Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


İSMAİLLERİMİZ TAMAMEN TÜKENDİ

Başlıktaki İsmaillerden kastım, 'İsmail' ismini taşıyan Mümin, Müslüman, ve Muvahhid kardeşlerimiz değildir. Çünkü böyle tonlarca 'İsmail' isminde kardeşimiz var. Benim kastettiğim Kari ve Mevlidhan olan İsmailler'dir.


   Daha önce 'İsmaillerimiz Tükendi' başlıklı bir yazı yazmıştım. Bununla da kastım, bana göre bu dünyanın bir daha göremeyeceği büyük karî İsmail Biçer, büyük kaside üstadı İsmail Doruk nam-ı diğer 'Bülbül Hoca' ve büyük mevliidhan İsmail Coşar'ın vefat etmiş olmalarıydı. Zaten 'İsmaillerimiz Tükendi' başlıklı yazıyı İsmail Coşar'ın vefatından sonra kaleme almıştım. İsmail Biçer'in vefatından sonra kaleme aldığım yazıda da 'En Hüzünlü Günlerinden Biriydi' başlığını atmıştım. Bir de yetmişli yılların ikinci yarısında Yeni Cami İmam Hatibi kârî İsmail Akman vardı. Ancak sonradan Kadıköy Göztepe On ikiler Camii'ne naklen gitmiş ve oradan da emekli olmuştu.
      Bu yazımın başlığı 'İsmaillerimiz Tamamen Tükendi' ile anlatmak istediğim husus, Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Kur'an-ı Kerim Dersi hocamız Prof. Dr. İsmail Karaçam'ın da vefat etmesi ile gerçekten ünlü okuyucularımızdan 'İsmail' isminde hatırladığım kadarıyla hemen hemen kimsenin kalmamış olmasıdır. Evet İsmail Karaçam Hocamız vefat etti. Cenazesi bugün öğle namazını müteakiben kendisinin özdeşleştiği Sahra-i Cedîd  mahallesindeki Sahra-i Cedîd camiinden kaldırıldı ve caminin yakınındaki Sahra-i Cedîd mezarlığına defnedildi. Aslında ben cenazesinin Marmara İlâhiyat Camii'nden kaldırılmasını isterdim. Ancak kendisinin hem Sahra-i Cedîd mahallesinde ikamet etmesi ve hem de bu camide fahri olarak görev yapmış olması nedeniyle sanırım ki 'bu caminin cemaati de cenazemde bulunsun' diye düşünerek cenazesinin buradan kaldırılmasını vasiyet etti.
      İsmail Karaçam Hocamız aslen Burdurlu'dur. İstanbul İmam Hatip Lisesi ve İstanbul yüksek İslàm Enstitüsü'nü bitirdikten sonra Konya Yüksek İslàm Enstitüsü'ne asistan oldu. Sonra İstanbul Yüksek İslàm Enstitüsü'ne asistan olarak geldi ve öğretim üyesi oldu. Hep rahmetle andığı ilk hanımı yetmiş yedi yılında kendisi Trabzon'a İmam Hatip Lisesi öğretmenleri için yazın Kur'an Ta'limi Kursu'na öğretici olarak giderken kendi arabasıyla Vakfıkebir girişinde kaza geçirmesi ile vefat etmişt. Sonradan ikinci evliliğini bir öğretmen hanımefendi ile yapmış ve o da yakın yıllarda vefat etmişti. 
      Marmara İlahiyata gittiğimizde Kur'an-ı Kerim dersleri için A şubelerini İsmail Karaçam Hocamız alıyordu.  Diğer şubeleri de Emin Işık, Mehmet Ali Sarı ve Mustafa Göl hocalarımız alıp Kur'an-ı Kerim derslerine giriyorlardı. İsmail Karaçam Hocamız bize kök söktürüken diğer sınıflar adeta yaşıyordu. Merhum Emin Işık Hocamız zaten bizim en entelektüel hocalarımızdan birisi ve komplike bir kişilikti. Merhum Mustafa Göl Hocamız, işini ciddiye alan ve ağırlığı olan birisiydi. Mehmet Ali Sarı Hocamız ise biz ikinci sınıfa geçtiğimizde  ilahiyattan ayrılıp Belçika'ya din görevlisi olarak gitmişti. İsmail Karaçam Hocamız, İbnü'l Cezeri kaynaklı yazdığı "Kur'an-ı Kerim'in Faziletleri ve Okunma Kaideleri" isimli tecvit kitabını bize ezberletmişti. Öyle ki Medd'i Muttasıl'ı dört elif miktarı çeken imamların isim ve sayısından tecvid bablarının tanımlarına varıncaya kadar. Kendisi, 'Ben Karabaş tecvidinden anlamam, Karaçam Tecvidinden anlarım' diyordu. O, derste herkesin Kur'an'ı Kerim bulundurmasını ister,  Kur'an-ı Kerim getirmeyenleri, 'Sen sokakta Mushaf taşımaya