Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


ORTAHİSAR MÜFTÜSÜ'NÜN ÇOCUĞU KISKANILIYOR.

Açık ve seçik söylüyorum, senin çocuğun tembel ve bunu kabul et. Zeka seviyesi bu. Bunu kabul et.


   Olay nereden kaynaklandı? Bbiliyor musunuz? Trabzon Ortahisar Müftüsü'nün 'Celâlettin Ökten İmam Hatip Lisesi'nden - Celalettin Ökten 1949'da kurulan ilk İmam Hatip Lisesi'nin benim de mezun olduğum İstanbul İmam Hatip Lisesi'nin müdürüdiü ve Trabzonludur- mezun olan çocuğu nasıl Türkiye birincisi olurmuş? Lafa bak. Herhangi bir vatandaşın çocuğu birinci olduğunda gayet doal ama bir müftünün çocuğu birinci olduğunda anormal. İşe bak. Lafı şuraya getirmek istiyorlar, 'soruları verdiniz' Ben şu anda soruların verilmediği kanaatindeyim. Şayet ileride verildiği tespit edilirse ve bu ispat edilirse özür diler ve bunu da açıkça söylerim.
      Ben otuz beş sene içerisinde okullarda derslere girdim ve tam on bir tane okulda çalıştım. En popüler okullarda da çalıştım, en sıradan okullarda da. Süper liselerde de çalıştım, Anadolu liselerinde de. Proje okullarında da çalıştım, özel okullarda da. Hatta hiçbir sınavı kazanamayıp sıradan okullarda okuyan çocukların derslerine de girdim. Okulları biliyorum yani 'Örgün Eğitimi'. Yaygın eğitimi de biliyorum. Burada Diyanet İşleri Başkanlığının Kur'an Kursları'nı kastediyorum. Üniversitede eğitim alanında da uzmanlık yaptım. Üniversiteyi de biliyorum ve bir ayağım da üniversitededir.
    İki gündür bir manzara görüyorum. Şayet onu görmeseydim yazmayacak ve bu konuya girmeyecektim. Bazı konularda arkasından gittiğiniz insan öyle ters bir şey yapıyor, havaya giriyor ve birden değişiyor ki sonra sinirleniyorum. Onun için ben kimsenin arkasından gitmem. Derim ki bir yanlış yaptığında, bana ne? Ben gitmedim ki arkasından, ne yaparsa yapsın. Ben kendimi böyle rahatlatıyorum. Bu sınav sonçları konusunda da 'Bana ne?' der geçerdim. Ama boğazda gördüğüm manzaralar karşısında 'bana ne?' demiyor ve görüşlerimi yazıyorum. Çocukları görüyorum sahilde, daha dünkü bebeler bu eğitim yaşında yani ortaokulda ve  kolejlere giriş yaşında olan çocuklar okey masası oluşturmuş sahillerde okey oynuyor, ellerinde sigara. Bana İstanbul'u anlatmayın. Boğazı anlatmayın. Ben yarım asırdır İstanbul'dayım, yarım asra yakındır boğazdayım. Türkiye'nin üçte ikilik bölümünü de gezdim. İstanbul ve boğazdaki hayatın ne olduğunu ben biliyorum. Çocuklar saat 00:01'e, 00:02'ye kadar kadar dışarıdalar. Bu çocuklar mı sınavları kazanacak, yoksa düzenli evinde olup programlı çalışan çocuklar mı?
      Yetmişli, seksenli yıllarda büyük şehirlerde olmak avantajlıydı. Çünkü o zaman meşhur Unkapanı Dershanesi vardı. Anadolu'dan öğrenciler gelip bu dershaneye kayıt olamıyorlardı. Çünkü ekonomileri buna müsait değildi. Dolayısıyla İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerdeki lise mezunları fazla oranda üniversiteye girebiliyorlardı. Şimdi ise iş değişti. Artık internet çağındayız. Değil dünyanın farklı bir ülkesinde üretilmiş bir bilgiye ulaşmak, farklı bir gezegendeki bir bilgiye bile ulaşabiliyorsunuz. Şunu demek istiyorum. Büyük şehirlerde olmak diye bir zorunluluk yok artık. Böyle bir avantaj durumu kalmadı. Kaldı ki bana göre büyükşehirle de olmak dezavantaj duruma geçti. Boğazda gece herkes saat 00:01'e 00:02'ye hatta 00'03'e, 00'04'e kadar sokaklardayken Anadolu'da herkes dersinin başında. Bunu nereden biliyorum? Çocukluğumun geçtiği Trabzon günlerini bıraktım ve yakın zamandan konuşacağım. İstanbul zaten biliyorum. Ben salgın döneminden üç ay önce Trabzon'a gitmiştim. Marmara İlahiyattan sınıf arkadaşım öğretmen Musa Aydın'ı görmek için bir pazar günü Trabzon'dan onu görmek için Giresun'a gitmiştim. Akşamleyin Giresun'dan Trabzon'a döndüğünde akşam moloza geldim. Pazarkapı'da sıkıldım. Halbuki orası gündüz çok kalabalık. Olay şu. Gündüz ilçelerden ve Trabzon merkez köylerden gelenler alışveriş için orayı kalabalık hale getiriyorlar ama akşam beşten sonra herkes evine çekiliyor ve orası ıssız kalıyor. Kendimi zor meydana attım ve biraz canlılık göreyim dedim. Anadolu böyle. Saat 17:00'den sonra herkes evinde. Büyük şehirler ise öyle değil. Herkes sokakta. Tabi ki istisnalar vardır.
