Bugün İzmir Torbalı'nın kıymetli Müftüsü Mehmet Muslu Bey'in feysbuk sayfasından yaptığı canlı yayından takip ettim. Beni mazur görsün. Söylemiştim kendilerine, alanında çok başarılı ama bu konuda da mahir, kendisi gazeteci olacaktı. Konu şudur.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur'an kursları arasındaki 'Kur'an-ı Kerim'i Güzel Tilavet Etmek' konulu yarışmayı bu yıl İzmir'de düzenledi. Yarışmaya ülke çapında değişik illerden katılım sağlandı ve İzmir'den genç bir hafızımız birinci oldu. Yarışmada birinci olan hafızımızın örnek Kur'an tilavetini çok beğendim. Bana göre sanki bu dünyanın benzerini bile bir daha göremeyeceği büyük kârî İsmail Biçer'den esintiler duyar gibi oldum. İzmir Valimizin de program sonundaki konuşması çok içerikli ve duygu yüklüydü. Kutluyorum kendilerini. Sıra ödül törenine gelmişti. Ödül töreninde ilk üç değil de ilk beş açıklandı. Bu açıklama Türkiye'de sadece Diyanet İşleri Başkanlığının bir programında ilk değil, bütün kurumlar nezdinde bir ilktir. Bunu da uygulamaya koyan İzmir Müftü Yardımcısı Oğuzhan Kadıoğlu Bey'dir.
Tahmin ediyorum Oğuzhan Bey'le bundan iki ay kadar önce bir telefon görüşmesi yaptımıştık. Sohbet ödül törenine gelmiş ve Oğuzhan Bey'le istişarede bulunmuştuk. Kendilerine demiştim ki, Türkiye'de bunu ilk defa siz uygulayın. Ödül törenlerinde ilk üçe değil de ilk dörde, beşe, veya altıya ödül verilsin. Veya sadece birinci açıklansın. Kendisi de bana 'neden?' demişti. Eksik olmasın benim görüşlerime değer verir. Ben de kendilerine şöyle açıklamıştım. Demiştim ki, '3/üç' rakamı da var ve matematikte kullanıyoruz. Ancak '3/üç' sayısını hristiyanlar; baba/Allah, oğul/Hz. Îsa ve Ruhu'l Kudüs/Hz. Meryem veya baba ile oğuldan bazılarına/belirli din adamlarına sirayet eden manevi bir meleke şeklindeki teslis'i/üçlü tanrı anlayışını simgelemek bağlamında mimari, ödül törenleri gibi çok alanda kullanılır.
Bizim mimarimizde ve giysilerimizde asla teslis'i anımsatmaması ve tevhid'in zedelenmemesi için üç rakamını yansıtan herhangi bir şey olmaz. Biz de tevhidi simgelediği için '1/bir' rakamı esas alınır. Bu bağlamda '13/on üç' rakamı yakın zamana kadar uğursuz kabul edilirdi ki halen çok alanda bu durum söz konusudur. Çünkü burada '1/bir' rakamı '3/üç' rakamından önce geldiği için bir Tevhid'i/Allah'ın tekliğini simgeler. '3/üç' rakamı ise teslisi baba oğul Ruhul Kudüs üçlü Allah inancını simgeler. Mesela bizim evlerimizin mimarilerine bakın, teslisi simgeleyen şekillerden kaçınılmıştır. Camilerin pencereleri ve mihrabların üst kısımları yuvarlaktır. Şayet üçgen halinde ise burada bir mimari anlayış sıkıntısı var demektir. Camilerimizin kubbeleri de hilal şeklinde yuvarlaktır.
Çünkü al yıldızlı bayrağımızda da yer alan hilâl, tevhidi simgeler. Minarelerdeki alemler de aynıdır. Minare zaten başlı başına tekliği simgeler şekildedir. Bu konuyu bizim Marmara İlâhiyat'ın şimdi merhum olan öğretim üyelerinden Emin Işık hocamız 'Devleti Kuran İrade' isimli kitabında çok muhteşem anlatır. Bizim mimarimizde piramit şeklinde örnek yoktur. Mesela kurban keserken büyükbaş hayvanlar birden yediye kadar ortaklıkta kesilebilir. Ancak biz ortaklıkları 2, 4, 6 değil de 1, 3, 5 ve 7 gibi tek rakamlarda belirleriz. Çift sayılarla kesilen kurbanlar da makbuldür ama biz tek rakamda ittifak ederek bu ritüele 'Tevhidi/tek Allah inancını' yansıtır gibi davranırız. Nikahlarda mehir belirlerken meblâğı ayda örneğin '150.000' Lira diye değil de 151. 000 lira olarak açıklar ve illa da bu rakama tekliği ifade eden bir rakamını ilave ederiz. Mezarlıklarımıza 'Selvi ve kavak ağaçları' dikeriz. Selvi ve kavak ağaçları adeta 'ا/Elif' gibi tekliği simgeleyen bir görüntüye sahiptir.