utanıyor musun?' diye azarlayarak sınıftan dışarı atardı. Evet hadiste, 'Ölülerinizi hayırla anın' buyruluyor. Ama doğrusu hocamız sert mizacı gereği talebeler tarafından çok da sevilmezdi. Bu konudaki örnekleri es geçiyorum. İlahiyat'ta bir ve ikinci sınıflarda Kur'an-ı Kerim dersi vardı. İsmail Karaçam Hocamız,  ağırlığını kullanarak müfredata üçüncü sınıflarda da Kur'an-ı Kerim dersi koydurmuştu. Dolayısıyla kendisinden üç sene Kur'an-ı Kerim dersi aldık. Birinci sınıfa daha ilk derste 'göz âşinalığı olsun' düşüncesi ile isim listesini okurken, 'Ahmet Bekaroğlu' diye benim isimi seslendirince, 'sen bu okuldan gelip geçen Bekaraoğlu sülalesinden misin?' diye sormuştu.  Ben de, evet demiştim. Mustafa ve Mehmet ağabeyim, babadan amcaoğlu Muammer ve Muhittin ağabeyler daha önceden okulun talabeleriydi. İsmail Karaçam Hocamız bu sefer, 'sen neden bekârsın?' diye sorunca ben de kendisine gençliğin verdiği ukalâlık, artık üniversite talebesiyiz özgürlük ve rahatlığında, 'Babamın yedi tane çocuğu var, babam da hala daha bekar olduğu için ben de bekârım' diyerek cevap vermiştim. Tabi benim bu sözüm üzerine sınıfta herkes kahkaha atmıştı. Hoca lafın altında kalmayacak ya, 'o zaman senin deden sağsa o zaman o da bekardır' diye cevap vermişti. Tabii Kur'an-ı Kerim dersi olduğu için haliyle sınavlarımız sözlü oluyordu. 
      İsmail Karaçam Hocamız, yetmiş yedi yılında Malezya'da düzenlenen Kur'an-ı Kerim'i güzel okuma yarışmasında ülkemizi temsilen dünya üçüncüsü olmuştu. O zaman bu görüntüler olmadığı için teyp kasetine kaydı alınan okuyuşunu dönemin Malezya Büyükelçisi sonradan kendisine göndermişti. Sanırım seksen üç yılıydı, Karaçam Hocamız bu okuyuşunu bize derste dinletmişti. Hatta o yarışmada İranlı kârî okurken jüri üyeleri onun için, 'İranlı şampiyon, şampiyon' diye seslenmiş ama bu kârî okurken şaşırmış ve dördüncü olmuş. Ancak yarışma kuralları şimdiki gibi değilmiş. Kur'an-ı Kerim'den belirli yerler yazılarak torbaya atlıyor, tilâvette bulunacak olan kârî torbadan kura çekerek 'nereyi okuyacağı?' bu şekilde belli oluyordu. Hatta İsmail Karaçam Hocamız, 'yarışmanın bir stadyumda yapıldığını ve okuyucular bitirdikten sonra büyük bir alkış tufanının koptuğunu' söylemişti. Seksen üç yılıydı. Fakültenin arka tarafında o zaman boş olan çayırlık alanda bir defasında yağlı güreş müsabakaları olmuştu. Karaçam Hocamız Emin Işık hocamızla gidip bu müsabakaları seyretmişti. Çünkü kendisi de gençliğinde yağlı güreş yapmıştı. Burdurlu olması hasebiyle yağlı güreş o yörelerin vazgeçilmez sporlarından biriydi. İsmail Karaçam Hocamız, bize anlattığına göre eşi tarafından akrabalığı sebebiyle bir dönem İzmir Karşıyaka'ya ziyaret amacıyla gitmiş. Ziyaret günlerinde akrabalarından delikanlının birisi Karşıyaka'nın maçından gelmiş. Malum bu takımı seyircisi çok tutkuludur. Bu fanatik ve tutkulu taraftar heyecanlı şekilde halà daha maçı anlatıyormuş. Karaçam Hocamız, 'bu kadar heyecan da nedir?' deyince bu seyirci, 'sen hiç maça gitmedin mi?' demiş. İsmail Karaçam da 'hayır gitmedim, ben takım tutmam' deyince bu seyirci, 'desene ki sen hiç yaşamamışsın'. Karaçam Hocamız bu hatırasını, 'futbolun boş ve anlamsız bir şey olduğuna' örnek olarak anlatıyordu. 
      İsmail Karaçam Hocamız, yetmişli ve seksenli yıllarda İstanbul radyosu ve TRT'de yayınlanan 'İnanç Dünyası', 'İftara Doğru' ve 'Mevlid' programlarında zaman zaman Kur'an-ı Kerim tilavet ederdi. Bir dönem de ney'e merak salmış ve o konuda Prof. Muhittin Serin'le çalıştığını görmüştüm. Belli seviyede ney de çalıyordu.
