Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


'BASRA HARAP OLDUKTAN SONRA'/بعد حراب البصرة

Aşağıda söyleyeceklerimiz hiçbir zaman Hamas'ın İsrail'e saldırarak insanları öldürmesini kimse savunmaz ve ona hak vermez.


 

 Ben bu saldırıyı savunmuyorum ve kimsenin de savunacağını sanmıyorum. Ben bu işin çok feci cevabı ve sonuçta Filistin Halkı'na yazık olacağını tahmin etmiştim. Keşke yanılmış olsaydım ama maalesef tahmin ettiğim gibi oldu.
      Hamas'ın saldırısından sonra Gazze ve Refahtaki savaş üzerine ibretlik iki tane olay oldu. Bunlardan biri; Filistinli bir imamın, 'elli bin ölü, bir milyon sakat ve iki milyon işsiz, evsiz barksız insan var, eğer bu manzara İslam dünyasını uyandırmadıysa benim bu Müslümanlara anlatacak hiçbir şeyim yok, kamet getirin de namazı kılalım' diye tarihin en kısa hutbesini okumuş olması, diğeri de; Filistinli genç bir kızın, "Ben ahirette kafirlerden değil, iki milyar Müslümandan şikayetçi olacağım, çünkü Yahudiler bizi katledip ve ırzımıza geçerken seyrettiler' demiş olmasıydı.
    Filistinli bu İmamın hutbe ile ilgili söylediklerini daha önce kaleme aldığım 'Nerede Bu Mehdi?  Nerede bu Mesih?' başlıklı yazımda dile getirmiştim. Ve bu imamın sözlerden de çok etkilenmiştim. Aynı minvalde uyuyan İslam dünyası ve bizlerin vurdum duymazlığı karşısında, 'Filistinli Genç Bir Kızın' söyledikleri de tüylerimi diken diken etti. Onun bu haykırışını duyduktan sonra aklıma şu geldi. Duyarlı müslümanları bir tarafa bırakıyorum ve balıkçı kahvelerinde söylenen, 'kendi payıma söylüyorum' ifadesi ile dile getiriyorum. Bu dünyada adam diye geziyoruz. Yazıklar olsun bizlere.
      Kur'an-ı Kerim'in getirip hukuk armağan ettiği 'Suçun ferdiliği ilkesi' (İsra Suresi, 15. ve ilgili diğer âyetler) var. Yani suç, yapanı bağlar. Bir kişinin yaptığı yanlış; onun ailesini, sülalesini, şehrini, milletini ve ülkesini toptan bağlamaz, aksine sadece kendisini sorumlu kılar. Dolayısıyla Gazze ve Refah'ta dökülen kana tepki gösteren on binlerce entelektüel görüşü olan Yahudi ve Hristiyan iş adamı, yazar, sanatçı ve devlet adamı var. Onlar elbette bu konuda muaftır, istisnadır ve suçlu değildir. Dolayısıyla gösterilen tepkiler  bütün Yahudi ve Hristiyanlara değildir. Çünkü toptancılık ve toptan suçlamak Kur'anî öğretilere aykırı olur. Akan kanın durması için uğraşan çok yahudi ve hristiyan var. Onlara müteşekkiriz.
      İki ay önce feysbuk sayfamda ve 'Simas Haber'de yayınladığım, 'Nerede bu Mehdi? Nerede bu Mesih?'.başlıklı yazımda insanlık tarihindeki en büyük katliamdan bahsetmiştim. Yahudilerin Hz. Davud'un soyundan, Hristiyanların da Hz İsa'yı Mehdi olarak beklediklerini dile getirmiş ve bu inancın onlar için çok doğal olduğunu da belirtmiştim. Ancak şaşırtıcı olanın Kur'an-ı Kerim'de İsra Suresindeki 116. ve 117. ayetlere göre, 'vefat ettiğini' kendi diliyle itiraf eden Hazreti İsa'yı tekrar kurtarıcı olarak beklemiş olmaları olduğunu ve bu anlayışın Kur'an'a aykırılığına rağmen bazı müslümanlarca hala daha mesih/kurtarıcı beklentisinin şaşırtıcılığına dikkat çekmiş ve bunun doğru olmadığını ortaya koymuştum. Yani haçlılar bize diyorlar ki, 'biz sizi doğrayalım, petrolünüzü, yer altı zenginliklerinizi her şeyinizı emelim. Ancak siz buna ses çıkarmayacaksınız. Biz sizi sömüreceğiz, bu kıyamet alâmetlerindendir. Siz de bekleyeceksiniz ki mesih gelip bize dur diyecek. Bu da bizim peygamberimiz olacak'. Yani onların peygamberleri gelip bizi onların katliamından kurtaracak ve buna dur diyecek. Yazımda bu inancın  komediliğini ortaya koymuştum. Haçlılar parsayı götürüyor  bizi doğruyorlar. Biz de bekliyoruz ki onları peygamberi gelip bizi kurtaracak. Bu mesih bir türlü de gelmiyor Keşke gelse. Hem de beklentilere göre mehdi ve mesihin geleceği Kudüs ve çevresinde bu katliam meydana geliyor. Söz konusu yazımda, mehdi ve mesih'in, insanlık bedavadan katledilmemesi için caydırıcı güç olacak teçhizat ve donanıma sahip olmaktır demiştim.
