Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


İLMİ HAYATINDA TUTARLI BÜYÜK  BİR ÂLİM. Prof. Dr. BEKİR TOPALOĞLU

Kütahya Pazarlar Müftülüğü Facebook üzerinden konferans veriyor.  


Söz kkonusu konferanslar çerçevesinde bugün 17:30'da Vaiz Mehmet Bektaş Bey bizim Marmara İlâhiyat'ın eski hocalarından Prof.  Dr. Bekir Topaloğlu'nu konu edenerek bu konuda edebiyatçı ve yazar bizim İstanbul İmam Hatip Lisesi mezunlarından Mustafa Topaloğlu Bey'i konuk edindi. Feysbuk üzerinden canlı yapılan yayını bende seyrettim. Mustafa Topaloğlu Bey daha önce bu konuyu İstanbul İmam Hatip Lisesi vatsap sayfamızda duyulmuştu. Ben de oraya aşağıdaki yorumu yaptım.

       Mustafa K. Topaloğlu Bey, programı seyrettim, kutluyorum, Konuşmanızda 'İmam Hatip liselerinin tarihçesi, bu liselerin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşadığı  inkıtalı dönemler, İlim Yayma Cemiyeti'nin kuruluş amacı, Yüksek İslàm Enstitüleri ve İlàhiyat fakültelerinin kuruluşu'na varıncaya kadar bir özet geçtiniz, belli ki bu konuda merhum Prof. Dr. Bekir Topaloğlu'nun söz konusu kurumların varlığına katkısından bahsetmek istediniz.  Zaten Topaloğlu soyadı taşımış olmak; potansiyel olarak ilim adam olmayı gerektiriyor. Prof.  Dr. Bekir Topaloğlu Hocamız'ı nasıl tanıdığınız?' hususu ile ilgili güzel örnekler verdiniz.  Bendeniz de izninizle şunları ilâve etmek isterim. Prof. Dr. Bekir Topaloğlu Hocamız, Marmara İlahiyatta lisans dönemimizde Tefsir ve Kelam derserimize girmişti.  Onun İsbat-ı Vacib' Yani 'Allah'ın Varlığı', 'Kelâm İlmi', tercüme olsa da  'Matüridiyye Akaidi' gibi eserleri gerçekten çok ilmi ve akademiktir ki hocamız söz konusu eserleri bize okutmuştu. Hocamız ayrıca Taftazani'nin 'Şerhu'l Akaid' isimli eserini de mutlaka müfredata alır ve okuturdu.  Konuşmanızda bahsettiğiniz gibi belirli bir kesimin medyada saldırı ve hedef yaptığı 'İslam'da Kadın' isimli eseri de önemlidir. Hocamızın 'İslam Tarihinden Yapraklar', 'Dini Sohbetler' gibi eserleri de adeta bir nefeste okunabilecek akıcılıktadır.  Onun tercüme olan 'İnsan, Kâinat ve Ötesi' isimli eseri de önemlidir.  Bir defasında Kelam Kersinde 'Allah'ın sıfatları' konusunu işliyorduk ki konu Esmaül Hüsna'ya varmıştı. Kendisi bize 'Esmaü'l Hüsna'yı ezbere okuyacak var mı?' diye sormuştu.  Sınıfta Esmau'l Hüsna'yı saymak için uğraşanlar oldu, Allah'ın isimlerinden bayağı söylediklerimiz olmuştu ama hocamızın istediği gibi bu isimleri okuyamamıştık. Bu sırada  kendisine 'peki siz ezbere okuyabilir misiniz?' demiştik. O da,  'bir deneyelim bakalım' demişti. Hatta  'eskiden ezbere biliyordum' diye de eklemişti.  Hocamız baştan başlamış ve sondan çıkmış ve şunu da ilave etmişti, 'yakın zamanlara kadar Of'ta camilerde medreseden kalma bir gelenek olarak sabah namazlarının farzından sonra Müezzin Efendiler Esmaü'l Hüsna'yı okurlardı ki ben ta o zamanlarda Esmaü'l Hüsna'yı ezberlemiştim'. Prof. Dr. Bekir Topaloğlu bizim doktora döneminde 'Araştırma Teknikleri Dersi'mize gelmişti ve bize  'Tefsir-i Menar' ve bir de 'İhya'dan 'Edep Babı'nı okumuştu.  Hocamızın neden bize 'Edeb Bölümü'nü okuttuğu?' sorusunun cevabını daha o zaman anlamıştım. İmam-ı Gazzali İhya'sının Edeb Bölümünde kendinden önceki dönemlerde ilim adamlarının 'şatafata ve israfa düştükleri konusunda'  birbirlerine yazdıkları eleştirel mektuplardan örnekler veriyor. Şöyle ki,  bir alim diğerine yazdığı  mektubunda, 'duydum ki bahçe içinde ev yapmışsın, hatta kapısına bir de bekçi almışsın, peygamberimiz ve sahabe öyle mi yaşıyordu?' diye eleştiri yapıyor.  Bir alim de diğerine 'sana gelen hediyeleri ve verdiğin derslerden ücret alıyor, beyaz undan ekmek yaparak yiyormuşsun, oysa ki Peygamberimiz ise karnına taş bağlardı' gibi eleştiri yapıyor. İşte hocamız Gazali'nin bu gibi örnekleri verdiği Edeb Bahsi'ni bize okutarak adeta şunu demek istiyordu, 'İlim yapıyorsunuz,  yani yarın öbúr gün onun bunun vereceklerine yani dünyaya tamah etmeyin'. Hocamız aynı zamanda nüktedandı. Dersimizde Arapça'daki لو ile لا edatlarına örnek olarak, لو لا النيل لهلك مصر 'Nil nehri olmasa Mısır helak olurdu' deyimi geçmişti, bu günlerde -Trabzonspor'un şampiyon olduğu seksen üç yılı idi- sınıfta birden takım tartışmaları olmuştu, hocamız bunun aslı لو لا اللاظ لهلك الناس  'Lazlar olmasa insanlık helak olurdu' şeklindedir, mısırlılar buradan uyarlama yapmışlar diye lâtife yapmıştı. Bir defasında derste ahiretle ilgili konuşurken konu 'cenaze yıkamaya' geldi. Bekir Bey, 'İmam Hatip Lisesi'ni bitirir bitirmez imamlık görevi aldım,  ben cenaze yıkamaktan korkuyorum ya,  ben cenaze yıkamaktan korktuğum için her gün cenaze oluyordu, Azrail rahat durmuyor ki'  ve 'hemen kendimi Yüksek İslam'a asistanlığa  atarak kurtardım' demişti.

