TÜGİAD Genel Başkanı Nilüfer Çevikel : “Girişimcilik ekosisteminin gelişmesi için, gençlerin elinden tutmalıyız”
Yaş ortalaması 35 olan ve yüzden fazla ülkeye yaklaşık 20 milyar dolarlık ihracat yapan TÜGİAD, girişimcilik ekosisteminin gelişmesini hedefliyor. Türkiye’nin Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip olduğunu ancak beşeri sermayesini yeterince kullanamadığını belirten TÜGİAD Genel Başkanı Nilüfer Çevikel, “Gençleri okutuyoruz ama iş hayatına kazandıramıyoruz.Kendine güvenen gençler yetiştirebilirsek, aralarından mutlaka başarılı olacak girişimciler de çıkacaktır. Girişimcilik ekosisteminin gelişmesini istiyorsak, gençlerin elini tutmak zorundayız” dedi.
Ekonomide önceliğin enflasyonla mücadele olması gerektiğini belirten TÜGİAD Genel Başkanı Nilüfer Çevikel, çalışanın da mutlu olması açısından asgari ücretin artması gerektiğini, ancak bunu yaparken işverenin de desteklenmesi gerektiğini savundu. Bazı bölgelerde işçi çıkarmaların başladığına dikkat çeken Çevikel, asgari ücretteki vergi yükünün hafifletilmesi ve gündemde olan KGF desteklerinin rahatlık sağlayabileceğini, dile getirdi.
En son 2004’te uygulanan enflasyon muhasebesine herkesin hazırlıksız yakalandığını ve müşterek taleple ertelendiğini hatırlatan TÜGİAD Başkanı, “Bugünkü koşullarda uygulanması gerekiyor. Karların düştüğü bir ortamda yüksek vergiler ödeniyor. Kazanamadığımız paranın üzerinden ödediğimiz vergiler nedeniyle işletme sermayeleri eridi. Enflasyon düzeltmesinin yıl sonu itibariyle öne çekilmesi, mümkün değilse ilk geçici vergi döneminde uygulamanın yürürlüğe girmesi gerektiğini düşünüyoruz”
Türkiye’deki ilk ulusal ve tek uluslararası genç iş insanları derneği olan TÜGİAD, 60’tan fazla sektörden,bini aşkın üyesi genç iş insanlarının liderlik vasıflarını, sosyal sorumluluklarını ve ortak hedeflerini geliştirerek, ülke çapında tüm toplumun sosyo-ekonomik gelişimine katkı sağlıyor. Yaş ortalaması 35 olan TÜGİAD üyeleri, 100’ü aşkın ülkeye yıllık 20 milyar dolara yakın ihracat yapıyor. TÜGİAD Genel Başkanı Nilüfer Çevikel, TÜGİAD’ın faaliyetlerini ve ekonomideki güncel durumu değerlendirdi.
Türkiye’nin Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip olduğunu ancak beşeri sermayesini yeterince kullanamadığını belirten TÜGİAD Genel Başkanı Nilüfer Çevikel, “Yaşları 15-24 arasında olan 12 milyon gencin yüzde 27’si, yani 3,3 milyonu ne eğitimine devam ediyor, ne de okuyor. Ancak daha vahimi 3,3 milyon gencin 557 bini üniversite mezunu. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerdeki genel oran yüzde 27 ama üniversite mezunlarında oran yüzde 38’e kadar çıkıyor. Gençleri okutuyoruz ama iş hayatına kazandıramıyoruz. Gençlere mesleki eğitim vermek zorundayız. Sanayi-üniversite işbirliğinde güzel örnekler var ancak çok yetersiz. Bunu tüm yurda yaymamız gerekiyor. Kendine güvenen gençler yetiştirebilirsek, aralarından mutlaka başarılı olan girişimciler de çıkacaktır. Yani biz girişimcilik ekosisteminin gelişmesini istiyorsak, gençlerin elini tutmak zorundayız” diye konuştu.
G20 Genç Girişimciler İttifakı’nda Türkiye’yi temsil ediyor
TÜGİAD, G20 Genç Girişimciler İttifakı’nda (G20 YEA) Türkiye’yi temsil eden tek STK olduğunun altını çizen Çevikel, “Geçtiğimiz dönem başkanı olduğumu Avrupa Genç Girişimciler Konfederasyonu’nun (YES for Europe) bu dönem başkan yardımcılığını görevini üstleniyoruz. Yine Avrupa’da 11 ülkeden 300 binden fazla girişimciyi temsil eden Avrupa Birliği Genç Girişimciler Organizasyonu’nun da (JEUNE) Başkan Yardımcılığı bizde. 1993 yılından beri Brüksel’de daimi bir temsilcimiz bulunuyor. Ayrıca 84 ülkeden 200 bin genç iş kadını ve adamını hedef alan Akdeniz-Ortadoğu Genç Girişimciler Ağı’nın (MAME) kurucusu ve yönetim kurulu üyesiyiz. Genç girişimcilerimizin Türkiye’deki ve dünyadaki sesi olarak Türk genç girişimcisini dünyaya tanıtmayı amaçlıyoruz” açıklamasını yaptı.
