Çalıştay raporu tamamlandı: Yükseköğretime Giriş’te yeni model önerisi
Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi tarafından pek çok eğitim uzmanının da katılımıyla gerçekleştirilen çalıştayda ‘Yükseköğretime Giriş’ konusu tartışıldı ve bir sonuç raporu hazırlandı.
18-19 Haziran’da gerçekleştirilecek olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nın da yaklaşmasıyla yükseköğretime geçişte uygulanabilecek yeni öneri modelleri ile ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Hasan Şimşek, yeni Uygulamalı Bilimler (Applied Science) önerisine vurgu yaparak, “Uygulamalı Bilimler (Applied Science), 2 yıl lise 3 yıl meslek yükseköğretim eğitiminden oluşmaktadır. Bitiminde öğrenciler Uygulamalı Bilimler (Applied Science) üniversite diploması alabileceklerdir. Biz, bu reform önerimizle hem mesleki eğitimi cazip kılmak hem de öğrenciler açısından da üniversitede akademik ve mesleki yükseköğretim eğitimini ayrıştırmak istiyoruz” açıklamasında bulundu.
Uygulamalı Bilimler esas itibariyle bugünkü Meslek Yüksekokulu programlarını içine almaktadır. Uygulamalı Bilimler (Applied Science) modeli ile öğrencilerin ortaokuldan sonra tekrar üniversite sınavına girmelerine gerek kalmayacağının altını çizen Prof. Dr. Şimşek, “Çalıştay raporuna göre önerilen bu yeni model ile öğrenci hem lise hem yükseköğretim meslek eğitimini birlikte alacak, aynı zamanda yükseköğretimden Uygulamalı Bilimler (Applied Science) diploması ile mezun olacaktır. Yani, bir öğrenci 15 yaşında bu sisteme girecek, 20 yaşında Uygulamalı Bilimler üniversite diploması ile mezun olarak meslek hayatına atılacaktır” dedi.
BAU Eğitim Bilimleri Fakültesi tarafından gerçekleştirilen çalıştayla ‘Yükseköğretime giriş sistemine yönelik’ de ayrıntılı bir değerlendirme raporu hazırlandı. Katılımcılar tarafından farklı model önerileri üzerinde durulan raporda; bir grup katılımcı güvenilirlik, nesnellik, maliyet gibi nedenlerle mevcut sistemin devam etmesini önerirken liselerin güçlendirilmesi gerektiğinin önemini ve gerekliliğini vurguladılar. Buna göre, çalıştay katılımcıları orta öğretim başarı puanı ile sınav ilişkisinin kesilmesi, yüksek riskli ve yıkıcı psikolojik etkisi yüksek olan tek sınav yerine farklı alanlardan çok sayıda sınavın olması gerektiğini vurguladılar. Geçmiş deneyimler sınav sayısının artırılmasının geçmişte olduğu gibi dershanelere, bugün ise hazırlık kurslarına olan talebi artırdığını göstermektedir. Burada önerilen “çoklu sınav sistemi” biraz daha farklıdır. Çok sayıda sınavı öğrenci tek günde yapılan merkezi bir sınavla değil, öğrencinin kendini hazır hissettiği farklı zamanlarda yerel sınav merkezlerinden alması önerilmektedir. Bu sistem bugün bütün dünyada uygulanan TOEFL sınav sisteminin bir benzeridir. Bu tür bir sistemle elde edilen puanlar öğrenci hakkında zaman yayılmış daha geçerli ve güvenilir bilgi sağlayacaktır.
Katılımcıların altını çizdiği diğer bir nokta ise tek bir merkezi sınav yerine bu sistemle elde edilen birden fazla sınav sonuçlarını kullanarak öğrencilerin aldıkları en yüksek puanla yükseköğretime başvurmasını getirebilecektir. Böylesi bir sistemde, üniversitede yatay geçişlerin de desteklenmesidir. Bu yolla, Sabancı Üniversitesi ile ülkemize getirilen 2 yıl temel, 2 yıl yoğunlaştırılmış mesleki yükseköğretim modelinin uygulanması da yükseköğretim sistemini güçlendirecektir. Öte yandan, bu sistemle kontenjanı dolmayan bölümlerin kendi seçim ölçütleri ile kendi öğrenci seçimlerini seçme fırsatı yakalayabilecekleri de üzerinde durulan bir diğer konudur.
