Meridyen Eğitim Kurumları

İbrahim Balcı


MEZAR TAŞLARI DA KONUŞUR

İnsanlar doğar, büyür ve ölür. Her şey doğumla başlar, ölümle sona erer. Bu iki olay arasında geçen zaman insan hayatının yansımasıdır.


Doğumlarla nasıl insanlık ürüyorsa, ölümlerle de eksiliyor. Bir asır önce 4-5 milyar olan nüfusun yüzyılımızda 7 milyarın üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Elbette ki insanlık var olduğu sürece doğum, yaşam ve ölümler de olacaktır.
Hayatın içinde aranılan her şey vardır. İnsanlar aradığı her şeyi hayatın içinde bulurlar. Bu biraz da o insanın beceri, kısmeti ve yetenekleri ile ilgilidir. İnsanlar bu özellikleri ile toplum içinde kendilerine yer bulurlar. Bazıları sıradanlaşır yiter gider, iz bırakamaz, bazıları vardır çevresinde, saygınlığını pekiştirir, bazıları vardır toplumun çok önemsediği, unutulmazlar arasına girmeyi hak ederler. İşte bunlara örnek insanlar denir.
İnsanları gerçek anlamda kategorilere ayırmak herkesin işi değildir. İnsanların bir kısmı bu ayrımı yaptıkları ile kendileri belirler.
Her ne olursa olsun, yaşayan herkesin iyi kötü bir hayatı vardır ve herkes günü geldiğinde son nefesini verecek ve topraktan halk olduğu gibi toprağa verilecektir.
Evet, hayatı sona erenlerin defnedilecekleri yere mezar/mezarlık denilmektedir. Hemen her kentte, her köy ve çoğu kez de ilçelerde mezarlık vardır. Örneğin Sarıyer’de sadece merkez mahallede 4 mezarlık bulunuyor. Mahalleleri de eklersek bu sayı yirmiyi bulur. Sarıyer’in bir özelliği Türkiye’nin en büyük mezarlığı olan Büyük Kilyos Mezarlığı Sarıyer İlçesinde ve Uskumruköy Mahallesi sınırları içindedir. Bu mezarlıklarda binlerce insan gömülüdür. Kimileri isim isim bilinmekte, kimilerinin izini sürmek imkânı dahi yoktur. Ne mezarı bellidir, ne de bir gelen gideni vardır.
Ölenler kolay unutulmaz. Bayramda seyranda ziyaret edenleri vardır. Hatta belirli zamanlarda bu ziyaretler yapılır. Mevtaya dua okunur. Hatta mezarlıklara gidip de saatlerce oturan ve kendini uhrevi dünyasına terk ederek kendisinin ölüm halini düşünmekte olmanlar vardır. Bu tip insanları sık sık görmek mümkündür mezarlıklarda.
Ölenleri unutmak kolay değildir. Ölümün hak olduğuna inananlar biraz daha kanaatkâr olurlar. Bazıları ise ölen yakınını yıllar geçse de unutamazlar, yıllar yılı ağlar  dururlar.
Ancak yıllar geçse de mezarlıklardaki mezar taşları doğruları söylemekte devam eder. Ölen için yaptırılan mezarların kitabelerinde adı-soyadı, doğum ve ölüm tarihleri yazılır. Bazı mezar taşı kitabesinde ise örnek yazılar, yakarışlar, dualar görülür. İşte bu mezar taşlarından örnekler vereceğim bu yazımda. Allah ölenlerimizi rahmeti ile doyursun.
Merkez Sarıyer’deki misafir mezarlığında bir mezar taşı kitabesi dikkat çeker. Kitabesinde şöyle yazar ”Hüvelbaki Talallah/Medet senden Resulullah. Atik-Alp Manisalı Aile Kabri. Hatice Manisalı, 1299 (1883-1984). Hatice Hanım Efendi tam tamamına 102 yaşında terki dünya eylemiş… Süleyman Ersen’e ait bir diğer mezar kitabesinde  ”Allah baki/Dur yolcu bir Fatiha lütfen bana/Ecel bugün bana ise yarın sana/Burada yatanların ruhuna Fatiha (1909-1988).  Faike Hanımın mezar kitabesinde şöyle yazıyor “”Ey yolcu Fatihasız geçme buradan/Felek herkesi çağırıyor sıradan/Çok zevkli âlemde yaşadık/Anlamadık bir şey duymadık”. İşte ibretlik bir mezar taşı kitabesi “Çok koştuk çok yorulduk/Nihayet akıbeti bulduk-/Hasan eşi Müveddet Düştegör/Ruhuna Fatiha”.