      'Müftünün çocuğu nasıl birinci olurmuş?' konusuna gelince. Vatandaşın Din Görevlisi'ne bakış açısını görüyor musunuz? Tam da bir İsrailiyat bakışı vatandaşın zihnine dikte edilmiş. Öyle ki Din Görevisini aşağı gör, onun çocuğunu aşağıla. Müftü Bey'in çocuğu proje Anadolu İmam Hatip Lisesinde okuyor. Bu okullar çok nitelikli, diğer okullar gibi değil. Bu okullarda normal lise müfredatını gördükten sonra mesleki dersleri de alıyorsunuz ve öğrenciler fen derslerini de ağırlıkta alıyorlar. Onlara özel tutulan öğretmenler kurs veriyor. Bu okullara sınavla tercih eden en zeki çocuklar seçiliyor. Ha şöyle bir düşünce var mıdır? Onu da söyleyeyim. Bu çocuklarımız belirli listelerden mezun olsun, bunlar o okullara yerleşsin ve o belli liseleri de dönüştürelim. Bu olabilir. Doğrudur ama şimdiye kadar bu okullara senin çocuğun giriyordu. Bir sayfada okudum, eski Trabzonspor'lu bir futbolcunun yeğeni tam burslu okuduğu Kocaeli Bahçeşehir kolejinden mezun ve o da tam puan/500 puan almış. Beni af etsinler, başarılarına saygısızlık etmiş olurum. Ona da mı önceden soruları verdiler? Çalışan alıyor. Durum bu. Artık Anadolu büyük şehirlerin önünde. Antep Nizip ve Bursa önde. Anadolu'nun başarısı. Bizim mahalleden evli olan ve Sakarya'da üniversitede öğretim görevlisi bir biyolog arkadaş var. Onun çocuğu daha ortaokulda. Yazın buraya geldiklerinde ben çocukla sohbet ediyorum. O kadar seviyeli, çocuk o kadar zeki ve planlı programlı çalışıyor ki şaşırırsınız. Olayları yorumlatıyorum ona, bakıyorum neredeyse babasının seviyesine çıkarak konuları müzakere ediyor. Demek ki bu iş zeka çalışkanlık, bilgi ve beceri meselesi.
      Dediğin gibi  -diğerlerini kastetmiyorum- 'Proje İmam Hatip Liseleri'nde orta kısımları ile beraber çok ciddi eğitim veriyor. Bu okullara 'çoktan seçmek' ilkesi gereği zeki çocukları sınavla seçiliyor. Bu ççocuklar masa başlarında problem ve test çözerken diğer çocuklar sokaklarda dolaşıyor, sokaklarda bağırıp çağırıyorlar. Dediğim gibi daha dünkü bebeler okey masası kurmuş oynuyor ve sigara içiyorlar. Tabii ki sınavlarda çalışanlar girecek bunlar da baraj altı kalacak. Tespit etmediğim somut görmediğim hiçbir şeyi yazmam vebsöylemem. Kendisine güveni olan bir insanım, kimseden çekinmem. Bu dediklerimi boğaz hattını, Bağdat ve İstiklâl caddelerini gezerseniz görürsünüz.
