Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


ÖN YARGI DEVAM EDİYOR..

Feysbuk üzerinde 'Evren'in Sırrı' başlıklı bir sayfa var. Ben de acaba uzay bilimi ile ilgili yeni bir şey öğrenebilirmiyim? diyerek bu sayfaya üye olmuştum.


Şimdiye kadar iki paylaşıma sadece iki tane yorum yaptım ve hiç paylaşım yapmadım. Dün birisi 'bütün din adamları bir araya gelseler acaba koronayı ortadan kaldırabilirler mi?' ifadesi ile bir paylaşım yaptı. Ben de bir yorum yazdım ve o kişi paylaşımını kaldırdı. Ardından sayfada şu paylaşımı yaptım..

***

Sayfada bazı ifadeler gördüm, şöyle ki;  'bütün din adamları bir araya gelse, koronayı ortadan kaldırabilir mi?' diye. Ben de buna şu cevabı veriyorum,  'koronayı ortadan kaldırmak';  din adamlarının işi mi? Bu konu kimin çalışma alanına giriyor?  Tıp hocalarının görevi değil mi?  Tıp doktorları koronayı ortadan kaldırabiliyor mu? Her gün ortalama yetmiş kişi ölüyor. Bu soruyu tıp doktorlarına sorun. Tıp doktorları da bizim, Din Görevlileri de, gelin biz doktorlarımız ve tüm sağlık çalışanlarımıza destek olalım ve onlar da çareyi bulsunlar.   Sizin dinle olan sorununuzu -inancınıza ya da neye inandığınıza asla karışma hakkım olmadığını, böyle bir düşüncemin de olmayacağını belirterek-  güya virüs'le bağ kurup, virüsü kalkan yaparak ortaya koyuyorsunuz. Kusura bakmayın, paylaşımlarınız; sayfanın içeriği ile hiç alâkası yok. Sayfada bilimsel paylaşımlar olsun ki, yararlanalım. Sayfa yöneticilerimiz'e akıl vermek istemem ama, kendi sorun ve düşüncelerimizi merkeze alarak bazı yerlere lâf atmayalım ki sanırım bu durum; sayfanın kurallarındandır..

 ***

Baktım ki 'din adamları ne iş yapar? Bu kadar İmam Hatip Lisesi niye açılıyor? Diyanet işleri Başkanlığı niye var ki?' tarzında yorumlar geldi. Bunun üzerine de şu açıklamayı yaptım.

