Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı ve AK Parti İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı Murat Kurum, SETA Koordinatörlüğü’nde ‘Afetlere Karşı Dirençli Bir Türkiye İçin Ulusal Risk Kalkınma Modeli Sempozyumu’na katıldı. Bakan Kurum, "Ulusal Risk Kalkanı Modeli, şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmak, yeniden eski güçlü ve güzel günlere kavuşturmak açısından son derece kritik bir öneme sahiptir" dedi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı ve AK Parti İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı Murat Kurum, Eyüp Sultan SETA Vakfı’nın ev sahipliği yaptığı ‘Afetlere Karşı Dirençli Bir Türkiye İçin Ulusal Risk Kalkınma Modeli Sempozyumu’na katıldı.
"Her ne kadar jeopolitik konumu güçlü bir ülkede yaşasak da Türkiye deprem kuşağında yer alıyor"
Ulusal Risk Modeli Sempozyumu’nda Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığına değinen Bakan Kurum, "Bugün SETA Vakfımızın koordinasyonunda ’Afetlere Karşı Dirençli Bir Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Sempozyumu’ için bir araya gelmiş bulunmaktayız. Hepiniz hoş geldiniz, safalar getirdiniz. ’Asrın Felaketi’ olarak nitelendirdiğimiz Kahramanmaraş depremlerinin ardından böylesi bir sempozyumun düzenlenmesi hepimiz için çok kıymetlidir. Çünkü bilimsel çalışmalar, bilimsel toplantılar ve araştırmalar her zaman bizim çalışmalarımıza büyük katkı sağlamıştır. Ulusal risk kalkanı, iklim krizi, kentsel dönüşüm ve afet yönetimi konularının birbirinden kıymetli isimlerle konuşulacağı bu toplantının ülkemizin, evlatlarımızın geleceği için hayırlı olmasını diliyorum. Böyle bir sempozyumun SETA Vakfımızın ev sahipliğinde yapılması bizler için ayrı bir öneme sahiptir. Vakfımız, 17 yılı aşkın bir süredir diplomasiden ekonomiye, hukuktan insan haklarına, güvenlikten sosyal politikalara kadar pek çok alanda yürüttüğü kıymetli araştırmalarla özellikle gençlerimize yeni ufuklar açmıştır. Bu süre zarfında gerek yurt içinde gerek yurt dışında SETA Vakfımızın yürüttüğü faaliyetleri, farklı dillerde yayınladığı yazılarıyla milletimize yol göstermeye devam etmektedir. Ben başta SETA Vakfımız olmak üzere organizasyonda emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Şehirlerimiz her zaman ecdadımızın, tarihimizin, kadim medeniyetimizin en güçlü, en önemli şahitleri olmuşlardır. Bu şahitliğin önemli anlarından biri de hiç kuşkusuz yaşanılan depremler, afetlerdir. Bizler çok önemli yer üstü ve yeraltı kaynakları olan çok güzel bir vatana, çok güzel bir ülkeye sahibiz. Ancak yaşadığımız coğrafyanın stratejik ve jeolojik zorlukları da var. Her ne kadar jeopolitik konumu güçlü bir ülkede yaşasak da Türkiye deprem kuşağında yer alıyor. Nüfusumuzun yüzde 71’i deprem bölgelerinde yaşıyor. Bilimsel çalışmalar, haritalandırmalar ülkemizde iki büyük ve deprem potansiyeli olan fay hatlarını ortaya koymuştur. Bunlar Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay hatlarıdır. Maalesef Anadolu; tarih boyunca bu iki fay hattı üzerinden depremlerle sınanmıştır. Bu topraklarda 359 yılında da, 1509’da da, 1766’da çok büyük depremler meydana gelmiştir. İşte biz de cumhuriyetimizin kuruluşunu esas alırsak 1939’da Erzincan’da, 1999’da Marmara’da büyük depremler yaşadık" dedi.
