Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "3 tane gencimizi Hakk'a uğurladık. Kendilerine Allah'tan rahmet diliyorum. Ailelerine, milletimize başsağlığı temennilerinde bulunuyorum. Geçtiğimiz hafta Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası'nda 5 altın, 2 bronz madalyayla tarih yazarak dünya şampiyonu olan boksörlerimize şahsım, milletim adına tebriklerimi özellikle ifade etmek istiyorum. Türkiye'ye bu gururları yaşatan sporcularımızın her birinin alınlarından öpüyorum. Ülkemize 20 yıldır kazandırdığımız altyapı tesisleri ve kurduğumuz sporcu yetiştirme sisteminin meyveleri olarak gördüğümüz bu sistemin başarılarının artacağına inanıyorum" dedi.
Sayıları 550 bini bulan yoklama kaçağı ve bakaya gençlere bedelli askerlikten faydalanabilmenin yolunun açıldığı müjdesini paylaşan Erdoğan, "Bakaya gençlerimizin sıkıntısına çözüm getiren bu uygulamanın hayırlı olmasını diliyorum. Kaçak yılına göre değişen oranlarda bir rakam ilavesi ile askerliğini bedelli yapmak isteyen gençlerimiz askerlik şubelerine başvurabilirler. Kabine toplantımızda açık cezaevlerindeki hükümlüler için belli şartlarda uygulanan, 31 Mayıs'ta süresi sona eren Covid-19 izinleriyle ilgili de bir değerlendirme yaptık. Buna göre açık cezaevlerindeki hükümlülerin Covid-19 izinlerini 31 Temmuz 2023 tarihine kadar uzatıyoruz. Meclisimizin bu hususta gereken yasal düzenlemeyi en kısa sürede hayata geçireceğine inanıyorum" diye konuştu.
Cumhuriyetin 100. yılını kazanım ve hedeflerinin muhasebe vesilesi olarak gördüklerini ve hazırlıkların ona göre yapıldığını ifade den Erdoğan, "Bu tür muhasebelere ve vites büyütmelere daha çok ihtiyacımız olduğu açıktır. Selçuklu/dan Osmanlı'ya. oradan Cumhuriyet/e miras kalan Anadolu'daki varlığımızı sürekli kılmak için kendimizi hep bu coğrafya üzerinde konumlandırmalıyız. Bu toprakların hakimiyetimizde olmasını hala hazmedemeyenler olduğu gerçeğini biz değil karşımızdakiler sürekli hatırlatıyorlar. Tüm yorgunluğa, yıpranmışlığa, ödediği onca bedele rağmen insanımızın millî mücadeleye dört elle sarılmasının gerisinde aynı bilinç vardır. Cumhuriyet dönemi boyunca hem geçmişten gelen yüklerin ağırlığı hem yeni devletimizin kuruluş sancıları sebebi ile demokratik ve ekonomik gelişim adımlarımızı epeyce yavaş atabildik. Önce çok partili siyasi hayata geçerek, ardından darbeler, siyasi istikrarsızlık ve terörle kesintiye uğrasa da kalkınma hamlelerini başlatarak kendimize yeni bir yol seçtik. Bu arka plandan hareketle Cumhuriyetimizin 100. yılını büyük atılımın sembolü haline getirmek istiyoruz. 2 asırlık demokrasi tarihimizin en köklü yönetim sistemi reformlarından olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni Türkiye yüzyılının girizgahı ve garantisi olarak addediyoruz" ifadelerini kullandı.
