Muhatabın sorumlu tutulabilmesi için öncelikle öğretime tabi tutulması ve eğitilmesi şarttır (Bakara, 2/31-37). 'Biz; hiçbir topluma peygamber göndermedikçe onlara azap edecek/sorumlu tutacak değiliz' (İsra, 17/15) ayetinde bu husus açıktır. Diyanet İşleri Başkanlığı epey zamandan beri Ekim ayının ilk haftasını 'Din Görevlileri Haftası' olarak kutlarken, bir kaç yıldan beri herhalde, 'halk da bu işe katılsın, ilgi göstersin ve farkındalık oluşsun' düşüncesinden olacak haftanın ismini 'Camiler ve Din Görevlileri Haftası' olarak değiştirdi. Bu yıl 'Mevlid-i Nebi Haftası'nın da aynı günlere denk gelmesi nedeni ile her iki hafta için ortaklaşa olarak vaaz, hutbe ve konferanslarda, 'Hz Muhammed, Cami ve İrşad' konusunun işlenmesi kararlaştırıldı.
'İrşad' kavramı; kişiyi kemale erdirmek, olgunlaştırmak anlamlarında 'rúşd' kökünden türeyen, onun sürekli güzel davranışlar sergilemesine katkı sağlayacak ve onu kemâle erdirecek/olgunlaştıracak öğretim ve eğitim faaliyetidir. Bu görevi îfa edenlere de 'Mürşîd' diyoruz. Burada tebliğ ile İrşad' kavramlarını birbirine karıştırmamalıdır. Söz konusu her iki kavram, 'davet etmek' anlamında kesişmiş olsalar da, 'Tebliğ'; daha çok İslâm Dini'ni kabul etmeleri için herkese yapılan bir davet iken, 'İrşad' ise; İslâm Dini'ni benimsemiş olanların ilâhi buyrukları tatbik etmelerini sağlayabilmek için yerine getirilen öğretim ve eğitimdir. Bizim ilk mürşîdimiz; Yüce Yaratıcı'dır. Zaten Yüce Yaratıcı'nın, rızık ve hayat veren olmasının yanında O'nun kullarını irşad ettiği/eğittiği anlamındaki 'Rab' sıfatı; İrşad/eğitim ve öğretimi Yüce Yaratıcı'nın başlattığını, 'Bütün isimlerin/bilgilerin Hz. Âdem'e öğretilmesi' (Bakara, 2/31) de, İrşad/öğretim ve eğitimin başlangıcına Kur'ânî bir örnektir. Peygamberimizin, 'Adem de, İbrâhim de, Musa da,, İsa .. da kavmini bilgilendirmişti ve ben de muallim olarak gönderildim' hadisi, irşad faaliyetinin peygamberlerle devam ettiğine bir örnektir. Ulema, filozof ve bilginlerle günümüze kadar gelen 'İrşad Faaliyeti'; örgün eğitim kurumu olarak ilk, orta, lise ve üniversitelerimizde, yaygın eğitim kurumu olarak da camilerimiz ve halk eğitim merkezlerimizde devam ettirilmektedir. '
'Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülüklerden de alıkoyan bir topluluk bulunsun' (Âl-i İmran, 3/104) buyruğu da, 'ulema'yı birer mürşid olarak 'İrşad' ile görevli kılıyor. İrşad faaliyeti, ilk defa ibadetgâh'ta başlatılmış ve bu bağlamda mescidler merkez olmuştur. 'İnsanlığa rehber olmak üzere kurulan ilk bina Mekke'dedir, orada açık ayetler ve İbrahim'in makamı vardır' (Âl-i İmran, 3/96) âyeti, İrşad görevinin Mekke'de, Kâbe etrafında ibadet ve haccetmek (Âl-i İmran, 3/97) sureti ile yaygın olarak ve 'bütün bilgilerin Âdem'e öğretilmesi' (Bakara, 2/31) ile de örgün olarak başlatılmıştır. Kur'an-ı Kerim'in 'Yaratan Rabbı'nın adı ile oku..' (Alâk, 96/1-5) emri ile başlaması; İrşad etmeye muhataptaki cahiliye dönemi kalıntılarının izale edilmesi ile başlamalıdır. Peygamberimiz Medine'deki Mescid-i Nebevi'de halkın geniş katmanlarını irşad etmesi; 'Yaygın İrşad', mescidin 'Sofa' denilen bölümünde talebeleri/Ashab-ı Suffa'yı yetiştirmesi ise; 'Örgün İrşad' faaliyetidir. Bu bağlamda Mescid/Cami hayatın merkezine oturarak devlet başkanları ve heyetlerinin karşılandığı, nikah merasimlerinin yapıldığı, hukuk işlerinin yürütüldüğü, hastaların tedavi edildiği, İrşad faaliyetlerinin îfa edildiği, vs. bir bir merkez halini almıştı. Bu durum; Mescid-i Aksa'da da böyle idi. Müslümanlar fetih, iş ve değişik nedenlerle gittikleri her yerde ilk önce bir cami inşa ederek hemen irşad faaliyetine başlamışlardır. Büyük Selçuklu hükümdarı Nizamü'l Mülk, Bağdat'ta 'Devlet Erki ve kurumlarının genişlemesi ve medrese