İTÜ’lü Prof. Dr. Serdar Akyüz, “Elazığ rahatladı demek doğru değil”
İTÜ’lü Prof. Dr. Serdar Akyüz, “Elazığ rahatladı demek doğru değil”
İTÜ’lü hocalar Elazığ’da meydana gelen 6.8’lik depremi değerlendirdi. Prof. Dr. Serdar Akyüz bölgede yeni bir depreme ilişkin soruya, “Olacak veya olmayacak demek spekülatif bir yaklaşım olur. Yeni bir deprem olacak ya da burası rahatladı demek doğru değil. Sonraki günlerde daha net bir şey söylenebilir” diye konuştu.
24 Ocak’ta saat: 20.55’te Elazığ’da meydana gelen ve çevre illeri de etkileyen 6.8’lik deprem can kayıplarına neden olurken birçok vatandaş da depremden yaralı olarak kurtuldu. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Serdar Akyüz, Dr. Öğretim Üyesi Cengiz Zabcı, Doç. Dr. Beyza Taşkın ve Prof. Dr. Filiz Piroğlu da yaptıkları basın açıklamasıyla depremi değerlendirdi. İTÜ Ayazağa kampüsü rektörlük binasındaki basın açıklamasında İTÜ’lü hocalar yaşanan depreme ilişkin çalışmaların devam ettiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Serdar Akyüz, bölgede yaşanabilecek yeni bir depreme ilişkin soruyu cevapladı. Akyüz, yeni bir depremin olacağı ya da bölgenin yaşlanan deprem sonrası rahatladığını söylemenin mümkün olmadığını ifade etti. Doç. Dr. Beyza Taşkın ise deprem yönetmeliklerine uygun yapılan binaların depremi hafif hasarla atlatacağına emin olduğunu belirtti.
“Ana depremden sonra bin civarında artçı deprem kaydedildi”
Elazığ’da yaşanan depreme ilişkin açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Serdar Akyüz, “Kırılan kesim Hazar Gölünün hemen güney batısında bulunan Sivrice ilçesi ile Pötürge ilçesinin batısında kalan yaklaşık olarak 70 kilometre uzunluğunda Pötürge segmenti olarak bilinen bir segment üzerinde kırılma gerçekleşti. Gerek ana şoka gerek artçılara baktığımız zaman fay düzleminin kuzeye doğru eğilimli olduğunu görebiliyoruz. Ana depremden sonra bin civarında artçı deprem kaydedildi. Bunlardan 100 civarında depremin 3’ten büyük, 20 civarında 4’ten büyük olduğunu ve bir tane depreminde beşten büyük olduğunu görüyoruz. Bu bölgenin zaten oldukça tehlikeli bir bölge olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Pötürge segmentinin sismik boşluk olabileceği düşünülmekte. Sivrice’den başlayarak güneybatıya doğru fay izi boyunca gözlemlerimize başladık. Ana fay kırığına ait çok belirgin bir yüzey kırığı göremedik. Bir takım tarihi kırıklar gördük, örneğin; 1999 depremlerinde olduğu gibi herhangi bir veri göremedik” ifadelerini kullandı.
“Olacak ve ya olmayacak demek spekülatif bir yaklaşım olur”
Yeni bir depremin olup olmayacağına ilişkin bir soruya cevap veren Akyüz, “Çalışmalar devam ediyor depremi anlamaya çalışıyoruz. Şu aşamada pek çok heyelan olduğunu gördük. Çok büyük bir deprem olmadığı için ek bir takım çalışmalara ihtiyacımız var. 30 kilometre civarında bir kırılma olduğunu fay üzerinde de 40 santimetre bir yer değiştirme olduğunu söyleyebiliriz. Olacak ve ya olmayacak demek spekülatif bir yaklaşım olur. Net bir şey şu aşamada söylemek mümkün değil şu anda bu depremi anlamaya çalışıyoruz. Yeni bir deprem olacak ya da burası rahatladı demek doğru değil. Parametreleri henüz net olarak belirlemeden bunu söylemek mümkün değil. Bu fayın ya bir kesimi belki de tamamı kırılmış durumda yeni bir deprem olacak ya da olmayacak demek şu aşamada doğru değil. Sonraki günlerde daha net bir şey söylenebilir” diye konuştu.
