Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu. Salgın dönemini 4 bölüm halinde ele aldıklarını belirten Bakan Koca, “Korona virüs küresel salgını beraberinde birçok zorluğu getirdi. Bu durumu 4 bölüm halinde ele alabiliriz. Salgın hastalık ülkemize ulaşmada önce ilk dönemi, yani salgına hazırlık, karantina ve önlemlerin neler olabileceğiyle ilgili dönemdi. Bu aşamada aldığımız tedbirler 3 ay kazandırdı bize. İkinci bölüm ise tanımadığımız bu düşmandan nasıl korunacağımızı öğrenmekle uğraşma dönemiydi. Bu dönemde salgın yönetimi ve çalışma rehberleriyle salgın döneminde kontrollü sosyal hayatın nasıl olabileceğine odaklandık. Hayat Eve Sığar uygulaması ve HES Kodu artık en çok kullandığımız araçlara dönüştü. Bu dönemde dijital altyapımız çok hızlı sonuç almamızı sağladı. Üçüncü dönem ise hastalıkla mücadele dönemiydi. Salgın ilerledikçe bu sefer hastaları nasıl tedavi edebileceğimizi öğrenmeye başladık ve bu bölümde çok canımız yandı. Hiç tanımadığımız bu yeni düşmana büyük kayıplar verdik. Güçlü sağlık altyapımız dünyada görünen, koridorlarda hastaların entübe edildiği manzaralardan bizi korudu. Ülkemizde salgın boyunca hiç altyapı eksikliği yaşamadık. Bir de en büyük gururumuz sağlık çalışanlarımız var. En iyi ve etkili tedaviyi kısa sürede devreye aldık. Bilimin yolunu izledik ve güncel bilimsel gelişmeleri takip ederek gündeme aldık. Salgın yönetiminin en zorlu günleri bu günlerdi. Birazdan bu dönemin açtığı hasarla ilgili bazı bilgileri paylaşacağım. Dördüncü bölüm ise aşılama programımızın başladığı, salgının gerileyip insanlığın ve bilimin kazanmaya başladığı aşama. Şu an bu aşamadayız ve salgının kısa sürede son bulacağına inancım tam” ifadelerini kullandı.
“Birçok hastalığın teşhislerinde azalış olurken o hastalığa bağlı kayıplarda artışlar yaşadık”
Bakan Koca, Covid-19'un şuana kadar ülke genelinde bıraktığı etkileri şu şekilde sıraladı:
“Sizlere üçüncü bölümde yaşadıklarımızın sonuçlarında bazı örnekler vereceğim. Salgın süresince salgından yaklaşık 50 bin insanımızı kaybettik. Salgın sebebiyle ertelenen sağlık hizmetleri sebebiyle yaşadığımız kayıp ise bundan çok daha büyük. Örneğin, kalp krizi teşhisleri salgın döneminde yüzde 56 azalmasına rağmen, kalp krizine bağlı ölümler yüzde 10'dan fazla artış gösterdi. Bu durumun temel sebebi salgın dışında sağlık hizmetine ulaşımın yavaşlaması ya da salgın dışındaki sebeplerden hastanelere gitmekten imtina edilmesidir. Benzer birçok hastalığın teşhislerinde azalış olurken o hastalığa bağlı kayıplarda artışlar yaşadık. Covid-19 ölümlerini DSÖ'nün belirlediği kriterlere göre tespit edip 50 bin kaybımız var derken en az bir bu kadar vatandaşımızı daha kaybettik. Dünyada da bu durum farklı seyretmedi. Bugün küresel ölçekte en az 3.9 milyon insan Covid-19 sebebiyle hayatını kaybetti ancak doğrulanmamış vakalar ve dolaylı nedenlerle 10 milyonun üzerinde ölüm de Covid-19 ve onun yıkıcı etkisi olduğu değerlendiriliyor. Üzücü olan, hastalığı geçirmiş kişilerde hastalığın bıraktığı etkiler ile neyin beklediği konusudur. Gelecek 3 yıl boyunca hastalığı geçirmiş kişilerde ne tür yan rahatsızlıklar çıkacağı tespit edilemese de mevcut ölümlerin 3-4 katı kadar daha kayıp beklendiği belirtilmektedir. Bu son derece hazin vahim bir tablo ve beklentidir. Hastalığı geçirdikten ve tamamen iyileştikten 45 gün sonrasında yaşanan ölüm olaylarını incelediğimizde özellikle 65 yaş üzeri grupta vefat sayılarının 2 kattan fazla arttığını tespit ettik. Öyle görünüyor ki gelecek 3 yıl bu hasarı telafi etmekle geçecek. Ancak tüm bu vahim tabloya rağmen umudumuzu diri tutacak güzel gelişmeler de var. Örneğin aşılarımızın hastalık sebebiyle gerçekleşen ölümleri çok önemli sayıda sınırladığına şahit oluyoruz. Aşı olanlar virüsü kapsa da hastaneye yatmaktan korunuyorlar. Aşılanarak salgın günlerini aşacağımız görünüyor. Bildiğiniz gibi dünyanın en hızlı aşılama programlarından birini yürütüyoruz. ‘Aşı olsun yeter, günde 1 buçuk milyon aşı yapabiliriz' dediğimde inanmayanlar vardı, canları sağ olsun.”
