Meridyen Eğitim Kurumları

Erhan Ziya Sancar


MİLLİ ÖĞRETİM BAKANLIĞI

Ülkemizde ne zaman konu eğitimden açılsa bir kesim Fullbright anlaşmasından kurtulmamız gerektiğini, bir güruh artık modern batıyı örnek almamız gerektiğini bir başka kesim ise artık özümüze dönmemiz gerektiğini, milli, değerleriyle barışık bir Türkiye özlemini dile getirmektedir.


 Biz bugün 100 yıllık cumhuriyetin bir türlü uzlaşma odasına sokamadığı milli eğitimin açmazlarına objektif olarak bakmak istiyoruz.

 Öğretmenler odası sohbetlerimizde başarı denildiğinde
Finlandiya örneği gelip karşımızdaki koltuğa oturur.

 5,5 milyon nüfuslu bir ülkenin bir eğitim fenomeni olarak sürekli çalışkan komşu çocuğu gibi bize örnek gösterilmesi neden acaba sorusunun cevabı bugünki yazımızın içeriğini oluşturuyor.


 5,5 milyon nüfusu bulunan Finlandiya'nın yaklaşık değerlerle okul öncesinde 207 bin ilköğretimde 360 bin, lisede 540 bin  ve üniversitede 300 bin  olmak üzere toplamda 1 milyon 407 bin öğrencisi bulunuyor.

Nüfusu yalnızca başkent Ankara kadar olan Finlandiya ile Türkiye Cumhuriyeti milli eğitim sistemini ancak eğitim felsefesi ve eğitime bakış açımız ile kıyaslayabiliriz.

 Pisa denince  obez beslenmeye alışmış zihinlerimizle Pizza hayal ederken Fin eğitim sisteminde Pisa verileri eğitimin yaldızlı apoleti olarak durmakta.

 Nasıl yapıyorlar da PISA sınavlarında böyle başarılı oluyorlar, eğitimde neden hep örnek gösteriliyorlar diye bir araştırma yaptığımızda bizi Fin hamamında terletecek sonuçlarla karşılaşıyoruz.


1- Biz okula başlama yaşını altı bezli döneme çekmeye çalışıyoruz. Finlandiya’da ise zorunlu okula başlama yaşı 7. Yani bizde çocuklarımız bakıcı ve kreşlerle büyürken Finlandiya'da çocuklar aile sıcaklığı ile büyüyor.

2- Türkiye’de çocuklar birkaç sokak ötedeki okullarına bile mutlaka servisle gidiyor. Finlandiya’da ise çocuklar birinci sınıftan itibaren okula yürüyerek veya bisikletle gidiyorlar. Özel durumlar haricinde çocuklar okula aileleri tarafından götürülmüyor. Halbuki en iyi okul eve en yakın okuldur.

3- Bizde müfredat ve ders kitapları eğitimin baş aktörleri olarak biliniyor. Eğitim kalitesindeki zayıflık genelde bu ikisinin suçu olarak görülüyor. Ama Finlandiya’da çok basit bir müfredat var ve pek değişmiyor. Öğretmenler okutulacak kitapları kendileri seçiyorlar ama yine de ortalıkta pek ders kitabı gözükmüyor. Yani Fin eğitim sisteminde ders kitapları bırakın aktör olmayı, figüran bile değil. Figüranların başrol oynadığı ülkemiz eğitim filmimizden gişe hasılatı beklemek bu yüzden bir hayal.

4- Türkiye’de birinci sınıf öğrencilerinin velileri “Bizim çocuk bugün Matematikten 90 aldı,” diye gururla gezebiliyor. Resmiyette not verilmiyor olsa bile öğretmenler sağ olsunlar kendi inisiyatiflerini kullanarak büyük bir özveriyle testler hazırlıyor ve çocukları sınav dolu bir geleceğe hazırlıyorlar. Ama Finli öğrencilere okulun ilk altı yılında asla not verilmiyor. Buradaki öğrenciler ilk olarak 16 yaşına geldiklerinde ülke genelinde bir sınava giriyorlar.

5- Türkiye’de öğrencilere çöp attırsanız ertesi gün muhtemelen velileri okulu basıp olay çıkarır. Ama Finlandiya’da öğrenciler okulun tüm işlerini nöbetleşe sistemli bir şekilde ortaklaşa yapıyorlar. Yani tıpkı Japon okullarındaki gibi Fin okullarında hizmetli yok, tüm işler öğrenciler tarafından yapılıyor. Böylece sorumluluk duyguları gelişiyor.