      Bu arada şunu söyleyeyim, biz tüm peygamberler gibi Hz. İsa ve Hz. Davud'un da kendi ümmetlerine gönderildiğini ve onlara 'tek Allah'a imanı, bu dünyada salih amel/güzel işler yapmayı ve ahirete inanmayı' tebliğ ettiğini Kur'an-ı Kerim ödevi olarak kabul ediyoruz. O peygamberlere imanımız bu çizgidedir. Kur'an-ı Kerim'e göre yahudi ve hristiyanların tarif ettikleri kitaplarında (Mâide Suresi, 13. ve ilgili diğer âyetler) anlattıkları tarzda değildir. Çünkü günümüzdeki yahudi ve hristiyanlar kitaplarını tarif ettiler. Ben tüm peygamberlere inanıyorum ama benim peygamberim Hz. Muhammed'in bana Kur'an'da getirdiği bir sürü ödev var ve ben onları yapmakla görevliyim. İki binli yılların ilk diliminde milâdi bir yılbaşı öncesinde bir gurup bir dergilerinde Hz. İsa'nın temsili resmini  yaparak, 'kurtuluş için herkes Hz. İsa'nın etrafında toplansın, tüm insanlık bunu yapsın' diye başlık atmış ve dönemin Diyanet İşleri Başkan yardımcılarından birisi fe bunu eleştirerek, 'müslümanlar bu gece Hz. İsa'ya dua etsinler' demişti. Ben de bu eleştiriyi yeterli bulmamış ve aynen şunu yazmıştım Peygamberlerin benim duama ihtiyacı mı var? Ben ona niye dua ediyorum ki? Kaldı ki dua edecekse Hz. İsa'ya hristiyanlar dua etsin.
      Bu girişi şunun için yaptım. İki gün önce  Amerika'nın teklifi ile Birleşmiş Milletler'den 'Filistin'de Savaş durmalı ve barış sağlanmalı' kararı çıktı. Çok güzel. Ancak buna ne denir biliyor musunuz? Buna, "Ba'de harabi'l Basra" /بعد حراب البصرة/Basra harap olduktan sonra' denir. Her yer tahrip olmuş, beş yüz bin şehid, bütün ev ve binalar yıkılmış. İki milyon yaralı car. Şimdiye kadar 'Filistin'de sulh sağlansın, savaş dursun' denirken karşı çıkan temsilci şimdi 'sulh olmalı' diye önerge veriyor. Ne güzel. Yani kontrollü bir sulh sağlamak. Öyle ki Filistin halklarını tamamen etkisiz hale getirdikten sonra. Nasıl olsa onların hiç direnci kalmadı. Bunun için Filistinli bir İmam'ın, 'Bu kadar ölü, yaralı, evsiz ve yurtsuz kalmış insanlar halâ daha Islâm Dünyasını uyandırmadıysa benim onlara anlatacak hiçbir şeyim yok' serzenişine ve bütün ailesini kaybeden Filistinli genç bir kızın,  'Ben yahudi ve hristiyanlardan çok bu akan kana seyirci olan iki milyar müslümana kızıyorum, mahşerde onlardan davacı olacağım' haykırışını doğurdu.
      Maide Suresi'nin 51. ayetinde var ya, 'Yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin, onlar birbirinin dostudurlar. Kim onları dost edinirse onlardan olur' diye. İşte bugün cereyan eden durum da budur. Her taraf, yerle bir oldu, beş yüz bin insan öldü, iki milyon insan sakat kaldı, nihayet sulh sağlandı. Her şey yok olduktan sonra sulh sağlanacak olsa da, akan kanın durması iiçin uğraşan ülkelerle dünyanın değişik yerlerinde sokaklara dökülen halklar ile Celtik Futbol Kulübü  taraftarlarının tepkileri ve büyük teknik direktör Guardiola'nın açıklamaları, ülkemizin de bu konudaki gayretleri takdire şayandır. Hepsine teşekkür ediyorum.
     Diyeceğim şudur. Acaba yine evangelistlerr galip mi geldi? Onların dediği gibi Mehdi ve Mesih mi geldi? Birleşmiş milletlerden, 'Gazze ve Refah'ta artık barış sağlanmalı' kararı bu sebeple mi çıktı? Acaba böyle olabilir mi? Yoksa kıyamet çok mu yaklaştı?
      Diye de düşünüyorum..