"Müdür beyin yeşil kürkü
Yeni de çıktı bu türkü
Müdür bey izin verdi
Söylenecek bu türkü de
Yanıyom ben.. "
Okullarla ilgili iyi bir şey olunca herkesin sahiplendiği ama kötü bir olay olduğunda faturanın hemen müdüre kesildiği bir ülkeden bahsediyorum.
Homo Sapiens aşamasına geçmeden günümüze gelebilmiş Türk büyüğü(!) film kahramanı Cro-Magnon Recep İvedik; " Müdür değil misiniz? Hepinizin Allah cezasını versin.” diye bir beddua repliği okuyordu.
Hoş bir anekdot geldi aklıma;
-Anne; ben artık okula gitmek istemiyorum.
-Neden oğlum?
-O okulun öğrencileri, öğretmenleri, velileri hiç kimse beni sevmiyor!!! Kalkmayacağım yataktan, gitmeyeceğim bana ne..
-Saçmalama Erhan; haydi kalk okuluna git. Sen o okulun MÜDÜRÜSÜN!!!
İşte bugünkü yazımızda eğitimin beddualı, sakıncalı piyadelerinden birisi ile bir okul müdürü ile sohbet edeceğiz.
-Merhabalar; kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
-Merhaba,
İstanbul'un güzide ilçelerinden birinde Bakırköy'de bir ortaokulda müdürlük yapıyorum. Mesleğim öğretmenlik, geçici görevim yani yakında yapay zeka tarafından koltuğu alınacak olan ben ,okul müdürlüğü yapmaya çalışıyorum.
- Yapay zeka derken ne demek istediniz konuyu biraz açar mısınız?
-Tabii ki..
Bakanlık okul müdürlerine artık güvenmediği için sınıf şube belirlemelerini yapay zeka yöntemi ile yapıyor .
Sınıflar arası öğrenci değişikliğinde bile yapay zeka yoluyla kuraya gidiyor.
Öğrenciyi kaydederken cinsiyet gelişimini gören, aile durumunu gören, öğrenciyi gören, velisi ile görüşme yapan , onların özel durumlarını bilen , kayıt komisyonuna güvenmiyor.
Yani bakanlık kendi öğretmenine güvenmiyor.Yapay zeka kadar doğal zekanın bu ülkede bir önemi yok.
O nedenle diyorum ki yakında yapay zeka yerimizi alacak.
- Peki bu daha iyi değil mi?
Kayıt şikayetleri ile uğraşmazsınız.Bazı suçlarla itham edilmezsiniz.
- Aslında haklısınız .
Ama ben üstten bakan bir bürokrat olsam bir yazılımla bir dahaki sene okul müdürlerine hiç kayıt da yaptırmam. Okula gelen bağışları da ilçelerde , illerde toplarım.
Onları da öğrenci sayılarına göre bir komisyonla okullara dağıtırım yani sonraki aşama okul müdürlüklerini tamamen ortadan kaldırmak olabilir .
Zaten milli eğitimdeki bütün olumsuzluklar okul müdürlerinden kaynaklanmakta. Okul müdürlükleri ortadan kaldırılınca milli eğitimin bütün sorunlarının ortadan kalkacağını düşünüyorum.
-İroni mi yapıyorsunuz Mirim?
- Hayır hayır ironi değil şaka da değil ,göreceksiniz artık merkez yerelin önüne geçecek.
Bütün sorunların merkezden çözülmeye çalıştığı günlere doğru gidiyoruz. Bunu bir ara Sn Ömer Dinçer de denemişti. Sonra bütün sendikalar kendisini şarkılarla türkülerle uğurlamıştı.
- Peki sizin öneriniz nedir ?
Siz bakan olsanız ne yapardınız?
Bir kere bilmemiz gereken okulun tüm yükünü üzerine almalarına ve bunun karşılığında kayda değer hiçbir ilave ödül almamalarına rağmen bu görevi onurla, sabırla ve büyük bir şevkle yürüten okul yöneticileri, eğitim sistemimizin gerçek neferleri ve kahramanlarıdır.
Okul müdürleri Bakanlığın kendilerini sevmediğini düşünüyor.
Hatırlarsanız öncelikle müdürlük kadrosu öğretmenlerden alındı. Müdürlük artık ek görev haline geldi. Sonrasında çok hızlı bir şekilde okul müdürleri itibar kaybına uğratıldı. Yapılan dizilerle, sosyal medya mobingleriyle, bürokratların açıklamalarıyla okul müdürleri bütün müktesebatını kaybetti. Çünkü mühür müdürde. Çünkü müdür devletin temsilcisi.
İçimizdeki kötü örnekler vefakărca çalışan müdür örneklerini yok etti, müdür imajı paspas oldu. Bir kurumu yıkmak isterseniz önce temsilcisine vurursunuz. Soğuk savaşın kaybedeni müdürler oldu. Müdür camiasının içindeki kötü örnekler de ne yazık ki müdür imajını lekeledi.
-Peki Mirim, sizin içinizdeki çürük elmaların bunda hiç suçu yok mu?
Yani okul müdürleri yaptıkları yanlış uygulamalarla, kayıt sürecini yönetememeleri ile haklarındaki şikayetlerle Bakanlığı bu yola kendileri itmediler mi?
-Sepetin içindeki bir çürük elma biliriz ki diğer elmaları da çürütecektir ama Bakanlığın görevi o çürük elmayı o temiz elmaların yanından almaktır.