"2023 hedefleri bizim için kısa vadeli atımlılarımızın ilk istasyonudur"
Cumhurbaşkanlığı ve İletişim Başkanlığı koordinasyonunda detaylı bir 100. yıl kutlama programı oluşturulduğunu söyleyen Erdoğan, "Yaşadığımız kazanımları ve kayıpları hatırlatacak, ülkemize son 20 yılda nasıl çağ atlattığımızı gösterecek, Türkiye 100 yılı iddiamızı tüm boyutlarıyla ortaya koyacak programı, yüz yılın işini 20 yıla sığdırdık şiarıyla hayata geçireceğiz. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına yeni bir dinamizmle başlamayı umut ediyoruz. 2023 hedefleri bizim için kısa vadeli atımlılarımızın ilk istasyonudur. Ardından fethin 600. yılına adağımız 2053 vizyonumuz geliyor. Bu vizyonu teknolojiden savunmaya, çevreden ulaştırmaya kadar tüm unsurlarıyla şimdiden şekillendirmeye başladık. Gençlerimize emanet edeceğimiz 2053 vizyonundan sonraki hayallerimizi 2071 vizyonumuzla taçlandıracağız. 2071 vizyonunu da bizden sonraki nesiller ete kemiğe büründürecek, hedeflerini oluşturacaktır" dedi.
"Biz Türkiye'yi 2023‘te hedefleriyle buluşturmanın, 2053 vizyonuna hazırlamanın 2071 hayallerini şekillendirme peşindeyiz" diyen Erdoğan, "Muhalefet ise maalesef 1908'in bir adım ötesine geçememiş bir ruh haliyle istemezükçülük dışında herhangi bir hedefe ve vizyona sahip değildir. Bizim ülkemizde gerçekleştirdiğimiz büyük demokrasi ve kalkınma devrimi eksikleri hatta hataları olabilir. Bunları açık yüreklilikle ortaya koyacak kazanımları kabul edip eksikleri tamamlayacak bir muhalefetle her şeyi konuşmaya hazırız. Sorumluluğumuzun milletimize olduğu şuuruyla hayırda yarışan eser ve hizmet siyasetini merkeze alan bir yönetim anlayışı gerekliğini yerine getirmek için gece gündüz çalışıyoruz. Buna mukabil karşımızda Türk milletinin bu coğrafyada yaşadığı en büyük felaketlerden birini sahiplenmek ötesinde siyaset ortaya koyamayan bir muhalefetimiz var" ifadelerini kullandı.
Muhalefeti eleştiren Erdoğan, "Yapılan her yatırıma bir kulp takan, getirilen her hizmete, gerçekleştirilen her projeye karşı çıkan, ortaya kayda değer bir program, hazırlık, ortaya niyet dahi koyamayan sığ bir muhalefetle karşı karşıyayız. Bizim referansımız 20 yılda ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetlerdir. Muhalefetin referansı ise ülkemizi yüzyılımızın başında felakete, koskoca bir imparatorluğu felaket sürükleyen söylem zihniyetidir. Gerçi henüz kendi yakın tarihini doğru okumayı başaramayanların dünyayı aktör ve ilişkileriyle kavramasını, ona göre politika geliştirmesini beklemenin biraz boş hayal olduğunun farkındayız. Buna rağmen siyaset sahnesinde varlık gösterme, söz söyleme, destek talep etme niyetiyle ortaya çıkanlardan azıcık da olsa feraset, azıcık da olsa onurlu duruş beklemenin bir vatandaş sıfatıyla hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Bu ülkede siz hele bir oy verin gerisini sonra hallederiz diye ortada salınan, düşün arkama deyip milleti uçuruma sürükleyen siyaset tarzının devri kapanalı çok oldu. Muhalefete bu cesareti, dünyada ve bölgemizde yaşanan krizlerin, çatışmaların, sıkıntıların, ülkemize olan yansımalarının verdiği anlaşılıyor" açıklamasında bulundu.
