İsrail-Hamas çatışmaları sonrası kültür varlıklarının korunması için çağrı: “Afet risk yönetimi planları şart"
Hamas ile İsrail arasındaki çatışmalar devam ederken, Klasik Arkeolog Dr. Buket Akçay Güven dikkat çeken açıklamalarda bulundu. “Savaş veya terör patlamaları sonucu kültürel varlıklarda en çok karşılaşılabilecek hasar unsurları fiziksel kuvvetler, kirleticiler, yangın, hırsızlık ve vandalizmdir” diyen Güven, “Kültür varlıkları ve arkeolojik alanlar için afet risk yönetim planı hazırlanmalı” şeklinde konuştu.
İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalarda beşinci gün geride kalırken, Klasik Arkeolog Dr. Buket Akçay Güven bölgedeki çatışmaları kültür mirasları açısından değerlendirdi. “Kültür varlıkları ve arkeolojik alanlar için afet risk yönetim planı hazırlanmalı” diyen Klasik Arkeolog Dr. Buket Akçay Güven, “Terör eylemleri ve savaşlar da doğal olmayan afetlerdir. Bu plan kabaca üç aşamadan oluşur; afet öncesinde, sırasında ve afetten sonra kültür varlıkları ve alanları koruma ve kurtarma adımlarını içerir. Afet risk yönetimi döngüsünde afetten önce acil durum planı oluşturulmalıdır. Afet sırasında acil durum planı uygulamaya geçirilmeli, müze veya alan güvenliğe alınmalıdır” ifadelerini kullandı
“Etkili bir plan, kültürel mirasın korunmasına yardımcı olur”
Afetten sonra değerlendirme, belgeleme, iyileştirme ve kırılabilecek eserlerin taşınması gerektiğini belirten Güven, “Tabii ki afet esnasında ve sonrasındaki müdahalede öncelik halkın ve personelin güvenliğinin sağlanmasıdır. Ancak ortamda güvenlik sağlandıktan sonra personel ile birlikte kurtarma çalışmalarına başlanabilir. Bu planlamanın başlıca faydası şudur: Afetler olur. Bu sebepten yapılabilecek en iyi şey hazırlıklı olmaktır. Etkili bir plan, kültürel mirasın korunmasına yardımcı olur” dedi.
Potansiyel tehlikeler
Savaş veya terör patlamaları sonucu kültürel varlıklarda en çok karşılaşılabilecek hasar unsurlarının “fiziksel kuvvetler, kirleticiler, yangın, hırsızlık ve vandalizm” olduğunu belirten Beykent Üniversitesi Mimari Restorasyon Program Başkanı Klasik Arkeolog Dr. Buket Akçay Güven, “Bunlarla ilişkili potansiyel tehlikeler ise şöyle sıralanabilir; silahlı çatışma ve patlamalar sonucu maddi kalıntılarda çökme, kırılma, deformasyon, aşınma, yıpranma meydana gelir. Patlama esnasında çıkan yüksek sıcaklık veya sonrasında çıkan yığan yapılarda veya eserlerde kimyasal reaksiyonlara sebep olurken, deformasyon, kuruma, gevrekleşme, yumuşama gibi etkilerle daha hızlı bozulmaya yol açar. Siyasi, ideolojik ve ekonomik motivasyonla gerçekleştirilen hırsızlık, eser kaçakçılığı ve vandalizm ile de kayıplar, yıkımlar ile şekil bozuklukluları, kırılmalar, aşınmalar meydana gelir” diye konuştu.
“Tek öncelik can güvenliğidir”
Afet esnasında yapılacak birtakım müdahalelerin savaş veya terör patlamaları için geçerli olmadığını da söyleyen Güven, “Böyle bir anda tek öncelik doğal olarak can güvenliğidir. Ancak sonrasında çeşitli müdahaleler yapılabilir, ki bunların başında taşınabilir objelerin güvenli bir depoya veya sığınağa taşınması gelir ki, bu tarz fiziksel kuvvetler devam ederse onlardan korunabilsin veya sonrasında personelin yerinde bulunmamasından yararlanılarak eser kaçakçılığı ve vandalizm gibi ekstra zararlar verilmesin. Maalesef bunun örnekleri DEAŞ’ın Suriye’deki Palmyra Antik Kenti’ne kasti olarak verdikleri saldırılarda yaşandı. Mimari kalıntılar özellikle patlayıcılarla yıkıldı, heykeller kırıldı, çeşitli başka eserler kaçırıldı ve Avrupa’da karaborsada satıldı” dedi.
“Uluslararası illegal ticaretin önüne tam olarak geçilememiştir”
Bölgenin tarihinin M.Ö. 3500’lere, Erken Bronz Çağı’na dayandığını belirten Güven, “Ulu Cami, İbn Osman Camii, İbn Mervan Camii, Seyyid Haşim Camii, Napolyon Kalesi ve hala kullanılmakta olan St. Porphyrus Kilisesi, Gazze’nin önemli tarihi eserleri arasındadır. Gazze Şeridi’nde çok sayıda bir kısmı henüz kazılmamış olan antik kent yer almaktadır. Gazze Şeridi’nin iç kesimlerinde Tel Um El Amr’da M.S. 4. yüzyılda inşa edilmiş olan Aziz Hilarion Manastırı yer almaktadır. Yer üstündeki yapı Bizans döneminde inşa edilmiş olsa da altında Demir Çağı’na kadar inen kalıntılar söz konusudur. Ancak maalesef bu şartlarda bile kaçak kazılar ve tarihi eser kaçakçılığı yapılmış ve yapılmaktadır. Devletin çabalarıyla yakalanan tekil örnekler olsa da bu uluslararası illegal ticaretin önüne tam olarak geçilememiştir” ifadelerini kullandı.