Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


'ŞERİYE VE EVKAF VEKÂLETİ'NDEN/NAZIRLIĞI'NDAN 'DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI'NA..

Her yıl 3 Mart günü Diyanet İşleri Başkanlığının 1924 yılındaki kuruluş yıl dönümüdür. Hepimize, kutlu olsun.


Günümüzde Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı, ilgili yasada belirtildiği üzere; 'İslâm Dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere 3 Mart 1924 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuştur. Teşekkür ediyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı ülkede çok önemli görevler icra eden  anayasal bir kurum olarak yasa ile belirtilen görevlerini icra için taşrada il ve ilçe müftülüklerine bağlı Cami ve Kur'an Kursları ile, yurt dışında da Din müşavirliklerine bağlı olarak çalışan Dînî ataşelikler ve Dînî ataşelikler uhdesindeki camiler aracılığıyla bu görevi yerine getiriyor. Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı hizmet, 'Yaygın Eğitim Faaliyeti' olarak kabul ediliyor. Yani camilerdeki verilen eğitime örgün eğitimdekinin aksine her yaş grubundan insan katılıyor. Malüm olduğu üzere yaygın eğitimde örgün eğitimdeki gibi başlangıç ve bitiş takvimi bulunmamakta ve sonunda da camiye devam edenlere herhangi bir sınav uygulanarak başarıları belirlenmemektedir. Zaten söz konusu başarıyı  belirleyecek ve değerlendirecek olan sadece Yüce Yaratıcıdır. Ancak son zamanlarda bazı Kur'an Kurslarında 'Hafızlık Eğitimi' alan öğrenciler, Milli Eğitim Bakanlığı ile anlaşmalı olarak ortaokul derslerini de görerek sene kaybı yaşamamaktadır. Bu yönü ile Kur'an Kurslarında kısmen de olsa örgün eğitim faaliyeti yürütüldüğü kabul edilebilir.

       Son zamanlarda bazı çevrelerce "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçeye yük bir kurum olduğu ve bu nedenle ilga edilmesi gerektiğini" seslendirenler olduğu gözlenmektedir. Bu kesim, itirazlarını şöyle dile getirmektedir; 'Diyanet İşleri Başkanlığına ne gerek var? Çünkü şu kadar bütçesi var ve Devlet bütçesine yük oluyor, dolayısı ile bu yükten kurtulmak gerekir'. İlk bakışta söz konusu itirazların haklılık payı olduğunu düşünenler olabilir. Ancak burada işin gerçek yüzünü iyi bilmek gerekir. Bildiğimiz gibi bugünkü ismi ile Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde kurulmuştur. Bu doğru. Ancak bu bir anlamda sıfırdan bir kuruluş değildir. Aksine Osmanlı'daki Şeriye ve Evkaf vekaletindeki Şer'iye Bakanlığının devam ettirilmesidir. Osmanlı'daki 'Şeriye ve Evkaf Vekaleti/Nazırlığı/Bakanlığı', Cumhuriyetten sonra 'Diyanet İşleri Başkanlığı' ve 'Vakıflar Genel Müdürlüğü' olarak iki ayrı kurum haline getirildi ve Evkaf/Vakıflar Bütçesi Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kullanımından alınarak devlet bütçesine aktarıldı. Osmanlı Cihan Devleti Döneminde 'camilerin bakım ve onarımı yapılsın, Din Hizmeti görülsün' diye Müslümanlar dükkanını, arsasını, hanını, evini, iş yerini, vs. vakfetmişti. Yani şartlı olarak yapılan bu vakıflar, Din Hizmetinin yürütülmesi içindi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın günümüz itibarı ile aldığı bütçe, büyük oranda personel maaş giderleridir ki söz konusu bütçe aslında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hakkı olan bütçenin nerede ise beşte biri kadardır.  'Diyanet İşleri Başkanlığın gereksiz olduğu ve lâğv edilmesi gerektiğini' söyleyenlere önceki bir Diyanet İşleri Başkanı şöyle cevap vermişti, 'Siz bize hakkımız olan vakıfların gelirlerini verin, biz de Devlet bütçesinden düşelim'. Aslında Diyanet İşleri Başkanlığının hakkı  olan ancak Cumhuriyetten sonra Şer'iye ve Evkaf Vekâleti'ndeki Evkaf', 'Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne dönüştürülerek gelirleri bütçeye aktarıldı. Yani Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hakkı olan bütçe'den bugün emekli de, öğretim üyesi de, milletvekili de, bakan da, doktor da, öğretmen de, D yaşlı da, fakir de, Diyanet İşleri Başkanlığı'na karşı çıkan da, nerede ise toplumun her kesimi maaş almaktadır. Dolayısı ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nın vereceği yok, aksine alacağı vardır. Bir de, Diyanet İşleri Başkanlığı bir devlet kurumu olarak her zaman şeffaftır. Çalışmaları açık ve herkesin gözü önünde cereyan etmektedir.  Kısacası Diyanet İşleri Başkanlığı 'Hesap Verirlilik' ilkesi ile çalışmakta ve bu bağlamda denetlemeye tabidir. Buradan rahatlıkla anlaşılacağı gibi Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yurt içinde ve yurt dışında yaptığı hizmetler düzenli olarak denetlenmektedir ve bu konuda tamamen şaffaklık söz konusudur. Diyanet İşleri Başkanlığı dışındaki cemaatleri gidip denetlemek öyle kolay değildir. Çünkü onlarda böyle bir şeffaflık yoktur. Diyanet İşleri Başkanlığı hizmetlerini yürütürken destek aldığı 'Türkiye Diyanet Vakfı' da, her zaman şeffaf ve denetlemeye tabidir.