Hristiyanlar ise mezarlıklarına çam ağacı dikerler. Bu düşünceleri ben mi ürettim? Elbette ki değil. Benim bulgularım mı? Elbette değil. Övünmek gibi olmasın İstanbul İmam Hatip Lisesi, Marmara İlahiyat ve Haseki Eğitim Merkezinde çok önemli hocalarımız oldu. Burada nların isimlerini sayamam. Sayfa almaz. Diğer illerdeki ilahiyatlarda da iyi hocalar vardı. Onların da kitaplarını okuduk ve takip ettik. Bizim Marmara İlahiyatın muhteşem hocalarından birisi de şimdi merhum olan Din Psikolojisi hocamız Prof. Dr. Ali Murat Daryal'dı. Kendisi bir İstanbul beyefendisiydi. Derslerde bize giyimde, mimaride ve ibadet kavramının ritüeller bahsinde korkunç psikolojik tahliller yapardı. Onun 'Kurban Kesmenin Psikolojik Temelleri' başlığında bir eseri var. Marmara İlahiyat'a gittiğimizde ilk önce bu eseri bize okutmuştu. Derslerdeki tahlillerini dinler ve kendimizden geçerdik. İple çekerdik derslerini. Lisanstan sonra yüksek lisans ve doktora döneminde de ders aldık ondan.
Biz hoca ve talebe ilişkisini saygı sınırlarında bozmazdık ama o bize ağabey kardeş seviyesinde davranırdı. Sevgiyi ondan öğrendim desem abartmış olmam. Kendisi ile bemim özel bir durumum da olmuştu. Yaklaşık otuz beş sene önce benim bir Kur'an kursu öğretmeniyle evlilik durumum vardı. Kızın dayısı da bizim okuldan mezun eski bir öğrenciydi ve beni Ali Murat Daryal hocamıza sormuştu. Ben bir gün fakülteye gittiğimde Ali Murat Daryal hocamız bana 'senin işini yıktım, kızım dayısı bana sordu ve ben de olayı yıktım, ona dedim ki, "kızın ailesi İsmailağa cemaatine mensup, Ahmet'in kafa yapısı üretken ve eleştirel bir yapıya sahip, Şırnak'ta askerlik yapmış olan Ahmet'le bu kızın işi olmaz" böylece yıktım bu evlilik girişimini' demişti. Çünkü kendisi de böyle talihsiz bir evlilik yaşamış ve sonra da ayrılmıştı. Eşi bir gün kendisine demiş ki 'artık bundan sonra kardeşçe yaşayalım' ve bunun üzerine de hemen boşanmışlar.
Neyse konumuza dönelim. Oğuzhan Bey ile konuştuğumuzda ona demiştim ki, bunu ilk defa siz uygulayın, ilk dörde, beşe, altıya veya sadece birinciye ödül verin. O da 'tamam' dedi. Oğuzhan Bey bu hususu, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Hafız Osman Şahin'in olduğu Diyanet İşleri Başkanlığının bir programında uyguladı. Oğuzhan Bey'in uygulaması ile ilk üçe değil de ilk beş'e ödül verildi. Oğuzhan Bey'i mesajla tebrik ettiğimde büyük bir tevazu ile 'benim katkım yok, senin katkın var, 3'ü kaldırdık' dedi. Bunu feysbukta yazabilir miyim? deyince de 'aynen çok iyi olur.. ben görüşünü verdiğin örneklerle paylaştım genel müdürlelerle, çam ağacı ve kavak ağacı nı da yaz'
dedi. Ben de dedim ki, umarım onlar da bundan sonra uygulayacaklardır.
Ülkemizin her tarafından gelip programa katılan ve bu hafızları yetiştiren hocalarımızı ve bu genç hafızlarımızı kutluyorum. Ödül töreninin naklen yayınını yapan mütevazilik örneği değerli Torbalı Müftümüz Mehmet Muslu Bey'i ayrıca kutluyorum. Bunu Türkiye'de ilk defa uyguladığı için İzmir Müftü yardımcılarımızdan değerli Oğuzhan Kadıoğlu Bey'i de ayrıca kutluyorum. Şöyle bir hadis var, 'İnsanlığın yararlandığı okul, yol, çeşme, aşevi, köprü, cami gibi sadaka-i cariye yapıp geriye bırakanın; topluma kendi alanında faydalı hizmetlerde bulunan hayırlı evlat yetiştirenin; bilgisini kaleme aldığı kitaplarıyla, yetiştirdiği öğrencileri toplumun yararına sunan kişilerin amel defterleri "iyilik yazılmak şartıyla" mahşer gününen kadar açıktır'. Bu bağlamda fikirleri toplumun hizmetine sunulduğu için amel defterine iyilik yazılmaya devam ediliyor. Söz konusu fikirlerin mucidi Prof. Dr. Ali Murat Dalyal Hocam'a da Yüce Yaratıcı'dan rahmet diliyorum.
Ne diyeyim? Aynı şeyleri tekrar ediyorum. Çok mutluyum ve sevinçten uçuyorum..