Tüm sepet heba edilir mi?
Atamaya yetkili olan almaya da yetkilidir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz.Herkes suçu ispatlanıncaya kadar suçsuzdur. Biz buna masumiyet karinesi diyoruz.
O zaman Bakanlığın yapması gereken süreci yönetemeyenleri ayıklamaktır. Burada siyasal ya da sendikal baskılara bakmaksızın suçu olanı cezalandırmaktır. Bütün bir meslek grubunu töhmet altında bırakacak uygulamalardan kaçınmak gerekir.
Okul müdürleri bu sistemin olmazsa olmazları ancak yetim çocuklarıdır.
– Peki bu bağış ve kayıt paralarına ne diyeceksiniz?
– Bakınız son yıllarda bazı okul yöneticileri hakkında bağış topladıkları gerekçesiyle inceleme ve soruşturma yapılmaktadır. Oysa MEB, müdürlerin okulun kimi ihtiyaçlarını (temizlik, güvenlik vs) mahalli imkanlar ve okul aile birliği bağışları yoluyla gidermelerini istemektedir. Ortada bir tuhaflık var!
Hatırlarsanız Milli Eğitim önceki bakanlarından Sn Ömer Dinçer döneminde müfettişler okullara gönderilmiş, binlerce okul müdürüne ceza verilmişti. Tefbis’den makbuz verildiği halde.
MEB’in istediği şu: Okul açıldıktan sonra eğitim öğretim başladıktan sonra alın, kayıt süreci devam ederken almayın. Kayıt süreci 1 temmuzda başlayıp 30 eylülde biten bir süreç..
Ama okulun; bakımı, onarımı, boyası yaz tatilinde yapılıyor. Okullarda personel sorunu zirvede, veresiye de olmuyor alışveriş. Nasıl olacak peki nasıl yürütülecek bu süreç?
– Peki ne yapılmalı?
– Bağış toplayan yöneticilere soruşturma açılması ve ceza verilmesi yanlış bir uygulama. İncitmeden al mesajı verildi yıllarca.
Ne zaman gerekli ödenek ve bütçe verilirse, okul müdürlerine tavşana kaç tazıya tut denilmezse, okullarımızın ihtiyaçları giderilirse o zaman bağış istendiği için hesap sorabiliriz. Malum birçok il ve ilçe müdürlüklerinin zorunlu masraflarını da bölgenin seçkin okulları karşılıyor.
Ancak bu şu demek değil, devletin okulunda Ali kıran baş kesenlik yapan, çocuğunu almıyorum, nereye gidersen git diyen, bağış yapanlara ayrıcalıklı(!), seçme (!) sınıf oluşturan okul yöneticilerine de yaptırım uygulanması lazım. Bağış yapanlara sınıf seçme vb. haklar tanımak görevi/yetkiyi kötüye kullanmaktır.
Ben bakan olsam öğretmenleri dinlediğim kadar, cimerleri okuduğum kadar, sosyal medyadaki olumsuzluklara odaklandığım kadar ,evlatlarımızı emanet ettiğim ,devletin mührünü emanet ettiğim okul müdürlerini, okul yöneticilerini,eğitim müfettişlerini ,şube müdürlerini, il ve ilçe müdürlerini de dinlerdim.
Bakanlığımızda öncelikli olarak yapılması gereken şey güven tesisi olmalıdır.
Öğretmenler çok şey istemiyor.
Okul yöneticileri çok şey istemiyor. Ben bakan olsam okul müdürlerine güvendiğimi öğretmenlerime güvendiğimi her ortamda deklare ederdim. Tekdir teke tektir takdir toplum içindedir ilkesini unutmazdım.
İyi olursa üst makamdan kötü olursa müdürden bilinir. Kişisel değil olgusal düşünüyorum.
Bazı öğretmen arkadaşlarım düz mantıkla hemen karşı cevap olarak şu cümleyi kuruyorlar;
'Efendim o zaman müdürlük yapmasınlar.'
Sevgili öğretmenim; okul denen organizasyonun yöneten, öğreten ,hizmet eden, hizmet alan birimleri mutlaka olmalı diyorsak bu organizasyonun maestro şefinin ne kadar önemli olduğu da ortaya çıkar. Okul müdürü kadardır, diye boşuna demiyoruz.
Yine bakan olsam çok hızlı bir şekilde veli eğitimlerine başlardım çünkü velayeti elinde bulunduran anne babalar maalesef nasıl veli olunur bilmiyor .
Çocuklarımız elimizden kayıyor, çocuklarımız ekrana teslim oluyor.
Tıpkı bizim ekrana teslim olduğumuz gibi..
Tıpkı her şeyi Twitter'dan, Instagram'dan ,Facebook'tan ibaret sandığımız gibi..
Sorunlar yolun ortasındaki bir kaya parçasına benzer .Kaya parçasının adını değiştirerek sorunlardan kurtulamazsınız.
O kayayı yolun ortasından almak gerekir. Aksi takdirde kayaya çarpmanız kaçınılmaz olacaktır.
-Son mesajınızı alabilir miyiz?
- "İyi bir bakan söylenilmeyeni duyandır. "
-Teşekkür ederim Mirim.
İşiniz zor.
İşimiz zor.
Vesselâm.
Etiketler: Müdür Recep İvedik Bağış Kayıt Parası #seçim ek gösterge Maaş MİLLİ EĞİTİM müfettişler ücret Bakan yapay zeka bürokrat