Uluslararası Biyoteknoloji Kongresi, 120’den fazla konuşmacının katıldığı oturumlarla gerçekleştirildi
Uluslararası Biyoteknoloji Kongresi, 120’den fazla konuşmacının katıldığı oturumlarla gerçekleştirildi
Uluslararası Biyoteknoloji Kongresi 9-11 Eylül tarihleri arasında online olarak gerçekleşti. Üç gün süren kongrede, Farmasötik Biyoteknoloji, Hücre ve Gen Tedavileri, Gıda Biyoteknolojisi ve Biyomühendislik ve Biyomedikal Mühendislik başlıklı oturumlarda alanının uzman isimleri bilgiler verdi. Kongrede, 120’den fazla konuşmacının katıldığı 60’tan fazla oturum gerçekleştirildi.
BIO Türkiye Organizasyonu (2021) 9-11 Eylül tarihlerinde online olarak alanının uzman isimlerinin katıldığı oturumlarla tamamlandı. Organizasyonda yurt içi ve yurt dışından alanlının uzmanları katılım sağlarken, farmasötik biyoteknoloji, hücre ve gen tedavileri, gıda biyoteknolojisi ve biyomühendislik ve biyomedikal mühendislik başlıklı oturumlarda önemli bilgiler verildi. 4 ana başlıkta çeşitli oturumlarda alanının uzman isimleri sunumlar gerçekleştirdi.
Kongre, özellikle Farmasötik Biyoteknoloji, Hücre ve Gen Tedavileri, Gıda Biyoteknolojisi ve Biyomühendislik ve Biyomedikal Mühendislik konularının tamamını içeren, ‘Medikal Biyoteknoloji’ alanındaki ulusal ve uluslararası gelişmelerin 120’den fazla konuşmacıyla 60’tan fazla oturumda tartışıldı.
"Nüfusun artmasıyla ete olan ihtiyaç artacaktır"
Kongrenin üçüncü ve son gününde düzenlenen ‘Gıda biyoteknolojisi, fonksiyonel gıda ve beslenme’ başlıklı oturumda Prof. Dr. Musa Türker, gıda biyoteknolojisi, hücre ve doku kültürü uygulamaları konusunda bir sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr. Türker, “Artan insan nüfusuna karşılık olarak gıda talebinin bu artışı karşılayamayacağı endişesi de bulunuyor. FAO verilerine göre dünya nüfusunun gelecek çeyrek yüzyıl içerisinde 9 milyarı aşacağı ve gıda ihtiyacının mevcut üretimin yüzde 50-70 civarında daha fazla olacağı tahmin ediliyor. Bu artışla birlikte yeni gıda arayışlarına gidilecektir. Buna bağlı olarak da ete olan ihtiyaç artacaktır. Dolayısıyla yeni protein kaynaklarına ihtiyaç duyulacaktır. Kişi başına düşen et miktarı 1960 ve 2020 yılları arasında 3 kat arttığı ifade edilmektedir. Ancak organizmanın ihtiyacı için tek protein kaynağının et olmadığını, diğer protein alternatiflerinin değerlendirilmesi protein ihtiyacının çözüm önerileri arasında yer almaktadır” ifadelerini kullandı.
"Yapay etin önümüzdeki 10 yıl içerisinde protein tüketiminin yüzde 10’unu içermesi öngörülüyor"
Prof. Dr. Türker, yapay etin bir süre sonra insan hayatına mutlaka gireceğini belirterek, “Ancak bunun şu anda kitlesel üretimi ciddi problemler arz ediyor. Henüz bu aşamaya geçilebilmiş değil. Yapay etin önümüzdeki 10 yıl içerisinde en azından protein tüketiminin yüzde 10’unu içermesi öngörülüyor. Doğal et ile aynı kategoride olması oldukça zor. İnsanın temel bir besin kaynağı olan proteinin kısmen yerini tutabilecek. Yapay et üretimi hiçbir zaman doğal et üretiminin bir alternatifi değil, gelecekte tamamen onun yerini alabilecek bir teknoloji de şimdilik söylenemez. Mutlak suretle yapay etin tamamlayıcı olarak gelecekte kullanılacağını düşünüyorum. Doğal etin birinci derecede önemli olduğunu söyleyebilirim. İkinci derecede ise bitkisel proteinlerin veya mikroproteinlerin ele alınabileceğini düşünüyorum ” ifadelerini kullandı.