Bugün, 24 Temmuz, Türkiye için iki önemli olayı bir araya getiriyor: Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanışı ve Gazetecilik ve Basın Bayramı. Bu iki tarihi dönüm noktası, cumhuriyetimizin temellerini atan bağımsızlık mücadelesi ve ifade özgürlüğünün önemini vurgulamak adına anlamlı bir sentez oluşturuyor.
Lozan: Uluslararası Tanınırlık ve Egemenliğin Tescili
Bundan 102 yıl önce, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı'nın diplomatik zaferiydi. Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda tanınmasını sağlayan bu antlaşma, sınırlarımızı çizmiş, kapitülasyonları kaldırmış ve tam bağımsızlığımızı tescil etmiştir. Lozan, sadece askeri bir zaferin taçlandırılması değil, aynı zamanda egemenlik ve eşitlik prensiplerinin uluslararası hukuk nezdinde kabul görmesinin de bir simgesidir. Bu antlaşma, modern Türkiye'nin kuruluş felsefesini ve dış politikasının temelini oluşturur.
Gazetecilik ve Basın Bayramı: Özgür Kalemin Gücü
Aynı gün kutladığımız Gazetecilik ve Basın Bayramı ise, 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte sansürün kaldırılmasını simgeler. Bu tarih, Türk basın tarihinde ifade ve düşünce özgürlüğünün kazanıldığı bir dönüm noktasıdır. Sansürün kalkmasıyla birlikte gazeteler, halkın haber alma ve bilgi edinme hakkını daha özgürce kullanmaya başlamış, bu da demokratikleşme sürecine önemli katkılar sağlamıştır.
Gazetecilik, bir toplumun aynası, denetleyicisi ve yol göstericisidir. Doğru, tarafsız ve sorumlu habercilik, bireylerin bilinçli kararlar almasını sağlar, kamuoyunu aydınlatır ve iktidarları denetler. Bu bağlamda, basın özgürlüğü, modern bir demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olarak öne çıkar.
Lozan ve Basın Bayramı: Ortak Paydada Buluşan Değerler
Lozan Barış Antlaşması ile Gazetecilik ve Basın Bayramı'nın aynı güne denk gelmesi bir tesadüften öte, derin bir anlam taşır. Lozan, Türkiye'nin ulusal bağımsızlığını ve egemenliğini perçinlerken, Basın Bayramı düşünce bağımsızlığını ve ifade özgürlüğünü vurgular. Bir ülkenin tam bağımsızlığı, sadece toprak bütünlüğü ile değil, aynı zamanda halkının düşünsel özgürlüğü ile de tamamlanır.
Bugün, bu iki önemli olayı anarken, geçmişten ders çıkararak geleceğe daha sağlam adımlarla ilerlemeliyiz. Basın özgürlüğünün güvence altına alındığı, gazetecilerin mesleğini özgürce icra edebildiği bir ortam, Lozan'da kazanılan bağımsızlık ruhunu da yaşatacaktır. Unutmayalım ki, güçlü ve demokratik bir Türkiye, ancak özgür bir basınla mümkündür.
Bu özel günde, ülkemizin bağımsızlığı için mücadele eden başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anıyor, basınımızın değerli mensuplarının Gazetecilik ve Basın Bayramı'nı kutluyoruz.



