Meridyen Eğitim Kurumları

Cemil Özbalta


KAVAL'I KİMLER ÇALIYOR?

  Osman Kavala'nın tutukluluğunun dördüncü yılı nedeniyle başta ABD ve Avrupa ülkelerinin bazıları ile Yeni Zelanda, ve şu ülkeler,  ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Kanada ve Yeni Zelanda'nın imzaladığı ortak açıklamada Türkiye adaletine ayar vermeye çalışarak şu ifadeler yer verdiler.


"Bugün, Osman Kavala'nın tutukluluğunun başlamasının 4. yıl dönümü. Daha önce verilen beraat kararının ardından farklı davaların birleştirilmesi ve yeni davaların açılması yoluyla davasında süregelen gecikmeler, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve Türk yargı sisteminin şeffaflığına gölge düşürüyor.

     "Kanada, Fransa, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, İsveç ve Amerika Birleşik Devletleri büyükelçilikleri olarak birlikte, Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleri ve iç hukukuyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye'ye çağrıda bulunuyoruz."

     Kim bu ülkeler ve Osman Kavala bunları neden bu kadar ilgilendiriyor?. İstanbul adalet sarayında teröristler tarafından hunharca katledilen hakim için ses çıkarmayan bu sözde özgürlükçü  ülkeler Kavala için neden çığırtkanlık yaparlar?. Osman Kavala onlar için ne ifade ediyor?

     Terörü destekleyen Demirtaş için bile adalet arayan bu terör sevici devletlerin yıllarca finanse ettikleri ve başarılı bir iş adamı haline getirdikleri Kavala ve onun gibilerinin bu ülkede tükenmelerini istemezler. Bunlar onların emniyet  frenleridir.

     Ülkemiz ne zaman ayakları üstüne dikilmeye başlar bu frenler sayesinde ülkenin hızı kesilir ve sömürülerine devam etmeye başlarlar.

     Büyük şeytan ABD Siyonist Yahudilerin en merkezinde bulunur, sonrasında İngiltere, Almanya, Fransa ve Hollanda ve diğer küçük ülkeler gelir. Enteresan değil mi dikkatinizi bir şey çekti mi,  İngiltere bu ülkeler arasında yoktur, ama valilikle yönettiği Yeni Zelanda bu ülkelerin içinde o bildiriye imza attı. Yanı direk yoktur ama endirekt olarak ben buradayım dedi.

     İngiltere’nin bu şer bildirinin içinde olmaması Türkiye ile iyi giden dostluğunun bozulmaması içindir. Hızla kalkınan bir Türkiye’yi karşısına almaktansa yanında durmayı ve Afrika orta Asya ve Orta Doğudaki payın ABD ve Fransa’ya gitmesini engellemek ve kendi yönüne döndürmektir.

     Buradan görülmektedir ki, Siyonist Yahudi sermayesi de birkaç parçaya bölünmüştür, İngiltere’deki güçlü Siyonist sermayesi ABD ile savaş halindedir. Bir takım Siyonist sermayesi  ise Çin ile hareket etmektedir.

     Bu acılımı neden yaptık diye düşünebilirsiniz, dünya sermayesi dolar ve avro üzerine kurulmuş, her iki para birimi de Siyonist Yahudilerin ürettiği paradır. İngiltere para birimi siterlin, çok değerli olmasına rağmen dünya genelinde ticari alanda çok bir hükmü yoktur.   Bunun içinde özellikle birinci dünya savaşından sonra İngiltere dünya hakimiyetini ABD’ye kaptırmış, üstüne güneş doğmayan İmparatorluk sisli ve bulutlu bir hale bürünmüştür. Özellikle Avrupa birliğinden ayrıldıktan sonra eski gücünü kimseye bağlı kalmadan toparlamak istemesi ve yeni güçlü ortak arayışı  dostlara yönelmesine sebep olmuştur.

     Ülkemizi son on yıldır rahatlık vermeyen, ABD ve Avrupa’daki dostları, Osman Kavala ve onun gibi çıban başlarını arazilerde yayarak  patlatmış ve ülkemizin yürüyüşü engellenmek istenmiştir. Buna kısmen de başarılı olmuşlardır. Bu irinleri temizlemek yıllar almakta ve Türk adalet sistemi bu işin üstesinden gelecek güçtedir. Ancak ülkemizin kalkınmasını istemeyenlerin bu gibi mikropları devreye sokarak onların eli altında ki, virüslerle beraber  bizim gibi ülkelere ve bize çok büyük zararlar vermektedir.

     Velhasıl Türkiye’ye karşı yetiştirilen içte ve dışta ne kadar şer odakları vakıf dernek gibi kuruluşları ve şahıslar varsa, bunları kollamak korumak ve hayata tutundurmak düşman devletlerin görevidir. Peki düşmanın desteklediği bu kişileri savunmak içerdeki bazı muhalif partilerin görevimidır?. Onlar ülkelerine karşı oynanan oyunun farkında değiller mi?.. Yoksa bilerek veya bilmeyerek onlar da güçlünün yanına yer alarak ülkelerine karşı haince suç işlemiyorlar mi?..

     Herkes şunu bilsin ki, mesele ülkede adaletin veya sistemin kötü gitmesi değildir, şer devletlere göre mesele iyi giden ülkelerin ekonomilerini bitirip onları çaresiz bırakmaktır. Yoksa mesele demokrasi ve özgürlük olsaydı, en özgür ve demokratik ülkeler Irak ve Libya olurdu. Oysa kan ve göz yaşı oralarda dinmiyor.

     Bazı siyası dernek vakıf ve partiler şer güçlerle hareket etse de, halk olarak bunları görmek bizlerin “insanı vicdanı ve vatanı görevimiz” değil mi?. Gelecek “nesillere göz yaşı mi, tebessüm” mü bırakmak artık sizin elinizde.