"Cumadan itibaren 18 yaşından gün almış olan herkes randevu alabilir olacak"
Aşılama çalışmasında izlenecek yol haritası hakkında da bilgiler veren Sağlık Bakanı Koca, “Biz özellikle şu dönemde hızla 18 yaş ve üzeri olan vatandaşımızı aşılamak istiyoruz. Bunu ne kadar erken dönemde yapabilirsek toplumsal bağışıklığı o kadar erken sağlamış olabileceğimizi ve ülkemize girme ihtimali olan mutasyonlara da erken dönemde tedbir anlamında bir çözüm olacağına inanıyoruz. O yüzden aşılama yaşı 25'e kadar inmiş oldu. Cuma günü itibarıyla 18 yaşından gün almış olan bütün vatandaşlarımızı tanımlamış olacağız. Yani cumadan itibaren 18 yaşından gün almış olan herkes randevu alabilir olacak. Bizim hedefimiz 18 yaş üstü aşılanabilir olma durumu olan, yani hastalığı geçirenleri düşündüğümüzde 55 milyona yakın vatandaşımız olduğunu, 55 milyona yakın vatandaşımızı da Kurban Bayramı'na kadar en az yüzde 70'inin en az bir doz aşılanmış olmasını sağlamak istiyoruz” açıklamasında bulundu.
“Her iki türdeki aşının yan etkisi de 24 saatten çok uzun sürmüyor”
Türkiye'de kullanılan aşılar ile ilgili şuana kadar ciddi düzeyde yan etki oluşmadığını belirten Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, aşıların yan etkileri ile ilgili, “Ülkemizde aşının yan etkileri çok yakın takip ediliyor. Bu bundan önceki aşılarda da uygulanmaktaydı, Covid-19 dönemindeki aşılarda da uygulanıyor. Aşı sonrası istenmeyen etki izlem sistemi sayesinde bu bilgiler toplanarak değerlendiriliyor. Aşılardan sonra gördüğümüz yan etkileri şöyle söylememiz lazım; bir tanesi aşının yapıldığı yerdeki yan etkiler, şişlik, kızarıklık, ağrı gibi. Her iki türdeki aşının yan etkisi de 24 saatten çok uzun sürmüyor. Aşı olan 100 kişiden 8'inde 2 gün kadar kolda ağrının devam ettiğini görüyoruz. Tüm vücudu etkileyen kas ağrısı, yorgunluk, halsizlik gibi etkiler de görülebiliyor. Aşı olanların yüzde 10 ila 15'inde görülen etkiler bunlar. Bunların hiçbiri kalıcı değil. Bu etkiler arasında baş ağrısı, çok nadiren 3 gün kadar sürüyor. Bin ila bin 200 kişide 1-2 kişide 24 saat kadar kendini ciddi şekilde halsiz ve yorgun hissedip evden çıkmama isteği olabildiğini biliyoruz. Dünyada kullanılan diğer aşılarda bunlardan daha ciddi etkiler var. Ama bizim şuan ülkemizdeki kullanımdaki aşılarda şu anki verilerimiz bunlar. Ama biz bunları daha detaylı bir şekilde de değerlendirip, aynı zamanda bilimsel olarak da tüm dünya ile paylaşıp sonuçlarımızı da gösterelim istiyoruz” şeklinde konuştu.
“(TURKOVAC) En kısa sürede bitirip Türk ve dünya tıbbına kazandırma çabasında olacağız”
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, yerli aşı çalışmalarındaki son durumu aktardı. Prof. Dr. Ünal, “Eylül 2020 tarihinde Türkiye Sinovac aşısının FAZ-3 çalışmasına başlamıştı. 23 Aralık'taki ön değerlendirmeden sonra Türkiye'de Acil Kullanım Onayı (AKO) verilmesi sayesinde aşı uygulanmaya başladı. Takiben bitirilen çalışma sonuçlandırıldı. Bu çalışma beklendiği şekilde dünyanın önemli tıp dergilerinden Lancet'te yayına kabul edildi ve önümüzdeki hafta yayınlanacak. Kendi yerli aşımızın Faz-3 çalışmaları ile de uğraşıyoruz. Hepinizin bildiği gibi Kayseri Erciyes Üniversitesi'nde Prof. Dr. Aykut Özdarendeli tarafından daha salgının başlarında Türkiye'de izole edilmiş bir suştan geliştirilmiş bir inaktif aşı mevcut idi. Bunun preklinik çalışmaları gerçekleştirildikten sonra Faz-1 ve Faz-2 çalışmaları başarı ile tamamlandı. Faz-3 çalışmaları başladı. Hazırlıklarımızı bitirdik, etik kurul onayı alındı. Dün hepimiz gördük, Cumhurbaşkanımızın isimlendirmesiyle “TURKOVAC” Faz-3 çalışmasına başladı. En kısa sürede bitirip Türk ve dünya tıbbına kazandırma çabasında olacağız” diye konuştu.