      Zeka seviyesi ile ilgili size bir örnek vereyim. Şu meşhur Baykar'ın mucitleri ve sahibi Bayraktar ailesi var ya. Onlar bizim buralı ve ben onları iyi tanıyorum. Bu aile Trabzon Sürmene asıllı, muhacirlikte ilk gelen Karadenizlilerden Sarıyerli. Merhum Özdemir Bayraktar'ı da iyi tanıyorum. Onun babası merhum Lütfü Bayraktar amcayı da çok iyi tanırım. Selçuk ve Haluk Bayraktar beyleri bu kadar zaman diliminde ya iki defa gördüm ya da üç defa. Çünkü onlar yurt dışında. O üniversite bu bilim Enstitüsü çalışmaktan meydana çıkmadılar. Zeka seviyesi ile ilgili bir bilgi vereyim. Vaktiyle ben Sarıyer Müftü Vekilliği yapıyordum. Ailenin büyüğü merhum Lütfü Bayraktar amca Sarıyer Merkez Ali Kethüda Camii'nin dernek başkan yardımcısıydı. Dolayısıyla müftülükle çok iç içeydik. Bu camide vaaz ediyordum. Bu cami Sarıyer'in bir numaralı camisidir. Burası Türkiye'de pek çok camiye de yardım toplamıştır. Bu caminin farklı bir havası vardır. Ben orada yaptığım sohbeti ve aldığım lezzeti hiçbir yerde ne yaptın ne de aldım. Lütfü Bayraktar Amca, kırklı yıllarda İstanbul'un sayılı liselerinden olan Kabataş Lisesi'ni bitirmiş. Lütfü Amca seksenli yaşlarda 'karekök' alıyordu. Buna gözlerim şahit. Bugün benim diyen üniversite mezunu alamaz. Ödevlerindeki problemleri çözemeyen öğrencilerin ona gelip fizik, kimya ve matematik problemlerini çözdürüyorlardı. Zeka bu işte bu. Sayısalcılık adamların genlerinde var. Yaptıkları da ortada zaten. Siha'sı, İha'sı ve Kaan, o silah bu silah bir de üretecekleri oanlar. Bu zekayı kabul edeceksin kardeşim. Çünkü 'Güneş balçıkla sıvanmaz'. Ben bunların zekiliğini kabul ediyorum. Çünkü ben onların icad ettiklerini yapamam. Ben öyle zeki değilim.
      Bakın size söyleyeyim. Artvin Yusufeli bir tane Din Kültürü ve Aahlak Bilgisi öğretmeni arkadaşım var.  Bu yörenin insanı da çok zeki oluyor. Vaktiyle bir teknik üniversitesi rektörünün makam odasına uydu anteni kurulumunu yapamamışlar ve bu öğretmen arkadaş Dijitürk ve D Smart anten kurulumu yapıyordu, kendisi gitmiş ve kurulumu yapmıştı.
      Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğinde 'Hafızlık İmam Hatip okulları' var. Eskiden hafızlık yapılırken eğitim ve öğretime ara verilmek zorunda kalındığı için iki sene kaybedilirdi eğitim. Şimdi ise bu okullarda çocuklar hem dersleri görüyor ve hem de akşam hafızlık çalışıyorlar. Sene kaybetmeden hafız oluyorlar. Bu herkesin işi değil. Bu zeka meselesi. Yaygın eğitimde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da Kur'an kursları var. Çocuklar hem okula gidiyor, akşam da gelip Kur'an kurslarında hafızlık çalışıyorlar. Bu zeka meselesidir. Kimse kusura bakmasın herkesin de işi değildir.
      Benim kanım, bu iş zeka ve beceri, plânlı ve programlı çalışmak meselesidir. Başarı bundan geldi. Çalışmak kaynaklıdır. Demek istediğim şudur. 'Sorular verildi, çalındı' görüşüne katılmıyorum. Öyle bir şey olsa onu da söylerim. İleride ispat edilsin onu da kabul eder ve söylerim. Yani sorular verilecek de Ortahisar Müftüsü'nün çocuğuna sıra nereden geldi? Ona kadar burada büyük ilçeler yok mu? Fatih, Üsküdar, Kadıköy, Çankaya, Konak vs. yok mu? Falanca ilçe yok mu da Ortahisar'a mı sıra geldi?
      İtiraz edenler çocuklarının zeka seviyesi oranını ve tembelliklerini kabul etsinler. Çocukları  anne babalarının genlerinden oluşuyor. Demek ki sizin genlerinizden zeka seviyesi bu kadar olan çocuklar dünyaya geliyor.
      Öyle nice öğretim üyeleri, doktor, mühendis hukukçu, vs.  olan müftü çocukları var. Vatandaş bunları bilmiyor. Çünkü onlar reklam yapmıyor. Ha bu arada nice İmam Hatip mezunu olmayan başarılı insanlarımız var. Nice İmam Hatip mezunu olup da başarısız olanlar var.
      Ben olaya zeka ve çalışmak anlayışı açısından bakıyorum, sürtüşmelerin arkasındaki farklı düşünceler beni ilgilendirmez. Bu iş zeka ve çalışmak meselesidir. Gerisi boş.
      Ve Anadolu, İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerin önündedir. Bunu kabul edelim..

LÖSEV BAĞIŞLARINIZ İÇİN