"Muhalefeti kendi kısır dünyasıyla, iç çekişmeleri ve ayak oyunlarıyla baş başa bırakıyoruz"
Erdoğan, "Biz, bu tabloyu onların el yordamıyla fark ettiğinin çok ötesinde tüm boyutlarıyla biliyoruz, takip ediyoruz. Kendi hamlelerimizi planlıyoruz ve adım adım hayata geçiriyoruz. Türkiye'nin küresel ekonomik çalkantılardan, güvenlik kaygılarından, yıpratıcı siyasi çekişmelerden en az hasarla çıkması için her türlü çabayı gösteriyoruz. Buna rağmen hayat pahalılığı başta olmak üzere çeşitli sıkıntılara maruz kaldığımız bir gerçektir. Türkiye, bugün yaşadığı sıkıntıları elbette hak etmiyor. Fakat bu millet asıl böyle arkaik, gerici, habis bir muhalefeti de hak etmiyor. Ülkemizin bugüne kadarki her meselesini nasıl biz çözdüysek Allah'ın yardımı ve milletimizin desteği ile mevcut sıkıntıların üstesinden de yine biz geleceğiz. Muhalefeti de kendi kısır dünyasıyla, kendi iç çekişmeleri ve ayak oyunlarıyla, kendi kıyafetsiz gündemleriyle baş başa bırakıyoruz. Türkiye ve Türk milleti tarihte geniş bir coğrafyaya yayılan varlığını da, bugünkü geniş etki alanını da kendini sürekli yenileyebilme kabiliyetine borçludur" dedi.
Kendini yenilemenin başkalaşmak olmadığını ifade eden Erdoğan, "Kendini yenilemek aynı mayayla varlığını devam ettirmek, büyümek, çoğalmak demektir. Değerlerimizi koruyarak kendimizi yenilediğimiz sürece hiçbir fikir, teknik, farklılık bize tehdit teşkil etmez. Dünya yeni bir dönüşümün eşiğindedir. Bu kritik süreçte en büyük gücümüz ve avantajımız milletimizin en kadim özelliğidir. Ülkemizin demokrasi ve kalkınmada ulaştığı ileri seviye bize yeniden yapılanan küresel sistemde hak ettiğimiz yeri alabilme fırsatı vermiştir. Küresel sistemde hak ettiğimiz yeri alabilme fırsatı vermiştir. Küresel güvenlik ve ekonomi krizine bu gözle baktığımız için geçici sorunlar karşısında paniğe kapılmıyoruz. Pek çok ülke yaşanan belirsizlikler karşısında yalpalarken biz içimize kapanmak ve kazanımlarımızdan taviz vermek yerine hedeflerimize doğru daha hızlı yol almayı tercih ediyoruz. Bu arada 85 milyon vatandaşımızın her biri için konjonktürün getirdiği sıkıntıların yükünü azaltacak tedbirleri almaktan da geri durmuyoruz. Bilhassa ücretli, dar gelirli, desteğe ihtiyaç duyan vatandaşlarımızı koruyacak bütün mekanizmaları kuruyor ve işletiyoruz" diye konuştu.
Bundan sonraki önceliklerinin insanların refah seviyesini artıracak uygulamalar olacağını belirten Erdoğan, "Asgari ücret artışı, memur ve emekli maaşlarına yapılan yüksek oranlı zamlar, sosyal yardım yelpazesinin genişletilmesi, destek ve sübvansiyon paketleri gibi uygulamalar bu yaklaşımımızın ifadesidir. Sağlıktan eğitime, ulaşımdan enerjiye her alanda altyapı yatırımlarından ülkemizin ihtiyaçlarını önemli ölçüde karşıladığımız için bundan sonraki önceliğimiz insanımızın refah seviyesini artıracak politikalar olacaktır. Önümüzdeki aylarda bu doğrultuda yeni adımlar atarak hayat pahalılığının insanlarımız üzerindeki yükünü azaltmayı sürdüreceğiz. Bir de bu gelişmelerin uluslararası serencamı var. Küresel ekonominin temellerinden sarsıldığı, küresel güvenlik mimarisinde ciddi çatlakların oluştuğu bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir süreçte dahi geçmişten beri Türkiye'nin önünü kesmeyi temel politikaları haline getirenlerin aynı tutumlarında ısrar etmesi şaşırtıcı değilse de üzüntü vericidir. Geçmişte ülkemizi vesayet güçleri, darbeciler, siyasi ve ekonomik tetikçiler vasıtasıyla istedikleri gibi yönlendirenler, kendi içlerindeki çürümeye bakmadan hala ülkemizi hedefte tutmayı sürdürüyor. Kendi güvenlikleri ve refahları dışında hiçbir şeyi önemsemeyenler, Türkiye'nin bağımsız duruşuna tahammül edemiyor. Bu konuda sergilenen tavırlar ve edilen sözler karşımızdakilerin hak, özgürlük ve ekonominin kuralları hususundaki hassasiyetlerinden değil, çıkarlarının müdafaa endişelerinden kaynaklanıyor" ifadelerini kullandı.
