TBMM Başkanı Mustafa Şentop, ’’Tekirdağ’ın Marmara Ereğlisi ilçesinde gece saatlerinde, 3 okulun bahçesindeki Atatürk büstlerine yönelik bir alçak saldırı girişimi olduğunu sabah saatlerinde öğrendik. Büstün altındaki kaide üzerine bazı yazılar yazıldığı, boyalar sürüldüğünü jandarma ve polis tespit ediliyor. Bununla ilgili takibat devam ediyor. Bu durum 3 okulda olduğuna için planlı bir provokasyon olduğunu düşünüyorum. ’’ dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, katıldığı bir televizyon programında; Montrö Boğazlar Sözleşmesi hakkında açıklamalarda bulunmuştu. TBMM Başkanı Şentop, TÜGİAD’ın 18’inci Olağan Genel Kurul Toplantısı sonrasında konuyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı.
’’Atatürk heykeline yapılan alçak saldırının planlı bir provakasyon olduğunu düşünüyorum’’
Atatürk heykeline yapılan çirkin saldırıyı değerlendiren TBMM Başkanı Şentop,’’Tekirdağ’ın Marmara Ereğlisi ilçesinde gece saatlerinde, 3 okulun bahçesindeki Atatürk büstlerine yönelik bir alçak saldırı girişimi olduğunu sabah saatlerinde öğrendik. Büstün altındaki kaide üzerine bazı yazılar yazıldığı, boyalar sürüldüğünü jandarma ve polis tespit ediliyor. Bununla ilgili takibat devam ediyor. Bu durum 3 okulda olduğuna için planlı bir provokasyon olduğunu düşünüyorum. Bunu iyi niyetli ve aklı başında birisini yapması mümkün değil. Güvenlik kameraları üzerinden bazı tespitler var. Çalışmalar devam ediyor. En kısa zamanda faillerini yakalanacağını ve gerekli şekilde cezalandırılacağını düşünüyorum’’ dedi.
TBMM Başkanı Şentop, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ilgili şu açıklamayı yaptı:
’’Bir televizyon programında konuşurken uluslararası sözleşmelerle anayasadaki ifadesiyle milletler arası antlaşmalarla ilgilide görüşlerimi ifade ettim. Ben herhangi bir antlaşma sözleşme ismi zikretmedim. Soruyu soran gazeteci arkadaşımızın iyi niyetle sorduğuna da eminim. Bazı antlaşmaların isimlerini zikrederek sordu. Ben yine herhangi bir sözleşmenin ismini telaffuz etmeksizin anayasanın 90’ıncı maddesinde ilgili mevzuatımızda uluslararası antlaşmalarla ilgili iç hukuktaki düzenlemelerden bahsettim. Programdan bir süre sonra bazı çevrelerin başta Montrö olmak üzere bazı antlaşmalarla ilgili bana yönelik bazı isnatlar yani benim kullandığımı ifade ettikleri sözler olduğunu gördük. Gizli saklı bir beyanat, görüşme, konuşma değil bir televizyonda canlı yayınlanan bir program ve ben hiçbir antlaşma ile ilgili bir durumdan isim zikrederek bir antlaşmadan bahsetmiyorum. Bunun Montrö dahil olmak üzere bazı antlaşmaları tartışmaya taşımak gibi bir amaçla nasıl yorumlandığını anlamakta zorlanıyorum. Şüphesiz siyasetçi olarak konuşurken ortalama bir zeka seviyesini hesap ederek konuşuyoruz. Bunun altında olan arkadaşlar varsa siyasetçi, bürokrat, gazeteci onlarla ilgili benim yapabileceğim pek bir şey yok. Konuşma metni açıktır konuşmam canlı olarak orada var. Şunu tekrar ifade etmek istiyorum, gerek Lozan gerek Montrö gibi antlaşmaların özel bir durumu vardır. İşin hukuki boyutu bir boyuttur ama sadece hukuki boyutlar ile ilgili olarak insanlar bakarak iş yapmazlar. Ben boşanma ile ilgili bir prosedür anlatsam insanları boşanmaya teşvik etmiş mi olurum? Bu kadar saçmalığı anlamakta zorlanıyorum. Şunu net olarak söyleyeyim uluslar arası antlaşmalar hukuk tekniği bakımından konuştuk. Montrö gibi Lozan gibi antlaşmalar ile ilgili hususta çıkma gibi mevzu bahis olmayacağını, çok çarpıcı ve akılda kalıcı bir ifade ile söyledim. Marmara Denizi’nden ne kadar ayran yapılabilirse bu antlaşmalardan da çıkmakta öyledir dedim. Bunun imkansızlığını bunun ihtimal dışı olduğunu ifade etmek için bunu da kullandım’’.