      İsmail Karaçam Hocamız'ın Kurban Bayramı arefes günündeki cenaze törenine katıldım. Cenaze tezkiye konuşmasını emekli vaiz Mustafa Akgün yaptı. Ancak bu konuşmayı oradaki öğretim üyesi  ve yakın arkadaşı Diyanet Reisi Tayyar Altıkulaç yapacak diye benim gibi bekleyen çok oldu. Cenaze Namazını da Reis'l Kurra Mustafa Demir Hocamız kıldırarak sonrasında vecîz bir dua etti. İstanbul Müftü vekili 'Ahmet Hocamız' diye takdim edildi ki sanırım Ahmet Aktürkoğlu'ydu cenaze merasimini 'Fatiha' ile bitirdi ve sonra da mezarlığa geçtik. Mülk ve Rahman sureleri okundu. Bana da Nas Suresi düştü. Prof. Dr. Hüsrev Subaşı beyi ile uzaktan selamlaştık ve kendisine 'buyurun' diye işaret ettim. O da ellerini 'dua ediyor' tarzda açarak "Fatiha'yı okuyacağını' işaret etti. Fatiha ile beraber Bakara Suresi'nin ilk beş ayetini de tilâvet eyledi. Çünkü kalabalık bir kâri topluluğu vardı. Önceki İstanbul Müftüsü Prof. Mehmet Emin Maşalı Bey'e sizi sonradan gördüm, kusura bakmayın dedim. Kendisi Marmara İlâhayatta Kur'an-ı Kerim Kıraat Anabili dalında öğretim üyesidir ve çok iyi bir kârîdir. O da bana teveccüh göstererek alanında güçlü olduğunu biliyordum ama Kur'an tilavetinde bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum, 'kim bu?' diye dönüp baktım, mükemmel oldu' dedi. Ayrıca kendisi bana 'Üstadım' diye hitap eder ve 'seni çok geç tanıdım' da der. Cenazeden sonra 'Hak Dini Kur'an Dili" tefsirinin müellifi müfessir merhum Elmalı'lı Muhammed Hamdi Yazır'ın, fakültemiz eski öğretim üyelerinden merhum Mahir İz ve Fethi Gemoğlu'nun mezarlarını ziyaret ettim.Tabi 'Cahil cesur olur' kabilinden ben de atladım. Üç sene boyunca Kur'an-ı Kerim derslerimize giren hocamızın cenazesinde 'Nâs Suresi de olsa da ben Kur'an okuyorum. Eyvah dedim bana mı kaldı bu işler? Kur'an okuduğum yerde çok popüler kariler vardı. 
      İsmail Karaçam Hocamız bize derslerde Kur'an-ı Kerim'i tilavetini anlatırken, 'Peygamber Efendimiz Aleyhisselam'ın Fem-i Saadetlerinden sadır olduğu üzere..' ifadesini çok kullandırdı, o an bu sözü hatırıma geldi. Sınıfımızın en iyi kârî ve mevlidhanlarından Eyüp Erdoğan Bey, sınıftayken İsmail Karaçam Hocamız'ın yetmiş yedi yılında bir mevlid programında okuduğu Kur'an-ı Kerim'i kendisine dinletmiş ve o da çok duygulanmıştı.
      Cenazeye katılanların hemen hemen hepsi mezarlığa da geldi. Cenazeye Marmara İlâhiyat ve diğer fakültelerin hocalarından bazıları, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın değişik kademelerinden ve başka kuruluşlardan da katılım vardı. Reiisu'l Kurra Mustafa Demir Hocamız da cenazedeydi ve defin merasimine de katıldı. Kısacası herkesin de cenazeye katılan vardı.
      Cenazede İstanbul İmam Hatip Lisesi ve  İlmar 84/Marmara ilahiyat seksen dört yılı mezunlarından sınıf arkadaşım İbrahim Tevkur Bey arkadaşımız yanıma geldi ve bana dedi ki, 'sen diye sandım ve arkadan yanlışlıkla birisine dokundum,  sen olmadığını anladım ve senin yanına geldim'. Dursun Baltacıoğlu ve TBMM Milletvekilleri Daire Başkanlığından emekli Ahmet Yurtman Bey ile görüştüm, babadan amcaoğlu Muammer Bekâr ağabey ile sohbet ettik.
      2025 yılı Marmara İlâhiyatın hocalarını döktü. Önce Prof. Dr. Mahmut Çamdibi Hocamız, sonra fakültemizin eski gdnel sekreteri Ahmet Kahraman Beyefendi, sonra Prof. Dr. Halis Ayhan Hocamız ve şimdi de Prof. Dr. İsmail Karaçam Hocamız vefat etti. 
       İsmail Karaçam Hocamız ve vefat eden diğer hocalarımıza Allah, rahmet eylesin; hayatta olan hocalarımıza da sağlıklı ömürler versin..

Ahsen Güzellik Merkezi