Üniversite giriş sistemine ilişkin yeni ’Uygulamalı Bilimler’ önerisi
Türkiye’de şu an var olan meslek liseleri ile yüksek okulları birbirinden yalıtmış ve bağının kopuk olduğu model yerine yeni 3 + 2 sistemi önerilmektedir. ”Öğrenciler ortaokuldan sonra sınavsız olarak girdikleri 2 yıl meslek lisesi eğitimini takiben yine sınavsız olarak 3 yıl üniversitede meslek eğitimi alacaklar, 5 yıllık bu eğitimin sonunda bir Uygulamalı Bilimler (Applied Science) diploması ile üniversiteden mezun olacaklardır” diyen Prof. Dr. Şimşek; “Mevcut meslek liselerini ve mevcut meslek yüksekokullarını kullanarak mesleki ortaöğretimi ve üniversite eğitimini entegre eden bütünleşik bir sistem öneriyoruz. Öğrencinin 4 yıl okuması gereken lisenin son 2 senesini okumamasını, 2 yıl temel lise eğitiminden sonra 3 yıllık meslek eğitimi alıp herhangi bir üniversite sınavına girmeden 5. yılın sonunda Uygulamalı Bilimler üniversite diploması ile mezun olmasını öneriyoruz. Şu anki sistemde 4 yıllık normal ve mesleki lise eğitiminden sonra herkes 4 yıllık üniversiteye aday oluyor. Doğal olarak, herkes aday olduğu için orada bir yığılma meydana gelmektedir. Bu önerimizle toplumda meslek liseleri ve meslek yüksekokulları hakkında oluşmuş olan algı değişecek ve bu iki kurum da cazip hale gelecektir. Şu anki haliyle birbirlerinden yalıtılmış bu mevcut iki kurumu bütünleştirerek birbirine entegre hale getirmek istiyoruz. Öğrencinin daha az okuyarak ancak daha kaliteli ve daha çerçeveli bir meslek eğitimi alarak üniversite mezunu olmasını istiyoruz. Bu yolla, gençlerin yüzde 50’sinin yılın iki gününe sıkıştırılmış üniversite sınavıyla karşı karşıya kalmasını önleyerek ve daha kısa bir mesleki eğitim almasını ve uygulamalı bilimler alanlarında çalışmasını sağlayabiliriz. Geri kalan yüzde 50 ise içinde Tıp, Diş Hekimliği, Eğitim, Hukuk, Fen-Edebiyat, İletişim, Mühendislik vb. fakültelerin bulunduğu akademik üniversite eğitimine devam edebilecektir. Böyle bir sistemle bir kısım öğrenci için lise giriş ve üniversite giriş sınavı olmadan ortaokuldan itibaren kesintisiz bir öğrenim hayatı fırsatı yaratıyoruz” dedi.
Çalıştaya katılan bir diğer grup katılımcı ise öğrencilerin üniversitede iki yıl genel eğitim aldıktan sonra asıl bölümünü seçmesini, ortaöğretimden sonra tek sınav yerine lise 1. sınıfta ulusal ölçekte lise 1. konularından, lise 2’de 2. sınıf konularından; lise 3’de 3. sınıf konularından, toplamda yüzde 20 lik paylarla yüzde 60 sınav başarısı üzerinden bir değerlendirme yapılabileceğini önermiştir. Bu şekilde, 12. Sınıfın sonunda ise öğrencinin yeteneğini, ilgi alanlarını, tutumlarını, vb. ölçen yüzde 40 ağırlıklı bir sınav puanı ile öğrencinin üniversiteye girmesini önermişlerdir. Bu çalıştay grubu bilişsel boyuttaki kazanımlar yanında sanatsal etkinlik, projeler, yarışmaların da devre dışı bırakılmadan öğrencilerin üniversiteye kabul edilmelerinde kullanılabileceğini belirtmektedirler.
