Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


TEL ÖRGÜLER VE BİZ

Doksan altı yılında evinde şampiyonluğu kaybettikten sonra Fenerbahçe seyircisi dışında herkesin yüklendiği Şenol Güneş, sakinliğini korumuş ve ağzından asla kötü bir söz çıkmamıştı.


 O sıra görevden ayrıldıktan sonraki dönemlerde ulusal bir gazetede, 'Tel Örgüler ve Biz'  başlıklı bir yazı kaleme almıştı.
      Şenol Güneş söz konusu yazısında, 'siz hala daha tel örgülerin arkasında maç seyrediyorsunuz, önünüzde tel örgü var, -'yani tel örgü kimin önünde olur?' demek istemişti-, yani tel örgüler kaldırılsa sahaya atlayacak ve kendinizi tutabilecek durumda değilsiniz, bir de kalkmış beni eleştiriyorsunuz'  tarzında bir değerlendirmede bulunmuştu.
      Türkiye'de tel örgüler ilk defa Özkan Sümer'in başkanlık döneminde Trabzon'da Avni Aker Stadyumu'nda kaldırıldı. Özkan Sümer, 'Ben tel örgüleri kaldıracağım' dediği zaman ona 'sen deli misin? katliam çıkar' tarzında ülke sathında eleştiriler gelmişti.  O da 'seyirciden bu konuda talep var, yoksa "maçlara gelmeyeceklerini" söylüyorlar' diyerek tel örgüleri kaldırmıştı. 
      Son oynanan Trabzonspor Fenerbahçe maçında yaşananlarla ilgili Trabzonspor seyircisinden taşkınlık yapanları eleştiren bir yazı kaleme aldım. O yazımı da maç esnasında bitime daha yarım saat kala yazmıştım.
       Ancak maçtan sonraki yaşananları sonradan öğrenince olayı şöyle düzelterek özetliyorum. 
      Fenerbahçe başkanı sıcağı sıcağına yaptığı açıklama ile, futbolcularının ceza alacağını gördüğü için 'ligden bile çekilir, gerekirse küme düşeriz' diye 'Yavuz hırsız ev sahibini bastırır' misali açıklamalar yaptı. Bakalım sözünde durabilecek mi?
      Bir defa Trabzonspor seyircisinden sahaya su atanlar ve olaylara karışanların amaçları ne? Galip geldiklerinde sorun yok. Mağlüp olduklarında ise her sene aynı taşkınlık. Bu saldırganlık ile beyi kazanıyorsunuz? Hiç bana 'bunları başkası provoke etti' falan demesinler. Çünkü maç 2-0'dan 2-2'ye gelince bu çirkin görüntüler sona erdi. Fenerbahçe öne geçince ise, tekrar başladı. Olaylara karışan ve sahaya girenler kesinlikle suçlu, yanlış ve çok ayıp. Bunu belirleyelim. Zaten hukuk devrededir.
       Fenerbahçe'nin kadrosundan şu andaki Trabzonspor kadrosundan nerede ise üç tane çıkar. Çok üst düzey bir takım ve Trabzonspor'a zaten otuz puan fark yapmış. Trabzonspor'u yer yenmesi gayet doğal. Ne yani? Taşkınlıkları ile takımlarına zarar vermekten başka neyi halledecekler?
      Bence ceza verilecek olan ilk kişi bir hafta önce Pendikspor yedek kulübesine çirkin hareket çeken Fenerbahçeli futbolcudur. Bu harekete ceza vermeyen federasyon ceza kurulunun da bu olayların oluşmasında etkisi olmuştur.
      Maçtan sonra Fenerbahçe futbol takımı içeri girmeliydi. Evet onların galibiyetten sonra sevinme hakları var ancak maç boyunca olmaması gereken 'tribünlerden su atılması gibi' çirkin taşkınlıklar olduğu için soyunma odasına gitmelilerdi. Çünkü sahada gergin bir ortam vardı.
      Bazı Fenerbahçeli futbolcuların da tribünlere el kol işaretleri yaparak tahrik ettikleri konuşuluyor ki bunu ekranda spor yorumcuları da söylüyor. Dolayısıyla bunlar da olayı germiştir ve seyirci tahrik olduğu için sahaya  inmiştir.
      Fenerbahçeli bir futbolcunun seyirciye yumruk atması ve diğer bir futbolcunun güvenlik görevlilerinin etkisiz hale getirmiş olmasına rağmen yerde yatan bir kişinin kafasına tekme atmış olması İsrail'deki Siyonistlerin Filistin'e yaptıkları katliamdan farklı değildir. Tamamen insanlık dışıdır ve bu futbolcu da ağır ceza almalıdır.
      Bir de 'seyircilerde gözaltı var, futbolcularda gözaltı yok' demek, adalet terazisini dengeden kaydırmak demektir. Futbolcu yumruk ve tekme attıysa o da gözaltına alınır. Tamam 'savunma refleksi durumunu' cezasından düşürür ve ona göre de cezasını verirsiniz. O niye gözaltında değil ki? Yani bu futbolcular, 'maçlara çıkmamak' cezası ile geçiştirilecek. O da darp etti. Bu ne olacak?