"İşte kaybımız bu kadar ağır, acımız çok büyük"
Bakan Kurum, "Bir de bu depremlere Van, Elazığ, Bingöl, Muş, Malatya, Dinar, İzmir gibi diğer depremleri de eklediğimizde depremsiz bir dönemin yaşanmadığı bir Türkiye tablosu ile karşılaşıyoruz. Deprem gerçeğine karşı hazırlanmak için 21 yılda önemli hukuki düzenlemeler, yeni imar planları, toplu konut uygulamaları, yapı denetim sistemi, riskli alanlarda rezerv yapı alanlarının tespiti, 3.3 milyona yakın konutun dönüştürülmesi gibi pek çok başarılı çalışmaya, milletçe imza attık. Ancak hiçbir zaman yeter demedik, diyemeyiz. 21 yıldır devam eden çalışmalarımız, Türkiye’nin mücadele etmesi gereken en öncelikli sorunlarının başında afetlerin geldiği gerçeğini değiştirmiyor. Sadece devletimizin değil, topyekün yerel yönetimlerimizin ve bilhassa milletimizin; dönüşüm noktasında teşvik edilmesi gerektiğini 6 Şubat 2023’te karanlık güneşe döndüğünde gördük. Bu deprem, o kadar büyük ve sarsıcıydı ki, o yüzden “Asrın Felaketi” olarak nitelendirdik. Depreme yönelik yapılan ilk jeolojik araştırmalar, Anadolu yarımadasında kayma olduğuna ilişkin emareler ortaya çıkardı. 14 milyon civarında nüfusun yaşadığı 11 ilimizde 50 bin 400 vatandaşımız hayatını kaybetti. 100 bini aşkın vatandaşımız yaralandı. 311 bin binalar ya ağır hasar gördü, ya yıkıldı, ya da bu manada yıkık olarak tespiti yapıldı. Pek çok bina ya yıkıldı ya da bir daha oturulamayacak şekilde ağır hasar aldı. 3 milyona yakın insanımız evini, iş yerini kaybetti. İşte kaybımız bu kadar ağır, acımız çok büyük. Bu büyüklükteki bir felaket afetzedelere yardım edecek ekiplerin ve ailelerinin enkaz altında kalması, ağır kış şartları, enerji, ulaşım ve iletişim altyapısının ciddi hasar alması yardımların ulaştırılmasında birçok zorluğa da neden oldu. Ama biz devlet olarak yaşanılan bütün zorlukların üstesinden geldik. Vatandaşlarımızın yanına koştuk" diye konuştu.
"Ulusal Risk Kalkanı Modelini katılımcı, yönetişim modeline uygun, yenilikçi, risk faktörlerini içeren bir temel üzerine yapılandırdık"
Kurum, "Yaşadığımız bu felaket, aynı zamanda afetlerle mücadelemizde de yeni bir dönüm noktası oldu. Bu anlamda bugün hep birlikte konuşacağımız Ulusal Risk Kalkanı Modeli, şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmak, yeniden eski güçlü ve güzel günlere kavuşturmak açısından son derece kritik bir öneme sahiptir. Kuşkusuz devlet olarak gerek afetlere müdahale gerek şehirlerin yeniden imarı noktasında oldukça güçlü bir yapıya, tecrübeye ve birikime sahibiz. Elâzığ, Malatya ve İzmir depremlerinde, Giresun, Kastamonu, Rize, Artvin sellerinde, Antalya ve Muğla yangınlarında afet anında ve sonrasında ortaya koyduğumuz çalışmalarla bunu gösterdik. İşte Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli, tam da böyle büyük bir tecrübenin sonucunda; Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde başlayan yenilikçi bir afet yönetimi modeli olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli, ilk olarak 3 Mart’ta, Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde ve himayelerinde toplandı. Dolmabahçe Ofisi’nde yapılan bu toplantının sembolik de bir anlamı vardı. Çünkü güzel ve aziz İstanbul’da deprem riskiyle karşı karşıya. Burada Sayın Cumhurbaşkanımız 7 saati aşkın bir süre mimar, mühendis, sosyolog, tarihçi, ekonomist pek çok bilim insanımızın sunumlarını dinlediler. “Afetlere Karşı Dirençli Türkiye” fikriyle çalışmalarımıza başladık. Ulusal Risk Kalkanı Modeli çalışmalarımız çerçevesinde alanında uzman, akademisyen, bürokrat, mimar, mühendis ve teknik personelden oluşan 159 kurul üyesi aktif bir şekilde görev alıyor. Yine ikinci toplantımızı da afetten zarar gören Gaziantep’te, bir hafta sonra gerçekleştirdik. Burada bilim insanlarımızın çalışacağı alt kurulları hep birlikte belirledik. Akabinde kurullarımız 30 Mart - 1 Nisan tarihleri arasında deprem bölgesinde sahada teknik inceleme çalışmalarını gerçekleştirdiler. Ve 7 Nisan 2023 tarihinde Dolmabahçe Çalışma Ofisinde Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Kurulu üyeleriyle geldiğimiz aşamaları değerlendirdik. 