***

 Sayfa yöneticilerimiz ve herkesten peşinen özür diliyorum. Söz konusu bu paylaşımı, Murat isminde -soy ismini unuttum- bir beyefendinin 'bütün din adamları bir araya gelseler, bu virüsü ortadan kaldırabilirler mi?' paylaşımına cevap olarak yazdım. 'Evrenin Sırrı' başlığı adı altındaki bu sayfaya,  bilimsel bir içerik taşıyor, bilimsel paylaşımlardan yararlanayım diye müracaatta bulundum, eksik olmasın sayfa yöneticilerimiz de kabul ettiler. Bilmediğim  bilimsel konuları öğreneceğim diye bir hayalim vardı, ama bazı arkadaşlarımızın burada bilimsel değil de, kendilerinin ön yargı ile baktıkları ve sorun yaşadıkları alanlara sataştıkları ve paylaşımlarının bilimsel  olmadığını görünce de;  hayal kırıklığı  yaşadım. Herkesi tenzih ediyorum ama söz konusu  çıkış; bendeniz tarafından kendi önyargılarını gündeme getirerek din adamlarına saldırmak olarak  algıladı.  Dediğim gibi burası tartışma alanı değil ve bu tartışma bitmez,  ben size söylerim siz bana söylersiniz günlerce sürer ve bu tartışmanın kimseye de bir faydası olmaz. Yani ben sizi yendim, siz bana galip geldiniz'  olayı değil bu iş. Yapılacak olan ise, varsa bir bilgi herhangi bir konuda onun paylaşılması ve ondan yararlanmamızdır. Ama söz konusu paylaşım, mutlaka faydalı ve bilgimizi artıracak tarzda olmalıdır. Herhangi bir kişinin ülkemizde ağırlıkta kabul gören İslâm Dini ile de sorunu olabilir, bu durum o kişinin kendisi açısından, 'Dinde zorlama olmaması' (Bakara, 2/256) nedeni ile İslâm Dini,  anayasamızdaki 'din ve vicdan hürriyeti' açısından  da yasal olarak en  doğal hakkıdır.  'Din adamları ne iş yapar?' sorusunun cevabı; 'halkı dini konularda bilgilendirerek din hizmetlerini görmek' olarak  anayasamızın onlara yüklediği çerçevede çalışmalarıdır. Onlar bu doğrultuda halkı dini konuda bilgilendiriyorlar,  camideki din hizmetini basit mi görüyoruz?  Evinde İtilen kakılan,  hor görülen, ya da ailesi ile sorunları olanlar bu dertlerini  camiye taşıyorlar, din görevlileri de onları camilerde rehabilite ediyorlar.  Yani camiler, toplumun rehabilite merkezleridir.  Din görevlileri Cami dışında da varlar, öyle ki;  İhtiyaç halinde bir ailemi var? hemen yanındalar. İzmir'e gidin de bir araştırma yapın bakalım, diğer deprem bölgelerinde olduğu gibi din görevlileri de arazide ve halkın yanındadırlar.  Devletimiz inanın bütün işi Din Görevlilerine yüklüyor. Deprem, aşı, eğitim yardım, güvenlik, ağaçlandırma kampanyaları, aile bağlarını güçlendirme seminerleri,  vs, bir duyurumu olacak bunu camilerden yapıyor. Bir yere yardım mı toplanacak, hemen Din Görevlilerine bu görev veriliyor. Yani devlet bu camileri asla kapatmaz, çünkü bütün işini camiler üzerinden yapıyor. Ben asla siyaset yapmam, şöyle bir huyum var, 'benim kendi görüşlerim var ve kimsenin peşinden gitmem, özür dilerim beni af edin, amiyane bir ifade ile söylüyorum  kimsenin uşağı olmam'. Ama Tevfik Fikret'in çok bayıldığım 'Hak bildiğin yolda; yalnız yürüyeceksin' sözü gereği, inandığımı da söylemeden duramam, yoksa kendimle çelişirim. Devletimiz sadece şimdiki hükümetimiz döneminde değil, tüm iktidarlar döneminde böyle yaptı. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı ve Din Görevlileri' bu ülke ve milletin muhalifi değil ki, aksine  onlara hizmet için varlar.  Din Görevlileri, bu virüs belası ile ilgili bile İçişleri Bakanlığı'nın oluşturduğu İSDEM 'İş yerlerinin kurallara uyup uymadıkları?' konusunda denetim görevini yapıyorlar, Sağlık Bakanlığı'nın talebi doğrultusunda FİTAS yani 'Filâsyon ve İzolasyon Ekibi' olarak virüse yakalanan herkesin evine kadar giderek,  'aman ne olur, karantina süresini evde geçirin, dışarı çıkmayın, virüsün başkalarına bulaşmasına katkı sağlayın, alış verişlerinizi biz yapacağız' diyerek yanlarındalar. Herkes evine kapandığı sırada din görevlileri Vefa Destek Gurubu olarak halka yardım götürdüler.  Murat isminde bir beyefendi 'bütün din adamları bir araya gelse bu virüsü ortadan kaldırabilirler mi?' deyince ben de kendisine, doktorların görevini din görevlilerine niye yüklüyorsunuz ki?  onlar görevlerini yapsınlar, bu paylaşım bilimsel değil, sataşma ve filimseldir, sayfanın başlığı ile uyuşmuyor diye cevap verdim. Ama bu arkadaşımız paylaşımını sayfadan kaldırınca, ben de sayfada paylaştım, doğrusu beklemiyordum ama sayfa yöneticilerimiz paylaşımıma yer verdiler.   Yani şunu demek istiyorum, din görevlilerinden Uzay Üssü kurmalarını beklemeyelim. Bu, teknik üniversitelerimizin işidir.  Aynı şekilde virüsün çaresini üretmek de, Tıp Fakültelerimizdeki hocalarımızın görevidir. Kaldı ki doktorlara düşman değilim, herkes gibi doktor ve Tıp Fakültelerimizde öğretim üyesi olan arkadaşlarım var.  Elbette burası tartışma platformu değil, bilimsel konuda bilgilerin paylaşılması ve bunlardan yararlanacağımız bir alandır.   Sayfa yöneticilerinden ve herkesten özür diliyorum.  Dini anlamda  bir bilgiye; Sadık Haber,  Beş Duyu Organı ve Selim Kalp ile elde edilmiş ise ancak itibar edilir. Selim Kalp de; kişinin  olaylara daha önceki sahip olduğu bilgileri bir tarafa bırakıp, önyargısız bir şekilde yaklaşabilmesidir.  Şayet daha önce sahip olunan bilgilerle olaylara yaklaşılır ise, önyargılı başlanmış olan işte varılan sonuç da  önyargıyla biter. 'Niye bu kadar İmam Hatip Lisesi var?' sorunuzun muhatabı ve cevabı; toplumun ihtiyaçları ve Devletin politikasıdır diye cevaplayabilirim. Vatandaş, 'dini bilgileri yeterince alsın, milli değerlere bağlı kalsın' diye olacak bu çocukları İmam Hatip Liselerine gönderiyor. Söz konusu liselerdeki  müfredat, diğer lise müfredatlarına ek olarak, meslek derslerinden ibarettir. Buralardan mezun olanların yüzde doksanı diğer üniversitelere giderlerken ancak yüzde onu İlâhiyat Fakültelerine kayıt olmakta ve din görevliliğini tercih etmektedir.  İyi çalışmalar diliyorum..