“Depremde değil daha öncesinde ilgimizi yoğunlaştırmaya başladığımız bir fay hattı”
Depremin ardından bölgeye hareket ederek incelemelerde bulunduklarını anlatan Dr. Öğretim Üyesi Cengiz Zabcı, “Depremin olduğu günün ertesi sabahı hızla olay yerine hareket ettik, bizim bu depremde değil daha öncesinde ilgimizi yoğunlaştırmaya başladığımız bir fay hattı. Üniversitemizin mevcut şuanda yürüyen bir projesi var Hazar Gölü’nü kapsıyor. Depremsiz kayma dediğimiz bir hareket vardı, bu fay ve komşu parçalarının risk taşıdığını düşünerek çalışmaktayız. Bir sonuca bağlamıyoruz ancak çok disiplinli, ayrıntılı çalışmaları sonuçlandırdıktan sonra çok daha somut şeylerle karşınıza çıkabileceğiz” dedi.
“23 bine yakın binada hasar tespiti yapılmış durumda"
Depremlere hazırlıklı olmak gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Beyza Taşkın, “Önümüzdeki hafta pazartesi itibariyle saha çalışmalarımızı başlatacağız. Bu deprem kayıtları içerisinde en büyük yer hareketinin yer çekimin yaklaşık yüzde 29.8’i mertebesinde olduğunu söylemek mümkün. Sayısal veriler bize şunu gösteriyor; 1998 ve daha sonrası yapılan yapıların hemen hemen hiç birinde orta hasar üzerinden bir hasar olmayacak. Hafif hasar düzeyinde kalması bizim beklentimiz. 1975 tarihli yönetmeliğe uygun ve sonrasında inşa edilen yapılardan da beklentimizi en çok hafif hasar düzeyinde olması. 23 bine yakın binada hasar tespiti yapılmış durumda, yüzde 29’u kullanım dışında. Yüzde 34.6’sı onarılarak kullanılması mümkün olan buna karşılık 36.4’ü hasar almamış binaları gösteriyor. Mavigöl apartmanı; planda düzensizliği var. Dilek Apartmanı; yumuşak kat olduğu ince kolonların olduğu gözüküyor. Sonuç malum; ilginç bir yıkılma biçimiyle karşılaştı. Aykent ve Kalay Apartmanı iki köşe bina, ne yazık ki depremden hemen sonra yıkıldılar” dedi.
“Yönetmeliğine uygun binaların hafif hasarla atlatacaklarına imzamı atarım”
Yönetmeliklere uygun yapılan binalardan daha az hasar beklediğini vurgulayan Taşkın, “1975 yönetmeliğine uygun binalar olsa içindeki donatılar bakımından hafif hasarla atlatacaklarına eminim, yerel zemin koşulları hariç imzamı atarak söylüyorum. Yönetmenliğe uygun yapılan binada hasar olsa bile adam öldürmez. Bu depremde öyle bir beklentim yok. İstanbul’la alakalı çok çalışmalar var. Burada beklediğimiz depremlere göre nereler nasıl yıkılır, beklentileri de var. Ancak 2003 yılından bu yana da iyi kötü eksik gedik de olsa kentsel yenileme sürecine de girdik. Genel olarak yol haritası zaten var. Dilek apartmanı bir sitenin bloğu, depremde yıkılması çok kolay sistemler değil betonarme yapılar gel gelelim endişe duyduğunuz bir yapı var. İnsanlar güvenmediği için yapılarına bu panik havasını yaşıyoruz. Bunların başı kentsel dönüşümü uygulamaktan geçiyor. Hiçbirimiz yerimizi terk etmek istemiyoruz sorun orada. Lütfen kendimizi kandırmaktan vazgeçelim çok acil tahliye edelim demiyorum. Yavaş yavaş yol haritamızı önce bina sonra mahalle bazında önümüzü açmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Yapısal olmayan hasarlar çok görülüyor”
Vatandaşların afet planlaması yapması gerektiğini belirten Prof. Dr. Filiz Piroğlu, “Deprem olduktan sonra uzmanlarımızla bölgeye intikal ettik. Jeoloji alanında saha incelemelerinde bulunduk. Afete ya da depreme dayanıklı bir toplum oluşturabiliriz, eğitim almalı, tatbikatlar yapmalıyız. Binalarımızı depreme dayanıklı hale getirmeliyiz, ilk 72 saat çok önemli bir saat dilimi. Mutlaka her ailenin bir afet planı yapması gerekiyor. Yapısal olmayan hasarlar çok görülüyor. Eşyaların mutlaka sabitlemesini sağlamalıyız. Bina envanterimizi değerlendirdiğimizde hangilerinin yıkılıp tekrar yapılması gerektiğine karar verebiliriz sismik yalıtımlı binalarda planlayabiliriz” diye konuştu.