Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


KUR'AN-I KERÎM'E GERÇEK SAYGI..

Kur'an-ı Kerim Mekke ve Medine dönemlerinde nazil olmuş,  İstanbul, Trabzon, Anadolu ve dünyanın pek çok yerinde geçmişten bugüne O'nu lâfzen  tilavet eden ünlü kâriler yetişmiştir. 


Ülkemizde konu ile ilgili eğitim kurumlarımızda geleceğe yönelik olarak Kur'an-ı Kerim'in lâfzen tilâveti konusuna gerekli önemin verildiğini de rahatlıkla söyleyebiliriz.

       Buraya kadar her şey güzel de Kur'an-ı Kerim'in anlam olarak tilâveti konusuna verilen önem; bazı istifhamlar/soru işaretleri taşıyor. Kur'an-ı Kerim,  bizleri cahiliye dönemi karanlıklarından kurtararak bilgi aydınlığına çıkarmayı amaçlamaktadır (Ahzab, 33/43; Hadid, 57/9 ve ilgili diğer âyetler). Bunun için Yüce Yaratıcı'nın peygamberimiz aracılığı ile göndermiş olduğu Kur'an-ı Kerim'deki buyrukları uygulamaya geçirmek şarttır.  Öyle ise, söz konusu buyrukları anlamadan nasıl uygulamaya koyacağız ki?  Demek ki öncelikli olarak Kur'an-ı Kerim'i anlamak gerekiyor. Çünkü bu konudaki duyarsızlığımız, dünya yaşantımızda bizleri başarısızlığa götüreceği gibi aynı zamanda Kur'an-ı Kerim tarafından -ahirette- aleyhimize şikâyet konusu da olacaktır. Bu tür vurdum duymazlıklarımızı Yüce Yaratıcı, 'İlim' sıfatı gereğince önceden bildiği için gündem yapmış ve, 'Peygamber der ki, 'Rabbim, kavmim bu Kur'an'ı  terk etti' (Furkan, 25/30) şeklinde dikkatimizi çekmiştir.

       Dikkat edilirse; yukarıda cümleler arasında 'Kur'an-ı Kerim'in ' "lafzen" ve "anlam" olarak Tilaveti' diye iki kavram kullandım.  Evet Kur'an-ı Kerim Peygamberimizin yirmi üç yıllık peygamberlik hayatında Mekke ve Medine dönemlerinde lafzen nazil olarak sona ermiştir. Bu konuda Fatiha Suresi'nden başlayarak Nas Suresi'ne kadar O'nda lafzen bir değişiklik asla olmaz. Yani bu konuda ilk nâzil olduğu hâlini muhafaza etmektedir ve hep de böyle kalacaktır. Çünkü Kur'an; lâfız kıraati olarak statiktir/durağandır.  Ancak kur'an-ı Kerim'i tilavet eden her kişiye O, yeniden nazil oluyormuşçasına canlıdır ve Kur'an-ı Kerim bu bağlamda; anlam olarak dinamiktir/doğurgandır. Çünkü Kur'an-ı Kerim; her dönemde O'nu  tilâvet edenlere söyleyecekleri olan ve olaylara yön veren bir kitaptır. Tabi ki bu konuda O'na canlılığı verecek/ictihad edecek olan da yalnızca ulemadır. Bu konu uzman olmayanları aşar ve oraya asla dalmamalıyız. Zaten Mehmed Âkif de',

  'Doğrudan doğruya Kur'an'dan alarak ilhamı,

  Asrın  idrakine söyletmeliyiz İslam’ı'

 dizelerinde bu hususa vurgu  yapıyor.

      Genelde şikâyetlerimiz olur, 'işimde başarım yok, aile içerisinde huzursuzluk yaşıyorum, eski komşuluklar yok, ne kadar fazla kazansam da paranın bereketi yok, sıkıntılarıma bir türlü çözüm bulamıyorum..' gibi. Bu tür psikolojik ve sosyal sıkıntılar yaşandığı durumlarda, Kur'an ayetlerini kendisine okutarak üfleten veya okuyarak üfleyen ve bu şekilde şifa arayanlar da oluyor. Evet sorunlarımızın çözümü için yegâne şifa kaynağımız  Kur'an'dır.  Bunda şüphe yok (Baara, 2/2), ancak bilinmesi gereken;  'Kur'an'ın bize nasıl şifa olacağı?' hususudur. Açık ve seçik olarak söyleyeyim ki; Kur'an ayetlerini okuyup üflemekle şifa bulamayacağımız ve başarısız olacağımız gibi, doğacak olumsuzlukların  Kuran'a fatura edilmesine de neden oluruz. Peki, 'Kur'an'dan öyle bir şey indirildi ki; mü'minler için şifa ve rahmet..' (İsra, 17/82)  garantisi olmasına rağmen halâ daha Kur'an bize şifa olmuyor?' sorusu yeniden karşımıza çıkıyor.  Bu sorunun cevabı apaçık ortadadır; Kur'an-ı Kerim'de bizden istenenleri yerine getirmiyoruz da ondan. Çünkü hasta olduğumuz zaman muayene olduğumuz  doktorun bize yazdığı reçeteyi suya atıp içmiyoruz, aksine hemen  eczaneye koşarak  onun tavsiye ettiği ilâçları alarak kullanıyoruz. Aynen bunun gibi Kur'an ayetlerini de okuyarak üflemek yerine, onlardaki gerekliliği yürürlüğe koymak gerekir.  Kur'an'ın bizlere  şifa ve rahmet olması için  de öncelikle O'nu anlamalıdır. Zaten bu konuda, 'Ha Mim, biz apaçık olan bu kitabı Arapça bir Kur'an yaptık ki anlayasınız diye' (Zuhruf, 43/1-3) buyruluyor. Yani Kur'an-ı Kerim metninin Arapça olması; insanlık kamuoyuna indiği toplumun Arapça konuşmuş olmasından dolayıdır. Ama Kur'an'ın genele hitabı olarak anlaşılması; amaçtır. Zaten Kur'an-ı Kerim'i değişik dillere çevirisi de bundan dolayı yapılmaktadır. Aşağıdaki dizelerde, biyolojik hastalıkların tedavisi olan ilâçları barındıran eczaneye teşbih/benzetme yapılarak Kur'an-ı Kerim'in hayattaki sıkıntıların çözümü olduğu ne de güzel anlatılmıştır.