"Bizim, NATO'nun genişlemesi konusundaki yaklaşımımız bağnazlıktan veya düşmanlıktan değil, terörle mücadele konusundaki ilkeli tutumuzdan kaynaklanıyor"
"Güney sınırlarımız boyunca oluşturduğumuz güvenlik bölgelerinin meşru gayesini sınırlarımız içinde ve hemen ötesinde yıllardır koruduğumuz her türlü ihtiyaçlarını karşıladığımız, milyonlarca insanın sıkıntısını umursamayanların bize verecekleri ne müttefiklik ne de insan hakları dersi olabilir" diyen Erdoğan, "Lafa gelince herkesin büyük laflar ettiği, Karadeniz'in kuzeyindeki savaşta bile toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarına yapılan saldırıyı asla kabul etmediğimizi açıkça belirttiğimiz Ukrayna'ya en ciddi, somut ve işe yarar desteği biz verdik. Rusya ile iletişim kurduğumuz her platformda ve her seviyede bu tutumumuzu kendilerine mertçe söyledik. Krizin çözümüne hiçbir katkısı olmayacak şovlara katılmak yerine Rusya ile siyasi ve insani ilişkilerimizi sürdürerek bölgede önce ateşkesin sağlanması, ardından kalıcı bir barış anlaşmasının yapılması hususunda da en samimi çabaları yine biz sergiledik" dedi.
Türkiye'nin NATO'nun genişlemesiyle ilgili bir probleminin olmadığına vurgu yapan Erdoğan, "NATO'ya üyelik başvurusunda bulunan ülkeler tarihlerine bakarlarsa bizim doğudan gelen tehditlere karşı kendilerine de çok büyük katkılar sağladığımızı göreceklerdir. Bizim, NATO'nun genişlemesi konusundaki yaklaşımımız bağnazlıktan veya düşmanlıktan değil, terörle mücadele konusundaki ilkeli tutumuzdan kaynaklanıyor" dedi.
Bu çerçevede oldukça yoğun telefon diplomasisi yürüttüğünü ifade eden Erdoğan, "Muhataplarımızın tamamına Türkiye'nin NATO'nun genişlemesi konusundaki yaklaşımını, terörle mücadele ve müttefiklik dayanışması vurgularıyla açıkça paylaştım. Her şeyden önce terör örgütlerinin insanlığın güvenliği için ortada olan bir NATO'da yer almasını biz kabullenemeyiz dedim. Bu yanlışı Türkiye, Yunanistan ve Fransa'nın NATO'dan çıkışı döneminde, biliyorsunuz Türkiye o zaman onlara desteği vermişti. Ve ne olduğunu şu anda bu Yunanistan, bizimle nasıl bir uyum içinde" ifadelerini kullandı.