27-28 Nisan tarihlerinde ise Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli 2 gün İstanbul çalıştayını geniş bir katılımla tamamladık. Burada muhtemel afetlere karşı şehirlerimizi ve ülkemizi dirençli hale getirecek bilimsel bir çıktılar elde ettik. Kurullarımızın çalışmaları sonrasında ortaya çıkacak verileri analiz ederek Türkiye’de oluşması muhtemel afetlere karşı önleyici ve risk azaltıcı bir eylem planını hazırlıyoruz. Bu çerçevesinde bilimin ve sahanın gücünü birleştiren bir model olarak çalışmalarımızı başlattık. Türkiye’ye özgü bir anlayışla kurulan ancak diğer ülkelerin deneyimlerini de yansıtan bir anlayışla çalışmalarını yürüttüğümüz, Ulusal Risk Kalkanı Modelini katılımcı, yönetişim modeline uygun, yenilikçi, risk faktörlerini içeren bir temel üzerine yapılandırdık. Bu çalışmayla bir yandan 11 ilimizdeki afetin izlerini silmek ve afetin neden olduğu yıkımları bir an evvel ortadan kaldırmak için çalışıyoruz. Aynı zamanda ülkemizi muhtemel risklere karşı güçlendirmeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu.
"11 ilimizde ilk etapta 319 bin ardından 650 bin konutumuzu bir sene içerisinde tamamlayarak vatandaşlarımıza teslim edeceğiz’"
Sözlerine ‘Yarısı Bizden’ kampanyası ile devam eden Bakan Murat Kurum, "Bilim insanlarımız, üniversitelerimiz, ilgili kurum ve kuruluşlarımız çok boyutlu ve farklı disiplinlere dayalı çalışmalar yürütüyorlar. Afet yönetiminden kentsel dönüşüme, akıllı ve yenilikçi yapı teknolojilerinden finansal desteklere, yeni mevzuat düzenlemelerine kadar pek çok konuda fikirlerini, bilgilerini ve görüşlerini bizimle paylaşıyorlar. Biz de onların sunduğu kıymetli katkılarla afetlere karşı çok hızlı müdahale, afetzede vatandaşlarımızın hayatlarını normalleştirme ve şehirlerin ayağa kaldırılması için çalışmalar yürütüyoruz. Afetten zarar gören 11 ilimiz tarımıyla, sanayisiyle, tarihiyle, kültürü ve turizmiyle ülkemiz açısından büyük bir öneme sahip. Yükselen Anadolu projemizle hem bu 11 şehrimizi ayağa kaldıracak hem de Türkiye Yüzyılı’na en şekilde hazırlayacağız. Deprem bölgesi başta olmak üzere tüm Türkiye’de yürüttüğümüz kentsel dönüşüm ile geleceğin güçlü ve müreffeh Türkiye’sini inşa ediyoruz. Hedefimiz belli, ülkemizin, Türkiye Yüzyılı’nda afetlere karşı dirençli toplum ve dirençli şehirlerin yüzyılı olmasını sağlamaktır. Bu çerçevesinde sadece 11 ilimizde ilk etapta 319 bin ardından 650 bin konutumuzu bir sene içerisinde tamamlayarak vatandaşlarımıza teslim edeceğiz. İstanbul’da yüzyılın dönüşümünü başlattık. Kentsel dönüşümü hızlandırmak için “Yarısı Bizden” kampanyasını başlattık. Hani İbni Haldun’un bir sözü vardır; ’Coğrafya kaderdir.’ der. Biz bu kaderin, artık kedere, üzüntüye, acıya dönüşmesini istemiyoruz. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un, ’Allah, bir daha bu millete istiklal marşı yazdırmazsın’ dediği gibi, biz de Allah bir daha milletimize böyle acılar yaşatmasın diyoruz. O yüzden Ulusal Risk Kalkanı Modelini ülkemizin geleceği, evlatlarımızın geleceği açısından çok kıymetli, çok değerli, çok önemi görüyoruz. Bu anlamda bugün bu salonda bulunan her bir konuşmacımızın, her bir dinleyicimizin katkılarını çok önemsiyoruz. Ben bugünkü toplantımız vesilesiyle, canlarını yitiren kardeşlerimiz için bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Sözlerime son verirken sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum" ifadelerini kullandı.