Büyükelçi Ozan Ceyhun hakkındaki iddiaları yanıtladı
Büyükelçi Ozan Ceyhun hakkındaki iddiaları yanıtladı
Türkiye’nin Viyana Büyükelçiliğine atanan Ozan Ceyhun, Avusturya’ya gitmeden önce hakkındaki iddialara cevap verdi. Ceyhun, "Yurt dışına kaçtığım ve yargılandığım davanın zaman aşımına uğradığı söylemleri doğru değil. Ben o davadan beraat ettim" dedi.
İstanbul Havalimanı VIP Salonu’nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Büyükelçi Ozan Ceyhun, sosyal medyada hakkında ortaya atılan iddialara cevap verdi. Kendisi üzerine yazılan, söylenen ve iddia edilen iki olay olduğunu belirten Ceyhun, yurt dışına kaçtığı ve yargılandığı davanın zaman aşımına uğradığı söylemlerinin doğru olmadığını, davadan beraat ettiğini dile getirdi. 1977 yılında ülkücü Mustafa Erol’un öldürülmesi olayı ile ilgili kendisinin bir alakası olmadığını belirten Büyükelçi Ozan Ceyhun, "1977 yılında yaşanmış, benim de sosyal medyadan öğrendiğim Mustafa Erol adında bir şahsın Adan Öğrenci Yurdu’nda katledilmesi olayı. Bu olay sosyal medyada benim karıştığım bir olay olarak anlatılıyor. O yıllarda Türkiye’de yaşamını sürdüren genç bir insan olarak hiçbir şekilde ne yargı nezdinde ne de bir iddia olarak böyle bir olaya muhatap olmadım. 1977 yılında Adana Öğrenci Yurdu’na ben bomba imal etmişim, bomba atmışım, hem de bunları 16 yaşında bir genç olarak becermiş şeklinde iddialar. Tanımadığım Mustafa Erol keşke o yıllarda böyle bir acı olay yaşanmasaydı ve yaşasaydı. Özellikle eklemek istediğim, olay son iki üç gündür okuduğum bir olay. Ben böyle bir olaya muhatap olmadım" dedi.
“Yurt dışına okumak için gittim”
“Yurt dışına okumak için gittim” diyen Ceyhun, "1982 yılında ben bu olaya muhatap oldum. Ben 1981 yılında askeri cunta sonrası babam Demirtaş Ceyhun her askeri cuntada gözaltına alındığı için babam ve annem ’Oğlumuzu tutmayalım, 12 Eylül şartlarında gitsin yurt dışında okusun’ dediler. Ben de Türkiye Cumhuriyeti pasaportuyla yurt dışına çıktım. Benim için kaçtı diyenler var. Benim pasaportumun süresi bittiğinde bulunduğum ülkenin konsolosluğuna gidip pasaportumu uzattım. Eğer ben aranan, suçlanan ve yargılanıp da kaçan bir insan olsaydım hem de 12 Eylül Kenan Evren döneminde dış konsolosluk benim pasaportumu uzatır mıydı?" diye konuştu.
"İşkence altında zorla ismimi verdiler"
Tanımadığı iki kişinin sıkıyönetim zamanında işkence altında zorla ismini verdiklerini söyleyen Büyükelçi Ceyhun, "1982 yılında muhatap olduğum olayda 1980 yılında gerçekleşmiş ve iki sıkıyönetim mahkemesinde iki şahıs yine aynı sıkıyönetim mahkeme nezdinde işkence altında ve zorla benim adımın bu olaya karıştığını dile getirdiler. Bu söylemler bizzat askeri sıkıyönetim mahkemesi savcılığı tarafından kabul edilmiş ve serbest bırakılmış iki kişinin ifadesinden işkence altında aldıkları ve bundan dolayı beraat ettiler. Bu durumda ne yazık ki herhalde Demirtaş Ceyhun’un da oğlu olmamdan kaynaklanan bir nedenden benim ismim bu davada ilişkili olarak kaldığından dolayı ve ben de 1982 yılında bana tebliğ edildiğinde ilk önce çocukça bir tavır ama eleştirebilirsiniz beni 12 Eylül gibi bir dönemde ülkede size bir suçlama yapılıyorsa tereddüt ediyorsunuz. Herkesin aklandığı, bana karşı kimsenin suçlama yapmadığı ve özünde de mahkeme huzurunda suçsuz olduğunu beyan edip daha sonra beraat edeceğim bir süreci başlatmakta gençlik hatası, hata ettim" dedi.
“O gün gazeteler, ’büyük adli hata düzeltildi’ diye yazdı”
"Beni en iyi o günleri yaşayan MHP’lilerin anlaması lazım" diyen Ceyhun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"12 Eylül karanlık ve hukuk devletinin işlemediği dönemde bana yönelik ağır suçun gerçekten üstelikte gerçekten yapanların bile işkence ortamında kanıtladığı bir ortamda gidip de vesayet altında askeri hakimin karşısına çıkıp ’Ben suçsuzum efendim’ demeyi kendime yediremedim, yapmadım. Bundan dolayı ayrılan dava dosyam ta ki sıkıyönetim mahkemeleri görevini sivil mahkemelere terk edene kadar bu olayda bağlantılı olarak durdu. Haksız yere hakkımda çıkarılan gıyabi tutuklama kararı 1998 yılında kaldırıldı ve tüm gazetelerde ’büyük bir adli hata düzeltildi’ diye yazıldı. Peşinden ben ifademi verdim ve mahkeme suçsuzluğumu hüküm olarak bu kararı verdi. Bu sürecin içinde askeri mahkeme önüne çıkmamaktan dolayı ülkeme gelememek, vatandaşlığımı kaybetmek gibi olaylar yaşadım. Benim de aklanmış bir insan olarak sosyal medya üzerinden bu tür suçlamalara maruz kalmamı adil bir gelişme olarak kabul etmiyorum."