Ermenistan’ın Azerbaycan’a gerçekleştirdiği saldırının ardından yaşanan çatışmalarla ilgili konuşan Siyaset Bilimci Dr. Emre Gündoğdu, “Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Temmuz ayında gerçekleşen çatışmalarla sarsılan prestijini düzeltme ve korona virüs salgınının ekonomide oluşturduğu sarsıntıyı perdeleme arzusu içinde” ifadelerini kullandı.
Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarındaki işgalci pozisyonunun Kafkasya bölgesinin istikrarsızlığını pekiştirdiğine vurgu yapan İstanbul Gelişim Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Emre Gündoğdu, “Nitekim Ermenistan’ın, SU - 25 tipi bir savaş uçağının Türkiye’ye ait bir F-16 savaş uçağı tarafından düşürüldüğünü iddia etmesini, Ermenistan’ın bu krizde bir yandan askeri üssüne ev sahipliği yaptığı Rusya ve diğer yandan Ermeni lobisinin çok güçlü olduğu Fransa gibi güçleri arkasına alma isteğinin bir tezahürü olarak okumak mümkün” dedi.
“Ateşkes çağrıları problemi geçici olarak öteliyor”
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un taraflara tansiyonu düşürme çağrısını hatırlatan Dr. Gündoğdu, “Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun Ermenistan tarafından işgal edilmiş bulunan Azerbaycan’ın uluslararası tanınan sınırlarından çekilmesi gerektiği yönündeki geçmişteki kararı küresel aktörler tarafından desteklenmediği müddetçe, bu tür ateşkes çağrıları problemi geçici olarak ötelemekten başka bir anlam ifade etmiyor” ifadelerini kullandı.
“AGİT Minsk grubu Ermenistan’a yönelik kararlı bir tutum sergilemedi”
ABD, Rusya ve Fransa’nın eş başkanlığını yürüttüğü AGİT Minsk Grubu’nun bugüne değin işgalci konumda bulunan Ermenistan’a yönelik kararlı bir tutum sergilemediğini söyleyen Dr. Gündoğdu, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Güçlü Ermeni lobisi ABD ve Fransa gibi ülkelerin Dağlık Karabağ problemine uluslararası hukuk perspektifinden değil, realpolitik açıdan yaklaşmasında etkili olmuştur. Rusya ise Ermenistan’da askeri üs bulunduran bir aktör olarak Ermenistan’ı örtük bir biçimde cesaretlendiren bir pozisyonda görülse de Rusya’nın bu çatışmaya doğrudan taraf olması ihtimali Türkiye ve Azerbaycan ile olan ilişkileri bakımından güç görünmekte; dengeli bir politika izlemesi daha rasyonel bir seçenek olarak öne çıkmaktadır.”
“İran’ın önemli bir popülasyonunu Azeri kökenli vatandaşlar oluşturuyor”
İran’ın önemli bir popülasyonunun Azeri kökenli vatandaşlardan oluştuğunu da belirten Dr. Gündoğdu, “Rusya’nın Kafkasya’da güçlü bir Azerbaycan’dan tedirginlik duyması, bu aktörler ile doğrudan karşı karşıya gelmemek adına Türkiye’yi savaşın doğrudan tarafı olmadığı ihtiyatlı bir pozisyona sevk etmektedir. Bu doğrultuda Ermenistan saldırganlığından kaynaklanan bu krizin bölgesel güçlerin de dahil olduğu bir çatışma sarmalına dönüşmemesi bakımından Türk dış politikasının söylem ve askeri eğitim, teknoloji desteği düzeyinde Azerbaycan’a verdiği destek en optimal seçenek olarak göze çarpmaktadır” dedi.