'Eczanede ama hangi rafta, şişede?

Kur'an ki tek ilaçtır, -ama- örümcekli köşede'.

     Evet, Kur'an-ı Kerim'in her derdimize çare olduğunda şüphe yoktur. Ancak bazılarımız halâ daha onu evlerimizde ulaşılmayacak en üst köşelerde saklamakta ısrar ediyor.  Hepimizin bildiği gibi, 'Kur'an-ı Kerim'e  Saygı' bağlamında tekerleme halinde anlatıan bir husus var. Şöyle ki;  "Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey, misafir olduğu evin odasında  duvarda asılı olan bir Kur'an-ı Kerim görünce, saygısızlık olmaması için ayaklarını uzatarak yatmamış ve sabaha kadar uyumamış, işte Osmanlı Devleti, bunun için asırlar süren bir dünya devleti olmuş". Bu anlatım, benim açımdan hiç inandırıcı değildir. Bana göre konu şöyle anlatılmalı; Osman Bey, iki gün eşit olmayacak anlayışı ile çalışmak, işi ehline vermek, adıl olmak, haklara riayet etmek gibi Kur'an-ı Kerim'in bizden isteklerini baz aldığı için temelini  sağlam atarak Osmanlı Cihan Devleti'ni kurmuş ve bu devlet asırlarca üç kıtada insanlığa adalet dağıtarak müreffeh yaşam alanları açmıştır.  Çünkü 'ayakları yanında uzatmamakla Kur'an'a yeteri derecede saygı ' gösterilemez. Tamam o da olsun, ancak şu husus bilinmeli ki; Kur'an'a en büyük saygı; O'ndaki öğretilere duyarsız kalmamaktır. Konunun mefhum u muhalifi ifadesi ile, Kur'an'a en büyük saygısızlık; O'nun dediklerini yapmamaktır.  Mehmed Âkif, Kur'an'ın bizden beklentisini ve bizim ise  kayıtsız kalışımızı ne de güzel ifade ediyor.

'İbret olmaz mı bize, her gün okuruz ezber de? Yoksa bir maksat aranmaz mı, bu ayetlerde? Lafzı muhkem, yalnız anlaşılan Kur'an'ın,

Ama hiçbirimiz kaydında değiliz mananın.

Ya açar bakarız Nazm-ı Celîl'in yaprağına,

Ya üfler geçeriz, bir ölünün toprağına, İnmemiştir Kur'an, şu hakkıyla bilin,

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için'.

     Yukarıdaki dizelerde de ifade edildiği gibi Kur'an'daki muhkem ayetler;  kişinin eğitim seviyesi ve meslek alanı ne olursa olsun rahatlıkla anlayacağı ve  anlamak zorunda olduğu,  hayatına uygulayacağı ve uygulamak zorunda olduğu ödevleridir.  Adaletli ol, hak yeme, hiçbir cana kıyma, iftira atma, anne babana öf deme, kıskanma, hiçbir cana kıyma, abdest al, namaz kıl, oruç tut, sabret, zekat ver, alçak gönüllü ol, sözünde dur, uzak ve yakın komşuya iyi davran, zinaya yaklaşma, hamr/sarhoş eden maddeleri kullanma gibi. Görevimiz bu hususları ifa olmasına rağmen Muhkem Âyetleri yerine getirmek; bedenen ve malen bayağı uğraşıyı/fedakârlığı gerektirdiği için,  bunları terk ediyor ve  bizden mâli anlamda hiçbir götürüsü olmayan, boyumuzu aşan, sosyal ve fen bilimlerde uzmanlık gerektiren müteşabih ayetler alanına girerek çevremize 'biz de varız' gòrüntüsünde yorum yaptığımız da çok oluyor.  Halbuki Kur'an'da bu yanlışa düşenlerin halet-i ruhiyeleri,  'kalplerinde eğrilik olanlar' (Âl-i İmran, 3/7) diye anlatılarak onlara eleştiri getirilmektedir. Mehmed Âkif yukarıdaki dizelerinde, '

'İnmemiştir Kur'an, şunu hakkıyla bilin,

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için'

 ifadesi ile Kur'an'ın gönderiliş amacının, 'yaşayan kişileri uyarmak' (Yasin, 36/70) olduğuna vurgu yapıyor. Yoksa -müstakil bir yazı konusu olmakla beraber-  ölülerimize elbette bağışlanma ile ilgili Kur'an âyetlerini okuyacağımızı reddetmiyor. Cenazelerimizde elbette Kur'an okuyacağız, herhalde trampet çalacak hâlimiz yok. Vurgulanmak istenen husus; hayatta iken Kur'an-ı Kerim'de bizden istenenleri uygulamaya geçirip bu dünyayı cennete dönüştürmek ve âhirette de cennet istemeye yüzümüzün olmasıdır.

       Özetle; dünya ve ahiret mutluluğu için 'Muhkem' ayetler, bize yeter ve artar bile. Ancak bizler -istisnalar bir yana-  bunu yapmadığımız için; Kur'an da bizi cahiliye karanlıklarından bilgi aydınlığına çıkartmıyor..