TBMM Başkanı Şentop, sözlerine şöyle devam etti: ’’Başta Montrö olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu ve bizim istikbal harbi neticesinde kazanmış olduğumuz elde etmiş olduğumuz mevzilerle ilgili hiçbir tartışma yoktur, böyle bir tartışma bizim aklımızdan da geçmez geçmemektedir. O konuşmada da böyle bir şey yoktur. Benim uluslararası antlaşmalarla ilgili genel hükümler çerçevesinde hukuki boyutu anlatmam söz konusudur. İkincisi şuna üzülüyorum; Türkiye’de siyaset yapan bazı bürokratik, asker, sivil, mevkilere gelmiş insanlar bir sözü veya bir kişiyi eleştirirken en azından bunun ne dediğine bakması gerekir diye düşünüyorum. En azından ben öyle yapıyorum. Bir siyasetçi ne demiş, önce kendim bir ona bakıyorum. Buna bakmadan birkaç tane kötü niyetli insanın yapmış olduğu çarpıtma üzerinden sanki benim böyle sözleri söylemişim gibi değerlendirme yapmalarından da büyük bir üzüntü duyuyorum. Bu bir fikir haysiyetsizliğidir, açık olarak söylüyorum. Herkesi ciddiyete ve fikir haysiyetine sahip çıkmaya davet ediyorum. Son bir şey daha söylemem lazım. Bu tartışmalarda şunu gördüm; buradaki konuşmamda da ifade ettim. Türkiye’nin güvenliğini sınırlarını kara vatanımızın ve deniz vatanımızın mavi vatanımızın sınırlarını koruyan antlaşmalar değildir. Bunu koruyan bizim devletimizin kudretidir ordumuzun gücüdür milletimizin istiklal sevdasıdır.
Size birşey söyleyeceğim; anlamayanlarında anlamaları için 20 Temmuz 1936’da imzalandı Montrö antlaşması 10 gün önce Cumhuriyet Gazetesinin manşeti var 10 Temmuz 1936 tarihli manşet. Manşette diyor ki konferansta bedbin bir hava hakim. Bedbin karamsar demek, yani Türkiye açısından bir karamsar hava var. İmzadan 10 gün önce ve o gün Cumhuriyet Gazetesi’nde Yunus Nadi’nin imzasıyla yayınlanan başyazı var. Bu başyazıyı bizzat Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kaleme aldığı söylenir. Bazı hatıratta bunun sonunda diyor ki; ’’Türkiye’nin evinin, hariminin kapısı olan boğazlardan isteyen istediğim gibi geçerim şeklindeki bir hakkı istihsal etmek isterse boğazlar konusunu kesin çözeriz’’ diyor. Son cümle şu: Deriz ki kapımız kapalıdır biz dilediğimize ve dilediğimiz gibi geçme hakkı tanırız buna muktediriz. Bakın 1936’da Türkiye’nin özgüvenine ve Montrö Sözleşmesi’nin imzalanması aşamasındaki duruma bakınız. Bu gün bazı bürokratlar, asker, sivil ve siyasetçiler Montrö olmazsa işte Sevr olur falan diyor. Arkadaşlar 1936’da antlaşma imzalanmadan 10 gün önce Türkiye’nin söylediği söz Lozan’daki boğazlar antlaşmasına bile alternatif olarak bakmıyor. Diyor ki Montrö olmazsa bu konuda biz karar veririz. İşte Türkiye’nin özgüveni budur