Yapılan bir araştırmaya göre kadınların önsezilerine ve olağan dışı olaylara inançlarının erkeklerinkine göre daha yüksek seviyede olduğunu belirten Psikiyatrist Dr. Onur Okan Demirci, “Araştırmaya göre karar verirken erkeklerin daha çok risk alarak, kadınların ise daha çok önsezilerini kullanarak sonuca ulaşmaya çalıştıkları görülüyor” dedi.
Yapılan çalışmada kadınlarda büyüsel düşünce (düşünce veya eylem ile nesneleri etkileyebilme, düşünce gücü ile yağmur yağdırılabileceğine inanma, rüyalarda görülenin gerçekleşmesi gibi) seviyelerinin erkeklerinkinden daha yüksek saptandığını belirten Demirci, “Karar verirken erkeklerin daha çok risk alarak, kadınların ise daha çok önsezilerini kullanarak sonuca ulaşmaya çalıştıkları görülüyor. Önsezilerinin kuvvetli olduğunu söyleyen insanların hayali bir dünyanın içine daha fazla girdikleri, büyüsel düşüncelere daha fazla inandıkları görülüyor. Bu nedenle kuvvetli önsezi hisseden kişilerin gerçeklikten kopma ve kognitif düşünceden (mantıksal bilinçli düşünce) uzaklaşma ihtimalleri artıyor” diye konuştu.
Çocukların hayal dünyasına gerçek dünyada yaşadıkları veya hissettikleri sıkıntılar yüzünden bu düşünceye daha fazla girmeye eğilimli olduklarını dikkat çeken Dr. Demirci, “Yani çocuklar bunu bir savunma şekli olarak kullanabiliyor. Hatta bazı çocuklar hayali arkadaşlar edinebildiği gibi düşünce ile birçok şeyi kontrol edebildiklerine de inanabiliyorlar” şeklinde konuştu.
Kadınların büyüsel düşüncelerinin erkeklere göre daha fazla olduğuna değinen İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Psikiyatrist Dr. Onur Okan Demirci,şunları söyledi:
“Toplumsal olarak baskı altında hissetmek, cinsiyet rollerindeki kısıtlamalar, travmatik yaşam olaylarına kadınların daha fazla maruz kalması, arzuların gerçekleştirilmesinde erkeklere göre daha zorluk yaşamak gibi durumlar kadınlarda anlık stres seviyelerini ve yaşam boyu stres düzeylerini artırarak bundan bir kaçış yolu olarak hayal dünyalarına doğru daha fazla eğilim göstermelerine neden olmuş olabilir. Stres düzeyleri arttıkça da gerçeklikten kopma eğilimi göstereceklerinden bu durum ciddi bir yaşamsal ve psikolojik bir sorun teşkil edebilir.”