Meridyen Eğitim Kurumları

Ali Can Boran


Laiklik Dinsizlik Değil, Dinin Güvencesidir

Yakın zamanda, kendisini bir tarikata mensup olarak tanıtan ve geçmişte çocuk tacizi gibi dehşet verici bir suçtan hüküm giymiş bir şahsın sözleriyle karşılaştım.



Bu kişi, "laikliğin dinsizlik olduğunu, Atatürk'ün dinsiz olduğunu ve onun yolundan gidenlerin cehenneme gideceğini" iddia etti. Bu sözler, sadece bir cahillik göstergesi değil, aynı zamanda tarikatların tehlikeli zihniyetinin de bir yansımasıdır.
Öncelikle, laiklik tanımını netleştirmek gerekiyor. Laiklik, sanılanın aksine dinsizlik veya dine karşı olmak değildir. Laiklik, devlet işleriyle din işlerinin birbirinden ayrılması, devletin tüm inançlara eşit mesafede durması ve inanç özgürlüğünü güvence altına alması demektir. Yani laik bir devlette, herkes kendi inancını özgürce yaşayabilir, kimse inancından dolayı ayrımcılığa uğramaz. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet, bu ilkeyle hem devleti çağdaşlaştırmış hem de dinin siyasete alet edilmesinin önüne geçmiştir.
Bu noktada, tarikatların ve cemaatlerin toplum için oluşturduğu tehlikeye dikkat çekmek elzemdir. Elbette her tarikat ve cemaat aynı değildir ancak bu yapıların bazıları, kapalı ve denetimden uzak bir ortamda, liderlerinin mutlak otoritesini tesis ederek, sorgulamayan ve biat eden bir kitle yaratma amacı taşır. Bu durum, bireylerin akıl ve vicdan hürriyetini kısıtlar. En vahimi ise, bu kapalı yapılar içinde, maalesef, çocuk istismarı, taciz ve tecavüz gibi insanlık suçlarının gizlenmesi ve üstünün örtülmesidir. Söz konusu şahsın geçmişi de bu acı gerçeğin bir örneğidir. Çocuk tacizcisi bir kişinin, dinden, ahlaktan veya cehennemden bahsetmesi, dinin ne kadar kolay bir şekilde istismar edilebildiğinin ve kirletilebildiğinin trajik bir kanıtıdır.
Din, kişisel bir inanç meselesidir. Kutsal kitaplarda yazanların ne anlama geldiği, nasıl yorumlanacağı kişiden kişiye değişir. Kimsenin bir başkasına "senin inancın yanlış, sen cehenneme gideceksin" deme hakkı yoktur. Bu türden fetvalar vermek, sadece ve sadece kendi cemaatini, kendi mutlak doğrusunu yaratmaya çalışan, farklılıklara tahammül edemeyen, dinin hoşgörü ve sevgi felsefesini hiçe sayan bir zihniyetin ürünüdür. Atatürk'ün laiklik ilkesi, tam da bu zihniyetin toplumsal barışı tehdit etmesini engellemek için hayati bir öneme sahiptir. Laiklik, dinin siyasete ve karanlık emellere alet edilmesine karşı bir kalkandır.
Sonuç olarak, laiklik dinsizlik değil, her inancın özgürce var olabilmesi için devletin sunduğu bir güvencedir. Laik bir devlette, kimse inancından dolayı yargılanmaz. Asıl tehlike, dini kendi karanlık emellerine alet eden, akıldan, bilimden ve hoşgörüden uzak tarikat zihniyetidir. Bu zihniyetle mücadele etmek, hem cumhuriyete hem de dinin gerçek değerlerine sahip çıkmak demektir.
 

LÖSEV BAĞIŞLARINIZ İÇİN