müfredatındaki mantık, kelâm gibi derslerin tedrisatında karşılıklı müzakereden kaynaklı ses tonlarının aynı anda camide eda edilen namaz ibadetinin huşûunu kaçırması' gibi nedenlerle camilerin iç mekanlarını sadece 'yaygın irşad ve ibadet' için ayırarak adliye, hastane, aşevi, nikah salonu ve örgün irşad faaliyetinin yapılacağı medreseleri/ilk, orta, lise ve üniversite düzeyindeki örgün eğitim kurumlarını cami dışındaki müstakil binalara taşımıştır. Cami; medeniyet tarihimizde mesken mahallerin oluşturulmasında baz alınan odak noktası olmuş, cadde ve sokaklar camilere çıkacak şekilde, devlet kurumları da cami külliyesinin hemen yanıbaşında inşâ edilmiştir. Bu durumu tarihi camilerin külliyelerine baktığımızda görmemiz mümkündür. Söz konusu kurumlar zamanla birbirinden uzak farklı mekânlarda inşa edilince ister istemez kurumlar arası bir kopukluk da oluştu. Ancak son yıllarda yeniden cami merkezli bir mimari anlayışına dönülmekte ve camilerin bünyesinde kültür merkezi, nikâh salonu -çünkü devlet, müftülere de resmi nikâh kıyma yetkisi verdi-, hamam, aş evi, okul, vs. de oluşturulmaktadır. Çünkü verimli bir İrşâd faaliyeti; ancak yaygın ve örgün eğitim kurumlarının irtibatlı çalışmaları ile mümkündür. Şüphesiz ki mürşidlerimiz, ulema; peygamberlerin vârisidir' hadisini müdrik olarak üstün bir gayretle irşad faaliyetini devam ettiriyor. İrşad faaliyetinde; kaynak mutlaka vahiy olmalıdır. Zira İrşad yöntemini bizler belirlediğimizde; hissi/subjektif davranmış olabiliriz. Yegâne objektif davranacak olan; Yüce yaratıcı olduğu için, 'Peygamberimizin Kur'an kaynaklı İrşad metodu' burada esas alınmalıdır. Efendimizin mescide gelen herkesi dinlemesi, bu sırada adaba mugayır tavır sergileyenlere sinirlenen sahabeye engel olması; muhataba her halükârda değer vermenin önemini ortaya koyuyor. Hadis kaynaklarından 'Muavatta' isimli eserini müslümanların hizmetine sunan Enes bin Malik'in, 'on yaşında peygamberimizin yanına giderek eğitim aldım ve bunu on sene kadar sürdürdüm, O; bana bir defa da olsa, "Öf" bile demedi' sözü bize irşad esnasında sabretmenin de önemini anlatıyor. Demek ki muhatabımızda 'süreklilik arzeden davranışlar geliştirilmesine katkı sunabilmek için, İrşad esnasında bilgilendirmenin yanında güzel örnek de olmalı, bu sırada en küçük ihtimali bile ihmal edilmemelidir. Günümüzde bazıları, 'en zeki çocukları seçerek onları eğitmektedir. Elbette ki 'eğitimde çoktan seçmek' önemlidir. Ancak bir hocamız da şöyle diyor, 'zeki çocukları herkes eğitir, aklî dengesi yerinde olup da eğitilmeyecek kişi yoktur, kendisine para verip de "pazardan şunu al ve getir" dediğinizde bu işi yapabilen herkese eğitilebilir'.
Son zamanlarda 'caminin etkinliğinin olmadığı' gibi yanlış bir kanı da var. Oysa ki Peygamberimizin, 'yeryüzünün her tarafı bana mescid kılındı' hadisini baz alan Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları; sadece cami içerikli irşad faaliyeti ile yetinmemektedir. Bunun yanında aile ve rehberlik büronları ile aileler, cezaevi sohbetleri ile tutuklular ve fetva hizmetleri gibi pek çok alanda İrşad hizmetlerine devam etmektedir. Din Görevli'lerinin salgın dönemindeki Vefa Destek, Filasyon ve İzolasyonn gruplarındaki hizmetleri yadsınamaz. Geçen hafta bir lisedeki konferansta, 'Camiler Haftanızı' kutluyorum, sizler de mahallenizdeki hocanızın "Din Görevlileri Haftası'nı kutladınız mı? dediğimde; bir öğrenci, 'salgın döneminde babam hastalığa yakalanmıştı, camimizin İmamı, bize yardım kolisi getirerek babama "geçmiş olsun" dedi' cevabını verdi.
Özetle, 'İrşad' çalışmaları; isan eseri olan mescidler içersindeki güzel davranışlar, Yüce Yaratıcı'nın inşa ettiği 'Yeryüzü Mescidi'nde de sergilediğinde ancak amacına ulaşmış olabilir..