       Diyanet İşleri Başkanlığına ne gerek var?' diyenlerin itirazlarını, Hz. Ali'ye ithaf edilen, "Kişi, bilmediğine düşmandır' sözü kabilinden değerlendirip şunu da itiraf etmek gerekir. Diyanet İşleri Başkanlığı, yaptığı hizmetleri halka yeterince anlatamıyor. Sonuçta da sanılıyor ki, 'Diyanet İşleri Başkanlığı, sadece günlük beş vakit namazın camilerde eda edilmesini sağlıyor'. Oysa ki durum yalnız bundan ibaret değildir. Geçende bir üst düzey yönetici, Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı faaliyetleri anlattığı bir toplantıda, bazı ilçe müftüleri, 'Diyanet İşleri Başkanlığı olarak hizmetlerimizi yeterince anlatamıyoruz' demişlerdi. Ben de onlara doğru söylüyorsunuz, ancak Diyanet İşleri Başkanlığının 'Diyanet TV', 'Diyanet Radyo' gibi görsel ve işitsel, 'Diyanet Dergisi' gibi süreli ve Diyanet Yayınları uhdesinde de ilmi eserlerden ibaret olan yayınları bulunmaktadır. Ayrıca bunun yanında 'Diyanet Vakfı Yayınları' da söz konusudur. Söz konusu basın yayın organlarında Diyanet İşleri Başkanlığının üst kademesi ülke sathında, il müftüleri il bazında, ilçe müftülükleri ilçe düzeyinde, Din Görevlileri camilerde, Kur'an Kursu öğretmenleri de Kur'an kurslarında bu hizmetleri kamuoyuna anlatarak vatandaşı bilgilendirmelidir. Bu konuda ulusal yazılı ve görsel basından da sòz konusu bilgilendirme pekálâ yapılabilir. Bu hizmetleri anlatmayı sadece Cami Görevleri'nden beklemek yeterli olmadığı gibi, 'biz görevimizi yapıyoruz, daha ne anlatacağım?, 'Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz', 'Balık bilmezse, hâlık bilir' tarzında düşünülmemelidir. Burada 'aman riya/gösteriş olur, bizim yegâne gayemiz Allah rızasıdır, kim ne derse desin' düşüncesi ile yetinmek de doğru değildir. Çünkü bu konuda hiç tevazu yapmadan durumu örneklerle açıklamak elzemdir. Elbette buna rağmen yine de görüşü değişmeyen ve olumsuz eleştirisi olanlar bulunacaktır.

       Bunun için hiçbir şekilde ayırım yapmadan toplumun tüm kesimlerine hitap eden Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yurt içi ve yurt dışında icra ettiği görevleri açıklamak gerekiyor. İşte özetle Diyanet İşleri Başkanlığın faaliyetleri. 

       'Gençlik Koordinatörlüğü' ile gençlerle iletişim kurularak onların milli ve manevi değerlere bağlı olarak yetişmelerine katkı sunuluyor.

      'Engelli Koordinatörlüğü' ile değişik şekilde engeli olanlarla iletişime geçilerek onlara tarihi ve turistik yerler gezdiriliyor ve böylece hayata tutunmaları sağlanıyor.

       'Zekat Koordinatörlüğü' ile toplanan zekâtlar, fakirlere ulaştırılarak kısmen de olsa ihtiyaçları giderilmiş oluyor.

       Mültecilerin iâşe ve barınmalarına katkı sunuluyor.

       'Hasta olanlara ziyaret'te bulunularak hem manevi ve hem de maddi destek sağlanıyor. Bu hizmet hem hastanelerdeki manevi danışmanlarla ve hem de mahallelerde gerçekleştiriliyor.

