Meridyen Eğitim Kurumları

İbrahim Balcı


SARIYER Mİ SARIKÖY MÜ?

Garibim Sarıyer, hayıflanma garipliğin yeni değil çok eski yıllarda başladı, devam ediyor.


Hiç kimse gözünün yaşına bakmadı bugüne kadar yine de bakmayacaklar. Öyle eften püften çabalarla göz boyama yoluna gidilecekse de bu kül ateşi sadece bir süre örter. Sonra depreşir yine, ateş olur, kor olur, yanar durur Sarıyer gibi…

Sarıyer’i Sarıyer yapan değerler vardı. Şöyle Piyasa Caddesinden Mesarburnu caddesine gelirken dikkat ederek bakarsak sağa sola çöküntünün çok eski olduğunu görürüz… Şöyle bir göz gezdirelim. Nerede Bülbül Dalyanı? Nerede hemen karşısındaki Ferah Park ve lokantası? Hani ne oldu Kocataş Suyu, Kocataş Gazozu, Limonatası ve Kocataş Kolası? Hani buradaki canım fabrika… “Beni görmek demek behamahal yüzümü görmek demek değildir fikirlerimi benimsiyorsanız kâfidir” diyen Mustafa Kemal’in misafir olduğu Kocataş Yalısı nasıl viran hale geldi ve yıllarca öyle kaldı… Yalı yenilenemedi elden çıkarıldı. Alanlar Türk olsa bari? Nerede. Katarlı Attar Ailesi aldı ve eskiye sadık kalınarak mükemmel bir turizm tesisi yaptılar. Hangi Sarıyerli buradan bir şişe su içebilir ağız tadı ile… Yıllar önce duvar dibindeki Kocataş Memba suyunun suyunu kestiler. Sonradan yalak taşı çalındı, iki ay sonra da motifli ayna taşı… Başvurduk ilgililere ama oralı olan olmayınca atı alan Üsküdar’ı geçti. Oysa çeşmenin kitabesinde şöyle yazıyordu:

“Böyle bir ab-ı hayatın koşar insan sesine,

Nice Malule şifa sundu bu mermersine,

Suya tarihi düşürüp getirip bin dereden

Nuş eden hayrı dua eyleye Necmeddin’e” (Yusuf Mardin)

Bu çeşme suyun en nefisini yıllarca halka sundu ama şimdi kayıpları oynuyor… İçen yok ki hayır dua eden olsun!

Devam edersek Sarıyer’e doğru Balaban Yalısı ile Eseyan Yalısı görkemleri ile geleni selamlar, bakımları iyi, görünüşleri nefis, “Biz de Sarıyer’iz” der gibi. İleride Gezi Sineması TV ye mahkûm oldu. Önce garaj oldu, sonra bir atraksiyonla el değiştirdi. Kapısına bir yazı İstanbul Kulüp diye… Sorduk soruşturduk, kulüp değil, müzikhol değil meğer FETO Çetesinin eğitim yeri imiş, o halledildi… Az ileride karşısında Karakolhane-i Bala. Eklerle tarihi özelliğine gölge düşürüldü. Ama yine de görkemli. Bitişiğinde taş yığını bir orduevi. Oysa burası İstanbul’un en önemli müzikhollerinden biriydi. Tarihi Canlı Balık Lokantası anlı şanlı bütün klasik Türk Sanat Müziğinin ağır toplarını ağırladı… Sarıyer Vapur İskelesi görkemini koruyor. Kumsal Meydanı hala isim değişikliği ile uğraşıyor. Bakalım neye karar verilecek. Sahilde koca bir iskele. Bu kadar çirkin ki aman yarabbi! İşçiliği kaba, hiçbir mimari özelliği yok, tek özelliği kıyı şeridini berbat etmesi… Oldu olacak İDO satıldığına göre bu iskele Balıkhane yapılmalı. Hiç olmasa bir işe yarasın. Kafe yapıldı bir çay 7,5 lira helal olsun!

Sarıyer deresi deyip geçmeyelim. Antik çağda ismi Sikletrinas’tı, Derenin sağı solu gül bahçeleri imiş. Sonradan ismi Sarıyer deresi oldu ise de; coğrafi ismi Mercimek deresi. Her neyse derenin yatağını değiştirdiler. İDO nun yanından atış verdiler. Derenin denize akışı yok gibi, hesaplar yanlış yapılmış üç dört merde derinlikle içeriye doğru gidilince deniz suya ilerleyerek mezarlıklara kadar gitti. Varsın gitsin… Sarıyer içi bir curcuna… Trafik perişan, halk yılgın, esnaf bitkin, insanlar öbek öbek. Kışın ayrı, yazın ayrı dert.