Fiziksel kapasitenin artırılması ve varolan kapasitenin etkin kullanımı
Çalıştayımızda yükseköğretime geçiş sürecinde üniversitelerdeki fiziksel kapasitenin (bina, derslik, öğretim elemanı sayısı vb.) etkin kullanımı ile ilgili öneriler de ortaya çıkmıştır. Örneğin, bir planlama dâhilinde üniversitelerdeki fiziksel kapasitenin arttırılması; yaz sömestri gibi uygulamalarla bu döneme de öğrenci yerleştirilmesi önerilen konular arasındadır. Bu tür uygulamalar bir yandan daha fazla sayıda öğrenciye yükseköğretim görme fırsatı verirken hem de yükseköğretime giriş sorunları, yükseköğretimde kapasite sorunu, sorununun da çözümüne yardımcı olması açısından oldukça önemlidir.
Yükseköğretime geçiş sürecinde öğrencilerin ilgi, istek ve yeteneklerine göre eğitsel yönden önerilen model ve uygulamalara yönelik olarak, üç farklı modelin uygulanabileceği ortaya çıkmıştır. Bunlar;
1. Merkezi sınava ek olarak yükseköğretim kurumlarınca yapılacak sınav uygulamasında, merkezi sınavla öğrencilerin gidebilecekleri yükseköğretim programları belirlendikten sonra, aynı adı taşıyan kurumlarca yapılacak esas giriş sınavları olacaktır.
2. Etkin bir yönlendirme ile ilgili model, ilköğretimle başlayan rehberlik yoluyla öğrencilerin gidebilecekleri yükseköğretim programlarının belirlenmesine dayalıdır.
3. Ortaöğretimde çok amaçlı programlar yoluyla yükseköğretime geçişi sağlayacak model ise lise çatısı altında uygulanan programları çeşitlendirmeye dayalı bir öneridir.
Rapora göre; seçme sınavlarını oluşturan aşamalarda ya da oturumlarda, sayı ve yoklanacak beceriler yönünden sıkça değişikliğe gidilmemeli, evrensel uygulamalar da dikkate alınarak sık değişmeyen standartlar belirlenmelidir. Öğrencilerin ilgi istek ve yeteneklerine uygun yükseköğretim programlarına yerleşmeleri için rehberlik hizmetleri daha etkin yapılmalı ve merkezi sınava ek olarak aynı kategorideki kurumların yapacağı sınav sonuçları da değerlendirmelerde kullanılmalıdır. Ortaöğretimde çok amaçlı program uygulamaları, bölüm ve dallara göre sınırlandırılıp öğrencilerin bu bölümleri içeren yükseköğretim programlarına yönelmeleri sağlanmalıdır.
Sınav Sayısının Artırılması: Çoklu, çok boyutlu, yerel uygulanan sınavlar
Raporda, başka bir grup çalıştay katılımcısı ise birbirine bağlı ve aşamalı ilerleyen üç model önerisi sunmuştur. Buna göre; birinci model, var olan sistem üzerinden ilerleyen ve ikinci sınav sonunda 400 puan ve üzerinde puan alan öğrencilere üniversiteye girme hakkı verilmesi önermektedir. Öğrenci bu elde ettiği merkezi sınav sonucuyla üniversitelere başvuru yapabilir, ve üniversitelerin kendi öğrencisini seçmesi yoluna gidilebilir.
İkinci model bu birinci model üzerine kurgulanmaktadır. İkinci model önerisinde sınav sayısı arttırılmakta, ancak bu sınavlar belli günden merkezi olarak uygulanmak yerine yerel sınav merkezlerinde öğrencinin istediği zaman alabileceği sınavlar olarak uygulanabilecektir. Dahası, bu çoklu sınavlar tek bir alandan değil Sosyal Matematik, Türkçe, Fen gibi farklı farklı alanlarda birden fazla yapılan sınavlar olmalıdır. Bu sınav sistemi yerel sınav merkezlerinde uygulanan dünyada her yıl milyonlarca öğrencinin aldığı TOEFL sınavı benzeri kurgulanabilir. Bu çoklu sınav sonuçları üniversitelerle paylaşılır, üniversiteler istediği kombinasyonu kullanarak kendi öğrencisini seçebilir. Bu kombinasyonlar tamamen üniversitenin uzmanlık alanı/vizyonu ile öğrencinin ilgi ve yetenek alanının eşleştirilmesi ile özdeş olacak, bu yolla kurumlar da kendi öncelikleri doğrultusunda öğrenci seçme şansı elde edebileceklerdir.