Bazı mezar taşı kitabelerinde alışılmışlığın dışına çıkılır ve önemli bir şairin mısraları gözlenir. Örneğin genç yaşta ölen Yıldırım Armağan’ın mezar kitabesinde Yahya Kemal’e yer verilmiş, Şöyle ki: “Bir merhaleden güneşle dünya görünür/Bir merhaleden her iki dünya görünür/Son merhale bir faslı hazandır ki sürer/Geçmiş gelecek cümlesi rüya görünür” (1931-1964).
Bir mezar taşı kitabesi ise insanın içini parçalar, Aynen şöyle “Düşerse bir şahın ayağına/Ağlarsa bir sabah gül dalı/Kalırsa bir yavru yetim/Adın kalleş olsun/Makbule Acar (1925-1985).
Dili vardır, konuşur mezar taşı kitabeleri. İşte bir kitabe “Ölüm bir sükûn bahçesidir ki/Orada bir doğar güneşle ay/Bu aydınlık devrede yatıyor/Güller arasında Mehmet Tümay (1903-1970).
Maşallah yaşamaya doyamayan aman yine de ecele yenik düşenler var. Örnek mi? İşe bir kitabe “Lailaheilallah Muhammeden Resullullah/Mehmet Yaşar/Ruhuna Fatiha 1267 (1851-1961) Maşallah Mehmet Yaşar Efendi tam tamamına 110 yaşına kadar yaşayıp cennete uğurlanmış…
Yüz yaşı geçenlerden biride Sarıyer’in en eskilerinden olan Tıp Doktorlarının şeyhi Prof. Dr. Hacı M. Nuri Canbakan’dır. 1850 de doğmuş 1952 de ve 102 yaşına kadar yaşarak cenneti garanti etmiş kendine sonra da eyvallah demiş dünyaya.
Yıllarca Çanakkale Savaşları Kahramanı Nusrat Mayın Komisi Komutanı Yüzbaşı Hakkı Kaptanın mezarı nerede diye tartışılır. Onun mezarını bulamadık ama hanımı ile kızının mezarını Sarıyer Mezarlığında bulduk. Mezar taşı kitabesinde şöyle yazıyor “”18 Mart Çanakkale Zaferi Kahramanı Tophaneli İbrahim oğlu Yüzbaşı Hakkı Kaptan’ın eşi Rahime Yaşar 1944 ve kızı Feriha Yaşar 1946”…  Rahmetlinin torunu arayarak Sarıyer’de mezarımız yok dediyse de mezar resmini gönderdik kendisine, gel gezdirelim, gör mezarını, zira mezar taşları yalan söylemez dedim ama gelen olmadı… Kabullenmiş olmalı.
Unutmayalım Osmanlı’nın en büyük Sadrazamlarından biri olan Çandarlı Halil Paşa’nın da bir kolu Sarıyerlidir ve Niver Çandarli ile İhsan Çandarlı Sarıyer Mezarlığında gömülüdür.
Aynı mezarlıkta ana-kızın yan yana olan mezarlarını ziyaret edip yazımızı sonlandıralım. Anne ne zaman öldü tespit edemedik, şiiri yazan kızı Şükran Uran 1969 ölmüş ve annesinin yanına defnedilmiş. İşte adete gözyaşı döken bir mezar taşı kitabesi:

“Tükenmez hicranla gönlüm yaralı
Sensizlik kalbimi dağlıyor anne
Yapayalnız bırakıp gittin kızını
Bu gece ne hazin ağlıyorum anne.

Eskiden ağlarken sana koşardım
Gözyaşlarınla coşardım anne
Sarardı şefkatli kolların beni
O zaman ne mutlu yaşardım anne.

Her ümit yabancı şimdi kalbime
Her çehre veriyor bir elem anne
Sevgisiz şefkatsiz bu hazin ömrü
Ben sensiz hayatı istemem anne.

O tatlı gözlerin toprak mı oldu
Şefkatli yüreğin durdu mu anne
Göklere yükselen muzaffer ruhun
Cennette yerini buldu mu anne?

Tam üç yıl oluyor öksüzüm ben de
Bu hayat ateşi sönmüyor anne
Tanrıya ulaşan edep yolunda
Ölüme gidenler dönmez mi anne? (Şükran Uran)
Allah hepsine de gani gani rahmet eylesin, mekanları cennet olsun