İhracatta hedef yüksek teknoloji olmalı
Dış ticaret açığının büyük problem olduğunu aktaran Nilüfer Çevikel, ithalata bağımlılığın devam ettiğini ancak yüksek teknolojiye, Ar-Ge’ye, inovasyona ve markalaşmaya dayalı ihracatın artması halinde açığın kapanabileceğini vurguladı. İş dünyasına sağlanacak girdi maliyet odaklı desteklerle üretim, ihracat ve istihdam merkezli büyüme sürecinin küresel yavaşlamaya rağmen ivme kazanacağını belirten Çevikel, şöyle devam etti:
“Geçtiğimiz yıl 250 milyar dolarlıkrekor ihracat hedefini gerçekleştirdik. Sırada, yüksek teknolojili ihracat oranını birkaç yıl içinde yüzde 5’e, 10 yıl içinde de yüzde 15’e çıkarma hedefimiz olmalı. Bizim altyapımız buna uygun. Ayrıca, mekansal planlama da yapmalıyız. Türkiye’nin toplam yüzölçümü içerisinde sanayiye ayrılan pay binde 3. Bu oran Almanya’da yüzde 4,44 iken OECD ülkelerinde yüzde 2,5 İtalya’da ise yüzde 2,15 civarında. Türkiye’nin mekansal planlama ilkeleri doğrultusunda ölçek ekonomisine dayalı yüksek teknoloji yatırımları ile büyümesi, hedeflerine daha hızlı ulaşmasına büyük katkı sağlayacaktır.”
Kur, enflasyon kadar artmayınca ihracatçı fiyatlama yapamıyor
İhracatta elde edilen avantajı riske atan konuların başında maliyet artışlarının geldiğini vurgulayan Nilüfer Çevikel, “Enerji başta olmak üzere işletmeleri zorlayan maliyetlerle karşı karşıyayız. Enflasyon sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın sorunu. Enerji bir egemenlik meselesi. Ancak burada döviz kurları sanayici açısından önem arz ediyor. Enflasyon kadar artmayan bir kur, ihracatçıyı fiyatlama konusunda sıkıntıya sokuyor. Bunu başta tekstil ve hazır giyim sektörleri olmak üzere derinden hissetmeye başladık. Burada bir denge yakalanmazsa, başlayan sipariş iptalleri daha da artacaktır” dedi.
Sanayicinin enerji yükü hafifletilmeli
Rekabette sahada güç kaybetmemek için mutlak suretle krediye erişimin daha kolay hale getirilmesi gerektiğini savunan Çevikel, “İş dünyası kredi için bankaların kapısını çaldığında türlü zorluklarla karşılaşıyor. Kredi çekmek için hem yüksek faiz ödemeyi kabul ediyor, hem de varı yoğu ne varsa ipotek ettiriyor. Türkiye’nin bu tarz finansman sistemini aşması gerekiyor. KGF ve Eximbank destekleri önemli ancak daha da artırılmalı. KGF kefaleti ile kullandırılan kredilerden daha çok şahıslar ve küçük ölçekli işletmeler faydalanmakta. Orta ölçekli firmalar kredi finansmanına ulaşmakta güçlük çekiyor.Verilen desteğin genişletilerek orta ölçekli firmalarında işletme ve ihracat kredilerinden daha fazla faydalanmaları sağlanmalı.Ayrıca, her ne kadar sübvanse edilse de doğalgaz ve elektrik üzerindeki vergi yükü mutlak suretle azaltılmalı. Resesyonun ayak seslerinin arttığı ve rekabetin kızıştığı bir ortamda sanayicimizin enerji yükü hafifletilmeli. Bunun ayrıca enflasyona da pozitif katkısı olacaktır” açıklamasını yaptı.
Enflasyon muhasebesi yapılmalı
Enflasyonist ortamın da etkisiyle öz kaynakların erimeye başladığını, finansman sorunubüyüdükçe işletmeleri iflasa dahi sürükleyecek bir etkinin söz konusu olduğuna dikkat çeken Çevikel, “Mutlak suretle işletmelerin öz kaynakları güçlendirilmeli. Kredi ile finansman sorunu aşılamıyorsa, halka arz konusunda teşvikler artmalı. Diğer yandan, işletmelerimiz mali tablolarında enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın 31.12.2023 tarihinde enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak. Ancak var olan yüksek enflasyon nedeniyle enflasyon muhasebesinin bir an önce uygulamaya geçirilmesi gerekiyor” dedi.