6- Finlandiya’daki okullar öğrencilerin rahat edebileceği şekilde tasarlanıyor. Sınıflarda yaparak-yaşayarak öğrenme modeline uygun alanlar mevcut. Binaların fiziksel özellikleri öğrencilerin evdeymiş gibi rahat etmelerini sağlayacak şekilde düşünülüyor. Türkiye’de ise her şeye hazır olan öğrenciler yıllardır komutla rahatlıyor. Zil olmadan komut olmadan hareket edemiyor, inisiyatif kullanamıyor.

7- Türkiye’deki okullarda günde
6 -8 saat ders var ama yetmediği için okul çıkışında etütler, hafta sonu kursları ve özel derslerle bu sayı günde 12-14 saat bandını yakalıyor. Finlandiya’da ise günlük ortalama ders saati sadece 4 . Haftada ortalama 19-30 saat ders var. Bu yönüyle okullarımız eğitim yuvası olmaktan ziyade bakıcılık ve emanetçilik yapan kurumlara dönüşmüş durumda ne yazık ki.

Dünya eğitim ligindeki sıralamamıza baktığımızda, nitelik ve nicelik kavramlarının ne kadar önemli olduğu gün yüzüne çıkıyor.

8- Türkiye’de bütün öğretmenlerimiz kendilerini mesleğin zirvesinde görüyor.

Sınav sonuçları kötü geldiğinde genelde öğrenme güçlüğünden bahsediliyor. Öğretme güçlüğü çeken öğretmenlerin durumu hep sümen altı ediliyor. Bu yüzden mesleki gelişimle ilgili düzenli bir çalışma yok. Aramızda kalsın ama öğretmenlerimiz okumuyor ve kişisel gelişimleri için çaba göstermiyor.

Finli öğretmenler ise haftada en az 2 saat hizmet içi eğitime katılmak zorunda.

9- Türkiye’de, “Hiçbir şey olamazsa, bari öğretmen olsun,” mantığı devam ediyor. Ama Finlandiya’da öğretmenlik mesleği toplumun en gözde mesleklerinden bir tanesi! Öğretmenler master derecesi olanlar arasından seçiliyor. Lise mezunları arasından öğretmenlik için müracaat edenlerin ancak yüzde onu üniversitelerin öğretmen yetiştirme programına kabul ediliyor.

10- Ülkemizde öğretmen olabilmek için sınavdan geçer puan almak yeterli. Finlandiya’da ise öğretmen olabilmek için üç aşamalı bir testten geçmek zorundasınız. Bu aşamalar arasında mülakat, ders anlatma gibi bölümler de var. Ülkemizde heykeltıraş olmak isteyenlere bile özel yetenek sınavı uygulanırken, etten kemikten gerçek insanı şekillendirecek olan öğretmenlerin çoktan seçmeli sorularla mesleğe kabul edilmesi kabul edilebilir bir şey değil. Öğretmen seçiminde objektif bir mülakat, gözlem ve  uygulama olmadan sadece yazılı test sınavı ile devam etmemiz bizi uçuruma sürüklemekte.

11- Finlandiya’da öğretmenlerin gelir düzeyi oldukça iyi. Kendi mesleği haricinde bir iş yaparak ek gelir elde etmeye çalışan öğretmen yok denecek kadar az. Bizde de ek gelir için bir şeyler yapmayan öğretmen yok denecek kadar az. Çünkü aldıkları maaş faturalara bile yetmiyor. Öğretmenlerin fatura ödemek için başka şeylerle uğraşması neticesinde oluşan durumun faturasını da bütün millet ödüyor.

12- Türkiye’de en başarılı öğretmen en çok ödev verendir anlayışı hala devam ediyor. Ama Finlandiya’da öğrencilere ödev verilmiyor. Öğrenmenin yeri okul olarak görülüyor. Bu yüzden Finlandiya’da akşamları çocuğunun proje ödevi için kartona boncuk dizen veli yok.

13- Finlandiya’da hiçbir babayiğit resim dersinden öğrenci alıp matematik çalıştıramıyor. Bizdeyse öğrenciler matematik dersinde sıkılıp defterlerine resim yapıyor. Sonra matematik öğretmeni çocuğu resim dersinde yakalayıp matematik çalıştırmaya götürüyor. Döngü bu kadar kısırken, sistemin üretken bireyler yetiştirmesini beklemek tabii biraz zor oluyor.

