Fatih’te bin yıldan uzun bir süre, önce kilise olarak inşa edilen ve İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra camiye çevrilen Gül Camii içerisinde, gizemli bir mezar bulunuyor. Halk arasında Gül Baba’ya ait olduğu söylenen mezarın yönünün kıbleye ters olması itibariyle bir müslümana ait olmadığı ve hristiyan bir kadının yattığı tahmin ediliyor. Caminin bodrumunda kalan kilisenin alt kısmı ise adeta bir film setini andırıyor.
Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan İstanbul, dini yapılarıyla da dikkat çekiyor. Fatih Ayakapı’da bulunan ve Bizans İmparatorluğu’nda kilise olarak inşa edilen Gül Camii’nin, eski adı ve yapım tarihi hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte 10. veya 11. yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Osmanlı döneminde camiye çevrilen tarihi yapı içerisinde ise, kime ait olduğu tam olarak bilinmeyen gizemli bir mezar yer alıyor. Caminin içerisinde mihrabın sağ tarafında kalan, küçük kubbenin altındaki mezarın halk arasında Gül Baba’ya ait olduğu bilinsede, mezarın kıble yönüne ters kaldığı için bir müslüman mezarı olmadığı ve Aya Euphemia adlı hristiyan bir azizenin yattığı tahmin ediliyor. Öte yandan yapısı ile merak uyandıran caminin bodrumundaki tonozlu kalıntının içerisinde ise birçok odanın bulunduğu görüldü.
“1499 yılında camiye çevrildiği iddia ediliyor”
Yapının mimarisi hakkında bilgi veren Gönüllü Bizantolog Mehmet Hakan Ersoy: “İçinde bulunduğumuz bu yapı orta dönem Bizans kilisesidir. Kapalı kollu haç planlı olarak inşa edilmiştir. Rivayete göre 1499 yılında camiye çevrildiği iddia ediliyor. İkinci bir iddia ise 2. Selim döneminde de camiye çevrilmiş olabilir. Yapı içerisinde bir adet apsis, ortada kubbe altında naos, batıda da bir tane nartex bulunuyor. Apsisin sağında ve solunda birer tane pastaforion hücresi mevcuttur. Bu pastaforion hücreleri bir tören veya ayin durumunda hazırlık yapılması için kullanılıyordu. 2. Mahmut döneminde üst galeriye bir tane hünkar mahfili eklenmiştir. Ayrıca sivri kemerlerin üstünde de 19. yüzyıldan kalma Mührü Süleyman mühürleri vardır” diye konuştu.
“İçinde bulunduğumuz bu yapı büyük ihtimalle Evergetis Kilisesi’ydi”
Yapının tarihini anlatan Gönüllü Bizantolog Faruk Emrah Dervişoğlu: “İçinde bulunduğumuz bu yapı 11. yüzyıla tarihlendirilmiş bir orta Bizans kilisesidir. Fetihten kısa bir süre sonra camiye çevrilmiş ve günümüzde hala işlevini devam ettirmektedir. Bu yapının Bizans dönemindeki ismi ile alakalı farklı iddialar vardır. Bu isimler Khiristos Evergetis, Aya Euphemia, Aya (Hagia) Theodosia’dır. İçinde bulunduğumuz bu yapı kesin olmamakla birlikte büyük ihtimalle Evergetis Kilisesi’ydi. Cami içerisinde Osmanlı dönemine ait izlerde görülmektedir. Sivri kemerler ve kubbe Osmanlı dönemine aittir” ifadelerini kullandı.
“Halk arasında bu mezar Gül Baba adında birine ait olduğu rivayet ediliyor”
Camii içerisinde bulunan mezarın bir azizeye ait olabileceğini söyleyen Dervişoğlu: “Gül Camii içerisinde bir de mezar bulunuyor. Halk arasında bu mezar Gül Baba adında birine ait olduğu rivayet ediliyor. Fakat biz bu yapının müslüman mezarı olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü mezarın konumu gereği kıbleye bakmıyor. Buranın Bizans döneminde Aya Euphemia adına yapıldığını düşünecek olursak burada yatan kişinin Aya Euphemia olma ihtimali yüksektir. Aya Euphemia Bizans döneminde işkenceler çektirilerek öldürülmüş ardından azize ilan edilmiş bir kadındır” şeklinde konuştu.
“Osmanlı döneminde buranın donanma deposu olarak kullanıldığını biliyoruz”
Alt yapının içerisinde birçok oda olduğunu belirten Ersoy: “Şuanda Gül Camii’nin alt yapısında bulunmaktayız. Burası da kabaca kapalı kollu haç plan formunda inşa edilmiştir. Buranın bir mezar alt yapısı olduğu da söyleniyor. Ama bununla ilgili herhangi bir arkeolojik veriye ulaşılamamıştır. Osmanlı döneminde de buranın donanma deposu olarak kullanıldığını biliyoruz. Burası yine tonozlu kemerler ile desteklenmiştir ve kemerlerin bazı tahrip olan kısımlarına baktığımız zaman orada gizli tuğla tekniğini görebilmekteyiz. Alt yapıya girdiğiniz zaman sağa sola açılan bir sürü odacık görebiliyorsunuz” dedi.