       'Şehit ailelerine ziyaretler' yapılarak, ülkemiz ve hepimiz için yaptıkları fedakârlıklara teşekkür ediliyor. Böylece kendilerine yalnız olmadıkları ve Devletin her daim yanlarında olduğu anlatılıyor.

       Salgın dönemlerinde 'Filasyon Gurubu' ile hastalığa yakalananların tıbbi tedavileri için hastane ile iletişimleri sağlanarak sağlık durumlarını takibinin yanında onların yemek ve erzak ihtiyaçları karşılanıyor. 

       'Deprem ve afet anlarında' koordinasyon görevi ile vatandaşlarımızın toplanma bölgelerine intikali ile buralarda beslenme ihtiyaçları temin edilmekte ve enkaz altında kalanlar için arama ve kurtarma çalışmalarına destek verilmektedir.

       'Mahalledeki fakirler tespit edilerek' onlara yardım ulaştırılmaktadır.

       'Yurt içi ve yurt dışındaki camilerin inşası' için yardım toplanmaktadır. 

      'İl dışından gelen üniversite öğrencileri' için evler kiralanarak onların konaklama ve barınma ihtiyaçlarına katkı sunulmaktadır. 

        'Evlenen ve ihtiyacı olan çiftlerin' eşya ve nakdi ihtiyaçlarına katkı sunulmaktadır. 

       'Vefat edenlerin ailelerine taziye ziyaretleri' ile manevi destek verilmektedir.     

       'Azalan kan stoklarına katkı olsun' diye kan bağışı kampanyalarına destek verilmektedir.     

      Afrika'da büyük bir ihtiyaç olan su kuyuları açılması için düzenlenen  kampanyalara destek verilmektedir. 

       'Kurban Bağışı Kampanyası' ile

yurt içi ve yurt dışındaki fakirlerin senede bir defa da olsa et ihtiyaçları giderilmektedir. 

       Her mahalledeki camilerde en az on öğrenci ile periyodik toplantılar yapılarak onların geleceğe yönelik olarak vatan ve milletine faydalı bireyler olmalarına katkı sunuluyor.

       '4-6 Yaş Kur'an Kursları' ile hem çocukların ilkokula hazırlanmaları sağlanmakta ve hem de anne babası çalışanların çocuklarına bakılmaktadır.

       'Diyanet İşleri Başkanlığı' bu faaliyetlerini yurt içinde 81 il ve 922 ilçe, yurt dışında

47 ülke ve 280 bölgede yürütmektedir. Kurban Bağışı Kampanyasında ise bu işlemi yurt sathının tamamında ve yurt dışında 49 ülkede gerçekleştirmektedir.   

       'Değişik kamu kurumlarının';  'kan bağışı kampanyası', 'çeşitli hastalıkların taraması', 'trafik kurallarına riayet', 'orman yangınlarının önlenmesi için ormanlara giriş ve çıkış dönemlerinin serbest ve yasak olduğu tarihler', "okullarda 'Kur'an-ı Kerim', 'Hz. Muhammed'in Hayatı' ve 'Temel Dini Bilgiler' gibi derslerin seçilmesi", 'Okuma ve Yazma Seferberliği' gibi hususlarda vatandaşın bilgilendirilmesi de, ilgili devlet kurumlarının talepleri doğrultusunda hutbe ve vaazlarda, âfet ve âcil durumlarda ise gerektiğinde minare hoparlörlerinden halka duyurusu yapılmaktadır.

       Sel, yangın, deprem ve afet gibi durumlarda camilerde yardım kampanyaları düzenlenerek ilgili yerlere ulaştırılmaktadır.

       Diyanet İşleri Başkanlığı özetle, vatandaşın birlik ve beraberliğinin sağlanması, devlete aidiyet duygularının güçlendirilmesi konusunda önemli görev üstlenmektedir. Hatta rahatlıkla denebilir ki bu konuda ülkenin çimentosu görevini üstlenmektedir.

       Diyanet İşleri Başkanlığının çalışmalarının daha verimli hale getirmesi için elbette öneri getirilebilir ve olumlu eleştiride de bulunulabilir. Ancak bu eleştiriler yapıcı olmalıdır. Çünkü Başkanlık, hizmetlerin verimliliğine  katkı sunan fikirlere her zaman açık olduğu gibi gerektiğinde de bunlardan yararlanmaktadır.

       Öyle ise, ışığı Diyanet İşleri Başkanlığının gözüne değil de önüne tutalım ki; hizmetleri artarak devam etsin.

       Unutmayalım, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın vereceği yok, aksine alacağı vardır..