"Artık benim için Miçotakis diye birisi yok"
Yunanistan'ın tutumunu sert sözlerle eleştiren Erdoğan, "FETÖ terör örgütünün Avrupa'ya gidiş güzergahı şu anda Yunanistan değil mi? İçindeki terör örgütlerini besleyen o değil mi? Hepsinden öte şu anda 10'a yakın üs var Yunanistan'da ve bu üslerle acaba Yunanistan kimi tehdit ediyor. Bu üsler Yunanistan‘da niye kuruluyor. Şu anda AB ülkelerine 400 milyar avro borcu olan bir Yunanistan var. Kendisi ile yaptığımız görüşmelerde aramıza üçüncü ülkeleri sokmayalım diye mutabık kaldık. Buna rağmen bir Amerika seyahati oldu. Senatoda Türkiye aleyhine ne gerekiyorsa bu konuşmaları yaptığı gibi F16'ları sakın Türkiye'ye vermeyin demek suretiyle Amerika'ya bu şekilde adeta telkinlerde bulundu. Stratejik Konsey Toplantısı yapacaktık. Artık benim için Miçotakis diye birisi yok. Kendisiyle böyle bir görüşmeyi yapmayı asla kabul etmiyorum. Çünkü biz sözünde duracak şahsiyetli, onurlu siyasetçilerle yola gideriz. Bundan sonrasını Miçotakis kendisi düşünsün, kimlerle görüşecekse, kimlere nasıl üsler kurduracaksa buyursun kurdursun. Biz bize yeteriz, biz kendimize yeteriz. F16'lar konusunda öyle zannediyorum ki herhalde Miçotakis'in ağzına bakarak kararını vermeyecektir. Özellikle İsveç, Finlandiya meselesi bu konuda kötü sicili ile her iki ülkede halen devam eden Türkiye karşıtı yaklaşımları kabul edilemez bulduğumuzu ifade ettik" dedi.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği
İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine ilişkin konuşan Erdoğan, "Şurada daha dün birkaç gün önce Stockholm sokaklarında terör örgütleri, terör örgütünün liderlerinin posterleriyle yürüyüş yaptılar. Ben şimdi sesleniyorum; Sayın Anderson bak bana neler söylüyordun ama buyur, bak Stockholm'ün caddelerinde teröristler bağırarak çağırarak yürüyorlar. Senin polisin onları koruma altına alıyor. Almanya caddelerinde de yine bu gösterileri yapmıyorlar mı? Yine Alman polisi korumasında yapıyor. Bizim vatandaşlarımızdan herhangi biri bir yanlış yaptığı zaman adeta yere bastırıyor Alman polisi, dayanılmaz şekilde acılar çektiriyor. Hatta hatta 15-16 yaşındaki Türk gencine bunu yapıyorlar. Bütün bu olaylardan sonra bizden bazıları hala barış, dostluk. Olmaz böyle bir dostluk, olmaz böyle bir barış. Siz anca terör örgütleriyle el ele kol kola yürümeyi başarıyorsunuz, ancak bunu başarıyorsunuz. Biz işimizi biliyoruz. Atılması gereken adımları nasıl atacağımızı da biliyoruz. Bu ülkelerin terör örgütlerine fiili ve siyasi destek vermekle Türkiye'den NATO üyeliğine evet demesini beklemek arasında bir tercih yapmaları ve bunun somut emarelerini ortaya koymaları gerektiğini söyledik. Buradan bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum. Türkiye için tehdit oluşturan terör örgütlerine her türlü desteği vererek teröristleri koruyup koruyanlar önce bize geçmişten bu yana sergiledikleri hukuksuz, ciddiyetsiz kibirli tavırlarından vazgeçmeleri gerekir. Somut uygulamalarıyla bu değişimi gördüğümüzde Türkiye olarak üzerimize düşenleri yerine getireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın" dedi.
