Asıllı Büyükçekmeceli Muhammed Altıntaş'ın Galatasaray altyapısına götürdüğü, A Takım'a yükseldikten sonra üstün performansından dolayı davet edildiği Milli Takım kampına da götürdükten sonra dönüşte Haramidere'de trafik kazası geçirip beyni çatlaması üzerine beyin ameliyatı olduğu için 'yaşaması için dua edilirken bir sezon futboldan uzak kalan Muhammed'in çok katkı verdiği, Büyükçekmece'deki ağabeyim Mustafa Bekâroğlu'nun da iyi görüştüğü Okan Buruk'u, dönemlerde düzenlenen 'Spor Yazarları Turnuvasında Galatasaray Beşiktaş maçında ilk defa Feldkamp oynatmıştı.
Okan Buruk, öyle kıvrak bir futbolcuydu ki, rakiplerini sıraya dizer geçerdi. Ben de sanki Metin Kurt, Ali Kemal Denizci geri döndü derdim. O'nun ilk maçı ile ilgili olarak ev ve kahvehanelere dağıtıldığı için o günlerin revaçta olan Türkiye Gazetesinde Ali Sami Alkış, 'Okan, sonra da kokan mı?' başlıklı bir yazı kalem almıştı. Ali Sami Alkış, bu ifadesi ile şunu demek istiyordu. Müthiş, ancak böyle çok mükemmel çıkışlar yapan yetenekli futbolcular geldi, ama sonradan çoğu şımardı ve kayboldu gitti. Acaba Okan da öyle mi olacak? Hayır, Okan; korkulan gibi olmadı. Sonradan Galatasaray'a da gelen Trabzonspor'un Sarıyer'den transfer ettiği sol bek Sonerle Ali Samiyen'deki Galatasaray Trabzonspor maçında girdiği ikili mücadelede ayağının kırılmasına rağmen, Okan altı ay sonra sahalara dönmüştü. Eski kıvraklığını tedirginliğin de verdiği etki ile epeyce kaybetse de Galatasaray'la şampiyon oldu, UEFA kupasını aldı, İnter'de şampiyon oldu, dünya üçüncüsü olan Milli Takımdaydı. Dunya şampiyonası play of elemesinde Avusturya'daki maçta golümüzü atarak kapıyi aralamış ve rövanşta 5-0 galip gelmemizde katkı sunmuştu. Okan Buruk, İnter'denTürkiye'ye dönünce Beşiktaş ve Başakşehirde de futbol oynadı. Teknik Direktör olarak Başakşehir'de ve Milli Takım'da Abdullah Avcı'ın yardımcılığını yaptı. Teknik Direktör olarak Akhisarspor'la 'Türkiye Kupasını aldı. Başakşehir'de ve Galatasaray'da iki defa şampiyon oldu. Görüldüğü gibi teknik direktörlüğü de fena değildi. Ne zamana kadar. Bu akşama kadar.
Evet benim için işin tadı tuzu kaçtı. Herhalde 'buruk bir şampiyonluk' olacak. Galatasaray derbiye hazırlanamamış. Ben Galatasaray'ın feysbuk ve instegram sayfalarına devamlı yazdım, aman rehavete kapılmayalım diye. Ancak Okan Hoca, takımı derbiye hazırlayamamış. Kendi sahasında rakibi ile berabere bile kalamadı. Ben hayatımda bu kadar rezil ve ezik bir futbol görmedim. Hem de uzun bir süre on kişi oynayan takıma karşı. Zaten Fenerbahçe'nin orta saha üstünlüğu vardı. İsmail Hoca sağ kanatta Cengizi keserek orta sahaya bir fazla futbolcu oynatarak 4 3 3 düzenine döndü. Bizde Kerem Demirbay zaten temaslı oyunda yok. Bir Toreira ile orta saha ancak bu kadar kontrol edilebilirdi. Bence Kaan'ın ikinci ön libero oynaması gerekirdi. Zaten Galatasaray'ın kanatlarla Ziyech ve Barış Alper'le geldiğini bilen İsmail Hoca onlari iyi kilitledi. Okan Hoca, ortadan ikiye bir ile gelmeyi de çok az denedi. Dolayısıyla Fenerbahçe zaten önde bastı. Biz çıkamadık bile. Son çare olarak tehlikeli bölgelerde serbest vuruş kazanamayınca da kötü son kaçınılmaz oldu.
Ben bu kadar ezik bir
futbol hayatımda görmedim. Kimden? Galatasaray'dan, hem de ezeli rakibine karşı.Trabzon Akçaabat asıllı Büyükçekmece'li Okan Hoca Abdullah Avcı'nın yanında yetişti. Ondan mı öğrendi? Berabere kalalım da şampiyon olalım diye. Çünkü Abdullah Hoca da iki yıl önce Trabzon'da Antalyaspor'la zar zor 2-2 berabere kalarak şampiyon olmuş ve seyircinin yüreğini ağzına getirmisti. Kötü, rezil ve ezik oynuyordu. Fatih Terim Galatasaray'da şampiyon olduğu zaman rakiplerini eze eze yenerdi.
