Sonra aynı paylaşımı feysbuk sayfa arkadaşım Ali Köksal öğretmenimizin paylaşımında gördüm. Anladım ki Hacer Öğretmen müthiş bir iz bırakmış. Belli ki bu öğretmenimiz de o meret hastalıktan vefat etti.
Bir gün sonra 'Yürüyen Adam'ın canlı yayınından cenaze töreninin bir kısmını seyrettim. Cenaze töreninde Tonya Cumhuriyet alanı hınca hınç doluydu. 'Yürüyen Adam, 'Eyvah, geç kaldım' diye insanlardan izin alarak Tonya ifadesiyle 'kalabalığı yararak' ön tarafa geçti. Programı yöneten sunucu sırasıyla birkaç kişiye konuşma hakkı verdi. Sonra da 'konuşmak ve duygularını belirtmek isteyenlerin "süreyi kısa tutmak şartıyla" mikrofona gelmelerini rica etti. Konuşmacılardan Ali Köksal Beyin konuşmasına boğazı düğümlenerek başladı. Özetle, 'hem mesai arkadaşım, hem kızımın öğretmeni ve hem de çocuğunu öğretmeniyim' diyerek yaptığı
konuşmasını aynı duygularla bitirdi. 'Yürüyen Adam' onun için, 'Ali Hocam, yaktın bizi' dedi.
Ben bu öğretmen hanımı hiç tanımıyorum. O anda olmuş olsaydım orada konuşmak hakkı bana düşmezdi. Çünkü kendisini hiç tanımıyorum. O kadar yakın arkadaşı var ki onlara saygısızlık olurdu. Ama bu konuşmaların içeriğinden bende şu düşünce ve duygular hakim oldu. Bu Öğretmen Hanım, gerçekten kendisi için kullanılan 'Demokrat ve insancıl' ifadeleriyle özdeşleşmiş bir kişilik. Öyle ki farklı düşünce ve dünya görüşünde olan insanları bir araya getirmiş. Çünkü alanda toplanan kişiler farklı dünya görüşü olan insanlardan oluşuyordu. Bu öğretmen hanım için alanda toplananların tek ortak paydası, eğitim ve öğretim faaliyeti ile geleceğe yönelik olarak hayırlı nesil yetiştirmek.
Şayet bu hanım öğretmeni tanımış olsaydım, duygularımı şöyle dile getirmek isterdim.
Bu tür programlarda yapılan konuşmalarda gelenekselleşmiş bir ifade kullanılır. Şöyle ki, 'Söylenmesi gereken her şey söylendi ve bana söyleyecek bir şey kalmadı'. Ancak bu cümleyi 'bu öğretmen hanım için çok güzel şeyler söylenmiş olması onun için daha söylenecek çok şey olduğunu da gösteriyor' diye yenilemek ve uzatmak gerekiyor. Çünkü o bunu fazlasıyla hak ediyor. Peygamberimizin şöyle bir hadisi olduğu rivayet edilir. 'Sadece iki kişiye imrenilir. Bunlardan biri, kazandığı malı hayır yolunda tasadduk eden/harcayan kişi, diğeri de ilmini başkalarına öğreten kişidir'. Görüyorum ki Yahya Kemal'in ifadesi ile 'Mavi gök kubbe altında hoş bir sada bırakan' bu öğretmen hanım da bilgisini öğrencilerine aktararak gelecek nesillerin yararına sunmuş. Böylece Peygamberimizin müjdesine göre 'Mahşer gününe kadar amel defteri, iyilik yazılmak şartıyla açıktır'. Bu öğretmen hanımın ardından meslektaşlarının kendisi için söylediklerinden Peygamberimizin, العلماء ورثة الانبياء 'Alimler/Bilginler, peygamberlerin varisleridir' hadisini daha iyi anlamış oldum. Buradaki varislik, geride kalan malı paylaşacak olan kişi anlamında değildir. Zaten peygamberlerin malı mülkü yoktu ki. Buradaki varislik, eğitim ve öğretim faaliyetini peygamberlerden ve Peygamberimizden sonra bilginlerin veöğretmenlerin devam ettirdiği bağlamındadır. Mustafa Kemal de bunun için, 'Öğretmenler, yeni nesiller sizin eseriniz olacaktır' demiştir. Evet bu öğretmen hanımın böyle bir iz bırakmış olması imrenecek bir durumdur.
Kendisine Yüce Yaratıcı'dan rahmet, ailesine, yakınlarına ve sevenlerine de sabır diliyorum..