele şu ki, bunu yaşam tarzı haline getirmeden, bir süreliğine kullanmak zorunda olduğumuzu aklımızdan çıkartmayacağız.