Millet hala askerlik şubesini bulmak için Sarıyer’e geliyor. Kaymakamlık için Sarıyer’e koşturuyor. Belediye için keza… Oysa Sarıyer’de resmi daire bırakmadılar ki! Bir de Müftülük bir başka yere götürülse Sarıyer diye bir şey kalmayacak. Haa unutmayalım yine de bir şeyler var. Polis karakolu epey bir zamandan sonra yine faaliyete geçti. Müftülük binası altında Aile Sağlık Ocağı var… İleri gidilince Halk Eğitim merkezinin inşaatının devam ettiği görülür…

Sarıyer çarşısı Paris gibi… Yani Şehit Mithat Caddesinden bahsediyorum. On m2 ik bir dükkanın kirası 6, 7 bin lira. 15, 20 m2 lik bir dükkanın kirası 10, 15 bin lira… Al da hayrını gör! Üşenmeden çarşıyı bir dolaşan olsa ve kiralık yazan dükkanları saysa her halde yirmi, otuz dükkan kiracı bekliyordur. Ekonomi berbat, iktisaden halk bitkin, bizar olmuş, gelir olmadığı, pahalılık had safhada olduğu için milletin cebinde para nanay! Böyle olunca iş vitrin seyretmeye kalıyor.

Sarıyer’in eski merkez cami bakıma alındı. Tarihi esen, 400 yıla yakın ayakta durdu. Ama çok yorgun, sonunda bakıma alındı, hızla devam ediyor onarımı, Karşısında Urcan Balık Lokantası ana binası. Urcan Balık lokantası dünyanın en ünlü isimlerini ağırlayan bir mekandı. Her dem taze balık, her an en güzel etler, müthiş aşçı ve harika servisi ile unutulmayan bir mekandı. Sarıyer’den gidişi ile Elmas ailesinin bitişi aynı oldu. Koca firma kardeş kavgasına gitti. Bunu fırsat bilenler de yararlanma yoluna gittiler. Hem gazinonun yıkılışını temin ettiler ve hem de Uskumruköy kavşağındaki binayı yer ile yeksan ettiler. Urcan Balık Lokantasının ana binasını yeni sahibi büyük masraflarla yeniden inşa etti sayılır. Ne için kullanılacak bilen yok. Muamma. Ama ne olursa olsun canlılık katacağı kesin. Çarşı içinde Meşhur Karaköy-Sarıyer Börekçisi… Birkaç kez el değiştirdi ama hala yerli yerinde en iyi şekilde hizmete devam ediyor. Ya Göçmen Kardeşlerin firması! Yani Tarihi Sarıyer Muhallebicisi… Ana bina King Burger olunca az da olsa eski havasını kaybetti. Ama mamulleri harika. Biraz pahalı ama canı çeken yiyecek. Daha iyisini nerede bulacak ki? Hemen karşısında yeni bir mekân açıldı. Dört katlı bina satıldı. Meşhur Midyeci Ahmet firmasının şubesi açıldı. Dört ortak görünüşte işleri iyi gibi ama sair günlerde de iş yapsa Sarıyer’e canlılık verir.

Sarıyer balıkçılık merkezi! Türkiye’nin en büyük balıkçılarının bulunduğu yer ama maalesef bir balıkhanesi yok. Yapılacağı söyleniyor, yer aranıyormuş, çok iyi olur.

Saray arkası! Yalıların bulunduğu yer. Hele Saray Arkası sokağa ismini veren Saray! Satıldı ama sahibi genç yaşta vefat edince öyle kala kaldı. Harap vaziyette. Hemen yanında ve Yenimahalle’ye doğru sıra sıra yalılar. Hepse de güzel. Hele Barbarosoğlu yalısı nefis. Yeni sahibi büyük masraflarla müthiş bir şekilde yalıyı eskisine uygun olarak yenilediler.

Sarıyer’in başında bir heyula var: Boğaziçi İmar Müdürlüğü! Sarıyer öngörünüm. İnşaat yok, hatta çivi çakmak yok. Eski binalar yıkıma terk edilmiş. Onarmak isteyenler on yılda izin alamıyor, hiç bir şekilde yardım eden de yok. Ama öyle yerler var ki bunları devletin kendisi yapması gerekir. Örneğin; Verem Savaş Derneğine ait Sarıyer Dispanserine bağışlanan bir bina var. Eski Erzurum Milletvekili (1950-1954) Alb. Dr. Fehmi Çobanoğlu’nun bağışladığı bina mimari olarak bir harika! Eşi benzeri yok. Bu bina müştemilat olarak kullanılıyor ama gitti gidiyor. Yazık değil mi? Bir tarafından tutan yok mu? Beni kurtarın diye bağırıyor.

Sarıyer’den hastane Çayırbaşı’na yeni binasına götürüldü. Yeni bina tabiî ki nefis. Yeter ki iyi çalıştırılabilsin. Sarıyer hastanesi derken Şişli Hamidiye Etfal hastanesine bağladılar. Birader Sarıyer’den ne kötülük gördünüz ki. Sarıyer ism dokundu size… İlgililer nerede ise bir yıldan beri devam eden salgın hastalık var. Yahu bunu düşünerek Sarıyer İsmail Akgün devlet hastanesine hayatiyet kazandırın. İki üç doktorla olmuyor. Gönderin beş on doktor halk da rahatlasın. E snafa da bir yararı olsun, canlılık ve hareket getirsin çarşıya.

YAHU Sarıyer, Sarıyer olmaktan çıkarıldı. Sarıköy’e döndürüldü. Bari kahrından hastalanacakların başvuracakları bir hastanesi olsun. Yeni masraflara gerek yok, mevcut hastaneye birkaç doktor ve birkaç personel görevlendirilsin kafi…

Ahsen Güzellik Merkezi