Şenol Güneş, Beşiktaş'ta şampiyon olduğu zaman rakiplerini ezerek şampiyon oldu. Öyle ki doksan altı yılında 'Fenerbahçeyi ezeceğim' diyerek saldırdı, tek kale oynadı. Futbol olarak ezdi. Kaleci Rüştü; Hami, Şota ve ve Orhan Çıkrıkçı'nın/Büyük Orhan'ın vuruşlarını futbol literatüründeki ifadesi ile çataldan çıkarmıştı. Maç Fenerbahçe'nin yarı sahasında oynanmıştı. Ama kontra iki atakta iki gol yiyerek Trabzonspor 2-1 yenilmiş ve şampiyonluğu vermişti. Bir yorumcu anlatmıştı, 'Şenol Hoca Dünya Kupası'nda çift ön libero ile oynasaydı şampiyon olurduk, ama hep ofansı ön plana aldığı için tek ön liberayla oynadı'. Şenol Hoca, vazgeçmez bu anlayışından, çünkü onun felsefesi 'oyun çirkinleştirmemektir'. Bu şekilde şampiyonluklar verdi. Ersun Yanal Fenerbahçe'yi şampiyon yaptığı zaman rakiplerini sahadan silerdi. Ahmet Suat Özyazıcı dört kere, Özkan Sümer de iki defa Trabzonspor'u şampiyon yaptıkları zaman rakiplerini ezerlerdi. Son zamanlarda bir moda çıktı. Kendi alanımıza kapanalım, berabere kalıp şampiyon olalım. Real Madrid'i görmüyor musunuz? Ancelotti, nasıl şampiyon oldu? Rakiplerini ezerek. Maçları sürklase etti.
Guardiola, Barcelona'da ve Manchester City'de rakiplerini ezerek şampiyon oldu. Attelico Madrid'in Arjantinli hocası Simeone hakeza.
Ertuğrul Sağlam bile Bursaspor'da şampiyon olduğu zaman aynı şekilde rakiplerine üstünlük sağlayarak şampiyon oldu.
Şimdiye kadar İsmail'in istifası ve seneye göreve devam etmeyeceği konuşuluyordu. Konyaspor maçından sonra Okan Buruk'la yollar ayrılmasa da kendisi istifa edebilir. Çünkü buraya kadar getirdi getirdi, sonunda rezil etti. Kırk sene futbolun içerisinde ol, daha önce iki tane şampiyonluğun olsun. Bugün bu kadar rezil bir futbol oyna. Onun başarısı bence arkasındaki güçlü ve başarılı yönetimdir, yoksa sadece kendisinde değil. Zaten geriye düştüğü maçları bireysel becerilerle döndürüyordu. Komplike futbol oynadığımız yoktu. Oyun düzenimiz de yoktu. Çekirke elbette devamlı sıçramayacaktı.
Bundan sonra şampiyon olsa bile işin tadı tuzu kaçtı. Belki de Aziz Yıldırım'ın alabileceği seçim aleyhine döndü. Ali Koç yeniden Fenerbahçe'nin başkanı olacak gibi görünüyor. Bu galibiyet ona yaradı. Zaten Ali Koç'un maça değil de, maçtan sonra gelip Ali Sami Yen'de boş alanda kendi yöneticisini darp etmesi, saha görevlilerine saldırması, yaklaşan kongre için bir şov ve rakibi Aziz Yıldîrım'a üstünlük sağlamak çabasıydı. Öyle ki bu gösteri, 'ben Ali Sami Yen'i fethettim' diye ona gönderme yapması ve kongre üyelerinin gözünü boyamasıydı. Doğrusu Fenerbahçe bu işleri iyi başarıyor. Mert Hakan Yandaş'ın agresif davranışları maçtan önce seyirciyi provoke edip sahaya indirmek ve maçı iptal ettirmek düşüncesiydi'. Bunu da normal karşılamalı. Çünkü psikolojiyi kontrol etmek de bu mücadelenin içerisindedir. Bunda başarılı olunamayınca bu sefer saha içerisinde hakemle oynayıp baskı altına almaya gayret edildi. Bu da bu işin içerisinde var. Bunu da beceren kazanıyor.
Bundan sonra ne olur? Bu kötü futbol bari haftaya devam etmesin. Konyaspor'dan bir beraberlik alınarak 'buruk' da olsa bir şampiyonluk gelsin. Konya maçından sonra Okan Buruk bu görevi bırakabilir. Çünkü karizmayı çizdirdi. Bırakmasa ve seneye devam etse de çok verimli olamayacak gibi görünüyor. Rekor puan topladı. Bir mağlübiyetle gitmemeli. Doğru da, doksan dakika rakibine mahküm oynamak ve yarı sahasından çıkamamak, tarihte hiçbir maçta görülmedi.
Aldığı üst üste şampiyonluklardan sonra başarısız hocalar gelince, 'Fatih Terim gelsin' deniyordu. Okan Hoca'dan sonra gelip de başarısız olan hocalar olunca, 'Okan Buruk gelsin' denecekti. Ama pek de denilecek gibi görünmüyor. Çünkü 'Buruk' bir şampiyonluk getirdi. Yine de belli de olmaz. Belki de denir. Çünkü biz erken unutan bir milletiz.
Fenerbahçe'yi kutluyorum. İsmail Hoca Rize asıllı Anadolu Kavaklıdır ve beyefendi bir insandır. Anadolukavaklılar, eğitim, alışveriş gibi pek çok ihtiyaçlarını Sarıyer ve buradan ulaşarak İstanbul merkeze giderler. İsmail Hoca da Sarıyer'de futbol oynadı, oradan Gaziantep'e ve oradan da Fenerbahçe'ye transfer olmußtu. Yardımcıları Sercan ve Cengiz hocalar, öğrencilerimdir. Dolayısıyla Fenerbahçe de şampiyon olsaydı onlar adına sevininirdim.
Ancak Buruk da olsa şampiyonluk gelecek gibi görünüyor..