Yenilenebilir enerji yatırımlarının teşvik edilmesi gerekiyor
Türkiye’nin mutlak suretle yenilenebilir enerji yatırımlarını katlayarak büyütmesi gerektiğinin altını çizen Çevikel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son yıllarda güneş ve rüzgarda bir ivme yakalandı ancak Avrupa’daki enerji krizi bize gösterdi ki, fosil yakıtlarda yurtdışına bağımlılık çok ciddi egemenlik sorunu haline gelebiliyor. En fazla doğalgaz aldığımız Rusya ve İran’la bir diplomatik sorun yaşanması halinde, Avrupa’nın yaşadığının daha ağırı bizim başımıza gelebilir. Dolayısıyla yatırımcının yenilenebilir enerjiye daha fazla yönelmesi için teşvik edilmesi gerekiyor. Son 2-3 yıldır müteşebbislerin enerjiye olan ilgisinin azaldığını görüyoruz. Hem verilen desteklerin azaltılması hem de regülasyonların sürekli değiştirilmesi yatırımcıyı uzaklaştırıyor. Bu noktalarda adımların atılmasını bekliyoruz.”
Alım gücü yükseltilmeden zammın ömrü kısa olur
Çalışanların enflasyon altında ezilmemesi için asgari ücrette yapılacak zam oranına değinen Nilüfer Çevikel, yıl sonunda yüzde 60 civarında bir zam olacağı yönünde tahmin yaptıklarını söyledi. Ancak, alım gücü yükseltilmeden, enflasyona neden olan koşullar ortadan kaldırılmadan asgari ücrete yapılacak her zammın ömrünün kısa süreli olacağının altını çizen Çevikel, şöyle devam etti:
“2021’in Aralık ayında da asgari ücrete yaklaşık yüzde 50 oranında zam yapılmış ve maaş 2 bin 825 TL’den, 4 bin 253 TL’ye çıkarılmıştı. Bu zammın da işe yaramadığını, temmuz ayında ara zam yapılmak zorunda kalındığını hepimizi biliyoruz. Şimdi ara zam da çare olamadı. Bir kısır döngünün içine girilmemesi gerekiyor. Elbette çalışanların iyi maaşlar almaları önemli ancak sürekli artan işçi maliyetinin de işverene yükü büyük oluyor. Başta enerji olmak üzere nakliye, ulaştırma, gıda, hammadde, stok maliyetleri artan işletmeler için işçi giderleri artık katlanılamaz bir boyuta ulaşacaktır. Asgari ücretteki artış yükü sadece işverene bırakılmamalı, bunun bir kısmını kamu üstlenmelidir. Zaten emek yoğun sektörlerde ihracattaki iptaller nedeniyle Anadolu’da işten çıkarmalar başladı, üstüne bir de yüksek asgari ücret zammı gelirse daha büyük etkisi olur. Ayrıca, işçi maliyeti artan işletmeler bunu ürünlere mecbur yansıtacak. Yani enflasyonu da doğrudan etkileyen bir durum söz konusu.”
EYT tazminatlarına özel finansman desteği verilebilir
Türkiye’nin kronik hale gelmiş sorunlarının çözümünün en çok iş dünyasını mutlu edeceğine vurgu yapan TÜGİAD Genel Başkanı Nilüfer Çevikel,Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) meselesinin buna bir örnek olduğunu dile getirdi. Bu sorunun yakında çözüleceğini öngördüklerini kaydeden Çevikel, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Burada işverenler açısında önemli iki konu var. Birincisi, EYT’yi hak edenlerin işlerini bırakma durumunda ciddi bir tecrübeli çalışan kaybı olacak. İşletmeler yetişmiş personelini EYT sonrası kaybederse, yerlerine yeni elemanları koyması kısa sürede kolay olmaz. İkinci sıkıntı ise EYT’lilere ödenecek kıdem tazminatları işletmeler açısından risk olacak. Zaten finansman konusunda sorunlar aşılamamış, işletmeler maliyetler altında eziliyor. Bir de bu yüklü tazminatlar ortaya çıkacak. İşletmelerin zarar görmeden bu süreci atlatabilmeleri için EYT tazminatlarına özel finansman desteği verilebilir. EYT çerçevesinde emeklilik süreçleri belirlenirken emekliliğe hak ediş sürelerinin kademeli geçiş şeklinde dikkate alınmasını öneriyoruz. Bu anlamda ilk işe giriş tarihi 1997 yılı olanların 2023 yılında, 1998 yılında olanların 2024 yılında, 1999 yılında olanların ise 2025 yılında emekliliği hak etmelerinin sağlanması, işletmelerin üzerindeki kıdem tazminatı yükünü hafifletecektir.İlaveten işletmelerin üzerinde doğacak olan bu kıdem tazminatı yükünün bankalar aracılığıyla prefinansman modeliyle sağlanması öngörülebilir.”