14- Bizim sınıflarımızda eğer bütün öğrenciler yerlerinde oturuyor ve ses çıkmıyorsa, o sınıfın öğretmeni övgü alıyor. Ama Finlandiya’da durum tam tersi… Eğer bir sınıftan hiç ses çıkmıyorsa, öğrenciler sıralarında oturuyor ve hiç kalkmıyorlarsa o öğretmen soruşturmaya alınıyor. Çünkü Fin eğitim sisteminde ders anlatan bir öğretmen yok. Hep birlikte etkinlik yapan sınıflar var. Bu yüzden Fin okullarındaki sınıflarda, “Ayakta gezinme evladım, otur yerine,” sözü pek duyulmuyor.

15- Finlandiya’daki okulların kantinlerinde su, süt ve meyveden başka hiçbir şey yok. Bizdeyse işin suyu çıkmış durumda. Her teneffüs fıstıklı çikolata yiyen çocukları 8 saat sırada oturtmaya çalışmak öğretmenler için büyük imtihan! Belki de bu yüzden teneffüste sınıflardan hızlı boşalma rekoru bizde.

 Dünya geneline bakarsak en iyi eğitim veren ülkeler arasında Finlandiya, Singapur, Kanada, Japonya ve Güney Kore öne çıkmakta. Bu ülkeler genellikle öğrencilerin başarısını ve eğitim sistemlerinin kalitesini ölçen uluslararası derecelendirme kuruluşlarının sıralamalarda üst sıralarda yer alırlar.

Bu ülkelerin eğitim sistemlerini incelediğimizde ortak özellikler şu maddelerde özetlenebilir.

1- Öğrenci merkezli eğitim yapmaktalar .

2-Öğretmenlerine değer veriyorlar ve ekonomik koşullara ezdirmiyorlar.

3- Kitap okuma alışkanlığı en üst sıralarda

4- Öğretmenler belirli sürelerde yer değiştiriyor yani rotasyona gidiyorlar.

5-Ebeveynler öğretmenleri çocuklarının önünde tartışmıyorlar, çocuklarını emanet ettikleri okulları asla kötülemiyorlar.

6- Yaparak, yaşayarak gözleme dayalı, her çocuğun öğrenebileceğinden hareketle bilimsel eğitim veriyorlar.


7- Mesleki eğitime önem veriyorlar ve herkes üniversiteye gitmek zorunda değil. 
Herkes liseye gitmek zorunda değil. İş başında eğitime çok önem veriyorlar.

 

Özetleyecek olursak eğitimde başarılı ülkelerin ortak özelliklerini incelediğimizde ülke olarak eğitim yol haritamız da ortaya çıkmaktadır.

Başlıkları ile bakarsak ;


Kaliteli Öğretmenler:

Nitelikli ve iyi eğitim almış öğretmenler, öğrencilerin başarısını artırır.

Eşitlik ve İçerme:

Eğitim sistemlerinde adalet ve eşitlik ön planda olmalıdır, her öğrencinin potansiyeline ulaşmasına olanak sağlanmalıdır.


Öğrenci Merkezli Yaklaşım:

Öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına ve öğrenme stillerine uygun yöntemler kullanılmalıdır.

Erken Çocukluk Eğitimi:

Erken yaşlarda sağlam bir temel oluşturmak için erken çocukluk eğitimine yatırım yapılmalıdır.


Teknoloji ve İnovasyon:

Eğitim teknolojisi ve yenilikçi yöntemler, öğrenme deneyimlerini geliştirmek için kullanılmalıdır.


Aile Katılımı:

Ailelerin eğitim sürecine aktif katılımı ve destekleri, öğrencilerin başarısını artırır.

Uzun Vadeli Vizyon ve Politikalar:

Başarılı ülkeler genellikle uzun vadeli eğitim politikaları ve vizyonlarına sahiptirler, değişen ihtiyaçlara uyum sağlayacak şekilde sürekli olarak güncellenirler.

Eğitim bizde olduğu üzere futbol topu gibi ayağa düşen bir kavram olmamalıdır. Eğitimde uzmanlaşmaya önem verilmeli, eğitimciye saygı gösterilmelidir. Artık sus, dinle, düşün ve konuş eğitimleri verilmelidir.

Eğitim, kişilerin iki dudağı arasından çıkacak bir cümle ile yerle yeksan olmamalıdır, kendi değerlerinden beslenen bir eğitim politikası olmalıdır, vesselâm.


KAYNAKÇA

1 -Vikipedia

2 -Tüik 2023 verileri

3- IcesTurkey web sitesi

4- İnfo Finland.fi web sitesi


ETİKETLER

pisa , eğitim, millieğitim, Finlandiya, Singapur, Japonya, Fullbright, müfredat, öğretmen, inovasyon, MEB