      Günümüzdeki futbol asla spor değildir. Spor, sağlık amaçlı olarak, koşmak, yürümek ve yüzmek gibi faaliyetlerdir. Futbol ise; içeriğindeki yarışma ruhu ile şiddeti körükleyen, tarafların birbirlerine üstünlüğünü kabul ettirmeye çalıştıkları bir alan oldu. Çünkü ortada büyük bir para var ve bunu kapmak için yöneticilerden, teknik direktörlerden, futbolculardan, basın mensuplarından bazıları zaman zaman kendilerini kaptırarak tahrik eden demeçler de verebilmektedir.
       Biz dinimizin ilk emri olan 'Oku'  kavramına rağmen okumadığımız için kültür seviyemiz aşağılarda seyrediyor. Dolayısıyla avrupa insanı gibi olmamız yakın zamanda mümkün değil. Benim çok sevdiğim,  maçların çoğunu izlediğim ve 'gelecek turnuva ne zamandır?' diye sabırsızlıkla beklediğim Afrika Kupası Turnuvasındaki insanlar gibi olamayacağımız için -ki onlar iç içe maç seyrediyorlar- kısa sürede bu olayların önüne geçileceğini sanmıyorum. Dolayısıyla vaktiyle İngiltere'de alındığı bir karar gibi futbol müsabakalarının belirli bir süre iptal edilmesinden yanayım. Tugay Kerimoğlu'nun bir televizyon ekranında anlatmıştı, 'İngiltere'de yendiğimizde bizi göklere çıkartmıyorlar, yenildiğimizde de yerin dibine batırmıyorlar'. Çünkü bakıyorsunuz adamlar sabahleyin saat 07:00'de bile otobüs ve metro duraklarında beklerken kitap okuyorlar. Biz ise, okuldaki çocuklara kitap okutamıyoruz.
      Bütün bunları yazarken Trabzonspor seyircisinden Fenerbahçe maçlarında taşkınlık yapanları asla savunmuyorum. Hatta 'siz de geçmişte İstanbul'da sahanızdaki Galatasaray maçında yapmıştınız' gibi savunma durumlarını ve mazeretlerini de kabul etmiyorum. Evet orada da, baßka stadyumlarda da oluyor. Ama bu nedir ya? Belirli sayıdaki bir gurubun üç bin yıllık tarihi olan bir şehri taşkınlıkları ile lekeleyecek. Buna hakları var mı?
     Türkiye Futbol Federasyonu da bu futbolu yönetecekse yönetsin, yoksa bıraksın bu işi. Akıllı ve kurnaz olan yetkililer -Federasyonu kastediyorum- bu tür olaylar olabilir düßüncesi ile önceden tedbir alıp ve ilgililerle iletişime geçmeliydi. Ceza Kurulu da zaten maçı kazanmış olan futbolcuların el kol hareketleri ile, biz gibi fanatik ve cahil seyircileri tahrik etmelerine göz yummasın ve o futbolcuları mutlaka cezalandırılsın.
      Ve de kimse kusura bakmasın, ben düşüklüklerimi söylerim, o küsmüş bu darılmış, onun hoşuna gitmemiş hesabı kitabı yapmam. Ben yazarım,  kimseden çekinmem.
      Trabzonspor seyircisinden taşkınlık yapanlara tekrar söylüyorum. Artık yeter be, bıkkınlık geldi. Maçlarda ve özellikle de Fenerbahçe maçlarındaki bu saldırganlığı bırakın.
      Bundan sonra şu durumda olursak maç seyredelim. Diyelim ki; biz önümüzde tel örgü de istemiyoruz, özel güvenlik de istemiyoruz. Benim önümde niye güvenlik var ki? Bu bana hakarettir.  Ben yabani miyim? Vahşi hayvan mıyım ki sahaya atlayayım?
      Bir de altı kişinin saldırdığı yerde tekmelediği kişiyi kurtaran 'Delikanlı Adam'  Egemen Korkmaz'ı kutluyorum. Egemen Trabzon futbolcusu yapsa bile bu tepkiyi gösterirdi. Çünkü onun ifadesi ile 'yerde yatan adama altı kişinin vurması delikanlılık değil'. Trabzonspor, Ünal Karaman'ın değerini bilmedi. Umarım Egemen Korkmaz'ın değerini bilir.
      Peygamberimizin şöyle bir hadisi var, 'Gerçek pehlivan, rakibine güreşte galip gelen değildir, gerçek pehlivan sinirlendiğinde sinirlerine hakim olan kişidir'. Yani bugün yenilebilirsiniz, yarın çalışır ve kkendinizi daha iyi geliştirir kazanabilirsiniz. Bu mümkün. Esas gerçekleştirmesi gereken, sinirlerine hakim olmak ve ğzından çıkanı kulağının duymuş olmasıdır. Mustafa Kemal de, 'Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim' diyor. Bu söz, her stadyumda ve her spor salonunda yazıyor. 
       Artık kendimize gelelim bir daha taşkınlık yapmayalım. Sorunlular/idareciler, teknik direktòrler/futbolcular/spor yazarı ve yorumcuları demeçlerine dikkat etsin. Seyirciyi eğitelim. Taşkınlık yapanlara da hukuk cezasını versin.
       Yine de olmuyorsa bu futbol müsabakalarını iptal edelim. Çünkü sporun futbol branşı, ayrıştırıcı, bölücü ve düşmanlaştırıcı bir hal aldı. Rakip takımın seyircisini düşman gibi görüyoruz.  Çok ve çok fanatik olduk..
.