"Güney sınırlar boyunca güvenli bölgeler oluşturmak için başlatılan çalışmaların eksik kalan kısımlarıyla ilgili yeni adımları görüşeceğiz"
Güney sınırlar boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgeler oluşturmak için başlatılan çalışmaların eksik kalan kısımlarıyla ilgili yeni adımların da atılmaya başlanacağını duyuran Erdoğan, "Perşembe günü yapılacak Milli Güvenlik Kurulu'nda bu hususlar enine boyuna değerlendirilecek ve kararımızı alacağız. Gereken görüşmeleri yaparak sürecin sağlıklı yürümesini temin edeceğiz. Ülkemizin güvenlik hassasiyetlerine saygı gösterenler ile kendi çıkarları dışında hiçbir derdi olmayanların ayrımını bu süreçte bir kez daha görecek, gelecekteki politikalarımızın referansı yapacağız" dedi.
"Milli Uzay Programı'mız çerçevesinde bir Türk vatandaşının uluslararası uzay istasyonuna gönderilmesi sürecini resmen başlatıyoruz"
Yaklaşık bir yıl önce duyurduğu Milli Uzay Programı ile ilgili bir müjdeyi paylaşan Erdoğan, "Ülkemizin uzay alanındaki hak ve menfaatlerimizi korumak için belirlediğimiz Türkiye ve medeniyetimize yaraşır iddialı ama ayakları yere basan tam 0 hedefi sizlerle paylaşmıştım. Geniş bir yelpazedeki hedef başlıklarımızla adım adım ilerliyoruz. Bugün hedeflerimizden birine yönelik önemli bir duyuruyu paylaşmak istiyorum. Artık dünyada siyasi bağımsızlığın teknolojik bağımsızlıktan geçtiğini biliyoruz" dedi.
Türkiye olarak bu alanda farkındalık oluşturmak için çalışıldığını ifade eden Erdoğan, “Dünya düzeninin belirleyicisi konumundaki teknolojilerin her alanında proaktif bir Türkiye inşa ediyoruz. Türkiye için uzay yarışında yer almak lüks değil bir mecburiyettir. Öncü olabilmek için uzay alanındaki edinilen tecrübelerden doğacak kazanımlardan hak ettiğimiz payı almamız gerekiyor. Türkiye'de bir nesil ülkelerin uzay yarışını siyah beyaz televizyonlardan izledik, izlediler. Milli teknoloji hamlesi vizyonuyla Türk gençleri uzay yarışının öncü aktörleri olsun istiyoruz. Bu salondaki basın mensupları aracılığıyla tüm bakan arkadaşlarım aracılığıyla birçok insan küçük yaşlarından itibaren uzaya gitme hayali kurmuştur. Hala kuranlar da vardır. Evet artık o vakit geldi. Milli Uzay Programı'mız çerçevesinde bir Türk vatandaşının uluslararası uzay istasyonuna gönderilmesi sürecini resmen başlatıyoruz. Hiç şüphesiz bu milli bir görev olacak. Uzaya göndereceğimiz vatandaşımız yerçekimsiz uzay ortamında yapmak istedikleri bilimsel test ve deneyleri gerçekleştirme imkanına sahip olacak. Bu milli göreve başvuru için Uzayagov.tr adresini oluşturduk. Belirlenen eğitim şartlarını sağlayan 45 yaşından genç Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu görev için başvurabilirler. Başvurular arasından seçilecek iki aday, bilim elçimiz olarak uzaya çıkış süreci için gerekli tüm eğitimleri alacaklar. Eğitimlerin sonunda bu iki adaydan biri üstlendikleri tarihi görev için 2023 yılında Uluslararası Uzay İstasyonu'na gönderilecekler. Şüphesiz göklere en çok yakışan bayrak ay yıldızlı al bayrağımızdır. Bayrağımızı uzayda gururla taşıyacak olan arkadaşımız inanıyorum ki bilgisi, tecrübesiyle gelecek nesillere rol modellik yapacaktır. Türkiye'nin tecrübe ettiği diğer ilkler gibi bu tarihi adımın onurunu milletimize yaşatmak yine hükümetimize nasip olacaktır. Gelecekteki milli kahramanımıza başarılar diliyorum. Bu büyük adımın ülkemize, özellikle gençlerimize hayırlı olmasını diliyorum" ifadelerini kullandı.