       'Prof. Dr. Bekir Topaloğlu'nu nasıl anlatırsınız?' deseniz bana göre hayatımda yani ilmi çizgisinde asla zik zak olmayan kendisi ile tutarlı bir tarzı vardı, 'oradan buradan alkış alacağım' diye bazıları gibi git gel yaşamadı, bu konuda kendisini tek geçerim. Cenazesinde Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın 'hak edilmiş bir ilim adamlığı' ifadesi'ni de unutmuyorum. 

       Günümüzde de çok iyi kelamcılar var, Prof. Dr. Metin Yurdagür, Prof. Dr. M. Saim Yeprem gibi ancak Cumhuriyet döneminin ilk önemli kelamcıları; Ankara İlahiyat'tan Prof. Dr. Necati Öner -onun 'İrade Hürriyeti' isimli eseri küçük hacimli olsa da çok bilgilendiricidir, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi eski dekanı merhum Prof. Dr. Buran Aytuğ bana "Prof. Dr. Necati Öner'le Erzurum Lisesi'nden sınıf arkadaşı olduklarını" söylemişti-  ve Marmara İlahiyat'tan da Prof. Dr. Bekir Topaloğlu'dur. Tabi Prof. Dr. Bekir Topaloğlu Hocamız'la ilgili söylenecek çok şey var, ama şunu da hatırlatayım. İhtilal döneminde Bülent Ulusu'nun başbakan olduğu dönemdeki Tunceli Valisi ki ssanırım emekli paşa idi  -ismini unuttum-  ildeki o günkü kamu kurumlarında  özellikle yöneticiler düzeyindeki inanç sorunlarını ve karmaşasını sezmiş, Diyanet Îşleri Başkanlığından bu konuda konferans verecek bir uzman istemiş ve  o günkü Diyanet İşleri Başkanlığı yöneticileri de Prof. Dr. Bekir Topaloğlu Bey hocamızı önermişlerdi. Bu durumu Bekir Bey kendisi,  'haftaya Tunceli'de olacağım ve derse gelemeyeceğim' diye bize söylemişti, nihayetinde sözkonusu konferans Tunceli kapalı spor salonunda gerçekleşmiş ve gelen soruları da kendisi cevaplandırmıştı. Yani İlahiyatçı olarak konferans vermek üzere Tunceli'ye giden ilk kişi Prof. Dr. Bekir Topaloğlu Bey'dir. Allah Profesör Doktor Bekir Topaloğlu Bey hocamız ve vefat eden diğer hocalarımıza rahmet eylesin, hayatta olanlara da sağlıklı ömürler versin..