Sayısı gittikçe azalıyor: 100 kiloluk deniz kaplumbağası kıyıya vurdu
Marmara Denizi faunasında bulunan ancak sayısı gitgide azaldığı için koruma altında olan Chelonia Mydas türü deniz kaplumbağası Kocaeli’de kıyıya vurdu. Vatandaşlar tarafından bulunan ve bir süre sonra telef olduğu tespit edilen kaplumbağayla ilgili Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, “Kendilerine doğal yaşam alanı bulamadıkları için zorlanıyorlar. Her ne kadar Marmara Denizi’nin faunasında bulunuyor olsa da sayılarının çok azaldığını ve korunmaları gerektiğini görüyoruz” dedi.
Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde sahil kenarında kıyıya deniz kaplumbağası vurdu. Oldukça uzun ve yaklaşık 100 kilo ağırlığındaki kaplumbağa, vatandaşların ilgisini çekti. Kaplumbağanın videosunu ve fotoğraflarını çeken vatandaşlar bir yandan da durumu belediye ekibine ihbar etti. Belediye ekipleri geldiğinde ise canlının telef olduğunu tespit etti. Daha sonra toprağa gömülen deniz kaplumbağası, bertaraf edildi. Canlı türünün muhtemelen Chelonia Mydas olduğunu, popülasyonu az olsa da Marmara Denizi’nde görüldüğünü söyleyen Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, bu türün koruma altında olduğunu belirtti. Kocaeli Veteriner Hekimler Odası Genel Sekreteri Cüneyt Özer ise canlı türlerinin iklim farklılıklarından etkilendiklerini ifade ederek açıklamalarda bulundu.
“Muhtemelen ömrünü tamamlayıp o nedenle kıyıya vurmuş bir organizma”
Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi aynı zamanda Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, “Fotoğraflarını gördüğümüz, kıyıya vurduğunu ve daha sonra da maalesef öldüğünü öğrendiğimiz kaplumbağa, Marmara Denizi faunasında doğal olarak bulunan bir tür. Muhtemelen Chelonia Mydas türü. Yakından görme fırsatım olmadı ama yakından gördüğümüz kadarıyla böyle. Muhtemelen ömrünü tamamlamış ve o nedenle de kıyıya vurmuş bir organizma. Bunlar esasında koruma altında olan türler, popülasyonları pek fazla değil. O bakımdan korunmaları gerekiyor ve korunmalarının, yaşamlarının sürdürülebilir olması için de ekosistemde sağlıklı şartların sağlanması gerekiyor. Bu, biz insanlara düşen bir görev aslında. Özellikle üremek için bu organizmalar kumsal ararlar. Buraların sakin de olması gerekir. Ancak İzmit Körfezi’nde aşağı yukarı yüzde 3 gibi bir alan bakir kalmış. Bunun dışındaki neredeyse bütün kıyı kesimi dolgularla birlikte veya çeşitli limanlar, iskeleler, mendireklerle dolu durumda. Dolayısıyla bu canlıların doğal yaşam alanlarını biraz ortadan kaldırıyor gibiyiz” dedi.
“Sayılarının çok azaldığını ve korunmaları gerektiğini görüyoruz”
Marmara Denizi’nde bu organizmaların bulunduğunu fakat sayılarının çok azaldığını söyleyen Ergül, “Bu organizmaların uyum sağladıkları tuzluluk, sıcaklık gibi faktörler var. Doğal olarak soğukkanlı organizmalar. Dolayısıyla da bulundukları ortamın şartları onlar için önemlidir. Uygun yaşam alanları ararlar. Beslenmeleri için deniz çayırlarının bulunduğu ortamlar önemli. Marmara Denizi’nde bu tür posidonia yatakları gibi alanlar oldukça sınırlı düzeye inmiş durumda. Dolayısıyla da kendilerine doğal yaşam alanı bulamadıkları için zorlanıyorlar. Her ne kadar Marmara Denizi’nin faunasında bulunuyor olsa da sayılarının çok azaldığını ve korunmaları gerektiğini görüyoruz” diye konuştu.
“Özellikle kıyılardaki yapılaşmalar bu organizmalar için risk oluşturuyor”
Kıyılardaki yapılaşmaların bu canlı türü için risk oluşturduğunu ve insanlara da büyük sorumluluk düştüğünün altını çizen Prof. Dr. Ergül, “Canlıların faunasının, hangi türlerin Marmara’da bulunması gerektiğiyle ilgili çalışmalar yapıldı. Literatürde bunları görebiliyoruz. Elbette artırılarak devam etmesi gerekir. Özellikle de bu hayvanların popülasyonuyla, bolluklarıyla ilgili bir çalışmanın yapılmasında büyük fayda var. İnsanların sadece kendileri için değil, diğer organizmalar için de sürdürülebilir yaşam ortamı hazırlama sorumluluğu var. Bu bakımdan dikkatli olmamız ve planlı hareket etmemiz gerekir. Özellikle kıyılardaki yapılaşmalar bu organizmalar için risk oluşturuyor. Doğal yaşam alanları sınırlandığı için bu organizmalar gün geçtikçe daha kötü şartlarda yaşar hale geliyor. Atık deşarjları da bir başka konu tabi. Gerek evlerden gerek fabrikalardan gerekse tarımsal kökenli atıkların girdisi özellikle Marmara Denizi gibi yarı kapalı ekosistemlerde daha tehlikeli olabiliyor. Canlıları, maalesef gün geçtikçe kötüleşen yaşam şartlarına maruz bırakıyor. O bakımdan sistemli, planlı, programlı hareket etmek hem kendi sağlığımız, kendi geleceğimiz hem de birlikte yaşamak mecburiyetinde olduğumuz diğer organizmaların gelecekleri için çok önemli” şeklinde konuştu.
“Akdeniz ile Marmara’nın tuzluluk oranı 10 derece kadar fark ediyor”
Kocaeli Veteriner Hekimler Odası Genel Sekreteri Cüneyt Özer ise bu tür deniz kaplumbağalarının Akdeniz’de yaşamaya daha elverişli olduğunu ve Marmara’daki şartların daha sınırlı olduğunu söyleyerek, “Bulan vatandaşlar tarafından Başiskele Belediyesi ekiplerine ihbarda bulunulmuş. Belediyenin veteriner hekimleri tarafından da ölmüş olduğu tespit edilmiş. Daha sonra gerekli işlemlerin yapılarak toprağa gömüldüğü ve bertaraf edildiği bilgisini aldık. Çevre ile alakalı faktörlere bakıldığında dünyada iklim değişiklikleri, küresel iklim farklılıklar doğal olarak hayvanların fizyolojisini bozmakta ve hayvanlarda yaşama bölgelerini değiştirmek gibi sebeplere yol açabilmektedir. Akdeniz Bölgesi’ndeki denizin tuzluluk oranıyla Marmara Denizi’nin tuzluluk oranı 10 derece kadar fark ediyor. Deniz sıcaklığı açısından ise 4 derecelik bir fark var” ifadelerini kullandı.