kararlılığı budur 1936’da budur bu özgüveni bu kararlılığı bugün bizler taşıyoruz ama içlerinde gizli mandacılık anlayışıyla özgüvensiz aşağılık kompleksi içerisindeki bazı siyasetçilerin ve bürokratların Türkiye’nin devletimizin kudreti ordumuzun gücü ve milletimizin kararlılığını yok sayarak, sadece yazılı metinler üzerinden bizim istikbalimizi ve sınırlarımızın güvenliğini tartışmalarını da üzüntü ile karşıladığımızı ifade etmek isterim. Herkes kendine gelsin. Türkiye Cumhuriyeti, Sevr antlaşmasını başka antlaşmalar ile yok etmedi. İstiklal harbinde verdiği canlar ile döktüğü kanlar ile yırtıp attı. Antlaşmaları var eden milletimizin devletimizin gücüdür. Onları ayakta tutan budur. Dolayısıyla antlaşmalar ile ilgili bir tartışma söz konusu değildir. Konuşanlar ve bunu gündeme getirenler, kendi içlerindeki o mandacı fikriyatları dile getirmektedirler, onları buradan kınıyorum’’.
TBMM Başkanı Şentop, HDP’nin kapatılması ile ilgili soruya ise şöyle cevap verdi: ’’Bu konuda şu anda bir şey söyleyebilmemiz mümkün değil. Anayasa Mahkemesi safhasında bir iddianame var. Onun üzerinden önce röportör çalışacak. Sonra mahkeme görüşmeler yapacak, savunmalar olacak. Bu bir süreçtir onunla ilgili bir şey söylemek somut veri elimizde yok, yargı süreci’’.
’’Kadına şiddet konusunda araştırma komisyonu kuruldu’’
Kadına şiddet konusunda açıklamalarda bulunan TBMM Başkanı Şentop, ’’Türkiye’de de bütün dünyada da bu konuda hakikaten ülkemizi üzüntüye boğan bazı olaylara şahit oluyoruz. Onun için araştırma komisyonu kuruldu. Şimdi komisyonla ilgili önce tabii komisyona üye partilerin üye vermesi lazım. Sonra komisyonda bir yönetim oluşturulacak ve en kısa zamanda başlayacaktır diye düşünüyorum. Gerek mevzuatlarla ilgili gerekse uygulamayla ilgili önümüzde ne sorunlar varsa onları tespit edeceğiz. Giderilmesi içinde Meclis Başkanı olarak takipçisi olacağız. Sorunların giderilmesine yönelikte rapor verecektir. Bu çalışmada, iyi bir gelişme çıkacağını düşünüyorum’’ şeklinde konuştu.
Tutsak olan Filistinlilerin aşılanması
TBMM Başkanı Şentop, İsrail Meclisi’ne geçtiğimiz günlerde, Filistinli tutsakları aşılanması yönünde bir mektup yollamıştı. Onunla ilgili soruyu yanıtlayan TBMM Başkanı Şentop, Bu konuda geri dönüş beklediğimiz bir mektup değildi. İsrail’de tabii bir seçim süreci vardı. Fakat arka arkaya iki kere Filistinli kardeşlerimizden bu şekilde bir talep bana geldiği için bende bu ayrımcılığı bir insani mesele olan bu durumu vicdanen ifade eden bu konuya dikkat çeken bir mektup gönderdim. İnşallah onuyla ilgili beklenen doğru olan hukukun gereği olan adımlar atılır diye ümit ediyorum’’ diye konuştu.