Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) girecek üniversite adayı öğrenciler heyecan ve stres içinde gün sayıyor. Sınava az bir süre kala sınav kaygısı yaşayan öğrencilere önerilerde bulunan Rehberlik Uzmanı Elif Aluç Gülşen, kaygı ve stres yönetiminin sınavda yüzde 50 başarı sağladığını belirterek, öğrencilere bu süreçte sınav kaygısını artıracak olumsuz düşüncelerden sıyrılmalarını önerdi.
Üniversiteye girişte bu yıl üçüncü kez uygulanacak Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) için geri sayım başladı. 27 ve 28 Haziran’da yapılacak olan YKS ile birlikte adaylar, okumak istedikleri bölüme girmek için TYT, AYT ve YDT sınavlarında ter dökecekler. Sınava kısa bir süre kala adaylara son tavsiyelerde bulunan İstanbul Gelişim Üniversitesi Rehberlik Uzmanı Elif Aluç Gülşen, heyecan, stres ve kaygının normal olarak sürece dâhil olan etkenler olduğunu hatırlatarak, öğrencileri kaygı durumlarını sınav anında kontrol etmeleri noktasında uyardı.
Lisans programlarına yerleşecek öğrenci sayısında artış bekleniyor
Öncelikle YKS’deki değişiklikleri anlatan Gülşen, “Öğrenciler 12. sınıf ikinci döneminden sorumlu olmayacaklar. Böylece daha az konudan sorumlu olacakları için bu zamana kadar mevcut çalışmış oldukları konulara daha iyi çalışma fırsatı bulacaklar. YKS’nin ilk oturumu olan Temel Yeterlilik Testi (TYT) için 120 soruya, 135 dakikalık bir süre veriliyordu. Bu süre 30 dakika daha arttırıldı. TYT kısmında daha çok zaman önemli olduğu için bu değişiklik olumlu yönde oldu. Soruları yetiştirme sıkıntısı çekmeyen öğrenciler, yaptıkları soruları kontrol etme şansı bulacaktır. Bu noktada öğrencilerin telaşlanacağı bir durum yok. Alan Yeterlilik Testi(AYT) kısmında ise baraj değişikliği oldu. Daha önce 180 olarak belirlenmiş olan AYT barajı 170’e çekildi. Bu durum her ne kadar birtakım öğrencilerin tepkisine neden olsa da 400 ve üstü puan alan öğrencileri etkileyecek bir durum söz konusu değil” dedi.
Elif Aluç Gülşen, bu değişikliklerin öğrenciler için olumlu olduğunu belirterek, bu yıl lisans programlarına giren öğrenci sayısında 102 bin ila 195 bin arasında bir artış olabileceğini aktardı.
“Kaygı ve stres yönetimi sınavda yüzde 50 başarı sağlar”
Sınav dönemine denk gelen korona virüs pandemisinin öğrencide zaten var olan sınav kaygısı ve stresini daha da arttırmasına izin verilmemesi gerektiği konusunda aday öğrencileri uyaran Gülşen,“bu süreçte panik ve korkuya neden olacak senaryolar üretmemek gerekiyor. Birçok öğrenci daha sınavı görmeden yapamayacaklarını düşünerek, bir sonraki yıl sınava hazırlanmayı düşünüyor. Bu süreçte üzerinde durulması gereken asıl nokta pozitif olmaktır. Öncelikle sınava ilişkin ön yargılar geliştirmemek lazım. Öğrencilere tavsiyem; çalışmalarına odaklansınlar. Zaten salgın sürecini yaşamıyor olsaydık da öğrenciler sınav yaklaştığı için bir heyecan içerisinde olacaklardı. Çünkü hayatlarını belirleyen bir sınava girecekler. Bu süreçte heyecan, stres ve kaygı normal olarak sürece dâhil olan etkenlerdir. Sınava girecek öğrenciler bu sürece ne kadar uyum sağlarlarsa, stresi de o miktarda azaltacaklardır. Nitekim sınav başarısının yüzde 50’si bilgiye diğer yarısı da sınavı kontrol etmeye yani uygulanacak stratejiye bağlı. Bu nedenle öğrenciler kaygı durumlarını sınav anında kontrol edebilirlerse başarılı olacaklardır” diye konuştu.
Yeme ve uyku düzeni sınava göre ayarlanmalı
Yeme ve uyku düzeninin sınav başarısı için oldukça önemli olduğunu belirten Gülşen, “Yeme alışkanlıkları ve uyku düzeni sınav hazırlık sürecine dâhildir. Bu süreçte öğrencilerin sınav saatine göre alışkanlıklar geliştirmeleri gerekiyor. Öğrencinin sınav günü uyanacağı saati belirleyip, artık o rutini oluşturması lazım. Bu durum biyolojik saatin ayarlanması açısından önemli. En az 7-8 saat uyumalılar. Psikolojik ve fiziksel olarak hassas bir dönemden geçtiğimiz için bu süreç yeme alışkanlıklarına da etki edebiliyor. Mümkün olabildiği kadar güvenli yiyecekler yenilmeli. Günlük yaşamlarında ne tüketiliyorsa, sınav gününe yaklaşıkça yine o rutine uysunlar. Sınava gidecekmiş gibi uyanıp, kahvaltılarını ederek, bu süreci deneme çözerek değerlendirsinler” şeklinde konuştu.
“Her öğrencinin biricik ve kendine özgü tekniği olmalı”
Daha önceden uygulanmamış hiçbir stratejinin sınav anında kullanılmaması gerektiğinin altını çizen Gülşen, “Başarının yüzde 50’sini sağlayacak olan sınav kaygısını iyi yönetmek ve uygulanacak stratejidir. Öğrenci deneme sınavlarında her gün Türkçe’ den başlıyorsa sınav anında Matematik’ten başlamamalı. Bazı öğrenciler için en çok sevdiği dersten başlamak iyi bir strateji olurken, bazıları için ise soru kitapçığının başından başlamak iyi olacaktır. Her öğrencinin biricik ve kendine özgü bir tekniğinin olması gerekiyor. Bunun da kendini tanımakla ilgisi var. Öğrencilerin bu zamana kadar uyguladıkları tekniği sınav anında da uygulamasını öneriyorum” dedi.
Sınava kalan süre nasıl değerlendirilmeli
Sınava kalan sürenin verimli geçirilmesi için özellikle deneme testi çözümüne ağırlık verilmesi gerektiğini belirten Gülşen, “Öğrencinin çok büyük bir eksiği yoksa konu çalışmayı tekrar niteliğinde yapabilir. Bu tekrar bir göz gezdirme şeklinde olabilir. Kalan süreyi daha çok deneme çözerek geçirsinler. Denemelerini yaparken sabah TYT, akşamüstü ise AYT çözerek günlerini değerlendirebilirler. Yanlışları çıkabilir, bu çok normal. Denemelerdeki yanlışlarından eksiklerini görebilir ve eksiklerine yönelebilirler. Farklı soru tarzlarını denesinler. Bunun dışında hayallerini şekillendirsinler. Gitmek istedikleri üniversiteyi ve bölümü belirlesinler. Böylece sınava daha çok odaklanırlar. Bol bol sınav provası yapsınlar. Sınavda güvenli mesafe korunacaksa eğer öğrenciler maskelerini çıkarabilecekler ancak sınavda maske takma ihtimaline karşı denemelerini çözerken maske taksınlar. Bu koşulda deneme sınavları yapmalarında fayda var. Bunun yanı sıra sınavın ilk anında nefes egzersizi yapıp, bildikleri sorulardan başlamak öğrenciyi motive edecektir” önerilerinde bulundu.