***

Bu açıklamadan sonra, eleştiriler son buldu. Ancak diyeceğim o ki, belli bir kesim Diyanet İşleri Başkanlığı ve Din Görevlileri'ni sorun görüyor. Yani gerek bizim kesimden ve gerek eleştirenlerin çevrelerinden gelen sun'î yani yapay soğukluk devam ediyor. Etkili ve yetkililerimize bu konuda çok iş düşüyor. Burada Kur'an'da  'Akıl' ile 'Kalp'  kavramları bazı durumlarda müteradif olarak kullanıldıkları ve kalbin onay makamı olması nedeni ile 'Selim Kalp' ifadesini kullandım. Yoksa bilgi edinme yollarından olan  bu maddenin kaynaklarda 'Selim Akıl' diye geçtiğini hepimiz biliyoruz.. Önerim şudur, 'Camiler ve Din Görevlileri Haftası'nı 1-7 Ekim'e tarihleri olarak kim belirlemiş? Bu haftadaki etkinliklerde biz söyleyip ve kendimiz işitiyoruz. Cami cemaatine bu haftada sadece eski bir Yüksek İslâm Enstitüsü mezunu ağabeyimiz Kâmil Çelik Bey arayarak tebrikte bulundu, hiç biriniz tebrik etmediniz diye yüzlerine Cum'a günü sohbette söyledim. Bence Diyanet İşleri Başkanlığımız'ın kuruluşu olan 3 Mart gününü takip eden hafta 'Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kuruluş Yıldönümü, Din Görevlileri ve Camiler Haftası' diye kutlanmalı ve biz bu haftada şölen yapmalıyız. Sadece  kısa bir konuşma ile gün geçiştirmemeli..