Kabalıklarını, ilgisizliklerini örtmek için ölgün gülümseyişler fırlatarak beni kıskıvrak yakalıyorlar.
Sürekli geliyor yabancılar, bir daha hiç görmeyeceğimiz kişiler, teklifsizlikleriyle, ilgisizlikleriyle, bizsiz süregiden dünya anlayışlarıyla istemimiz dışında bizi süpürüp geçen kişiler.
ÇIKARCILAR ÇIKARCILAR ÇIKARCILAR!
Ne diyeyim ki?
Ben bir öğretmenim.
Geçen zaman bana şunu öğretti ki; başöğretmen hayatın ta kendisiymiş.
Hayat kusurlu, bitmemiş bir söz dizisi.
Hayat öyle bir öğretmen ki başarısız öğrencileri toprak oluyor.
O nedenle hayatını yaşa.
Carpe diem.
Ve ben hayattan yaşayarak öğreniyorum.
Hayat Öğretmenimden bir randevu talep ettim. Zor da olsa kabul etti.
Bir Fenerbahçeli olarak bir Galatasaraylı'yı deplasmana çağırdı, Kadıköy iskelesinde randevu verdi, buluştuk. Asırların yorgunluğu surat çizgilerinde.. Ama dimdik, vakur ve heybetli yine.
Boğa'dan Bahariye'ye oradan Alex'in heykeline selam verip Yoğurtçu Parkı'na yürüdük. Ağır adımlarla tempolu yürüyen bir Hayat'a eşlik etmem kolay olmadı.
Sohbete girmek icin 'vefa' diyecek oldum; mütebessim cevap verdi;
- Hocam sosyal medyadan sitemi bırak, hak etmeyenler için yüreğini tüketmeyi bırak.
Siz istiyorsunuz ki sizinle aynı otobüse binen herkes sizle beraber son durağa kadar gelsin. Unutuyorsunuz, insanların gidecekleri yerler bambaşka, herkes size bir gidecekleri durağa kadar eşlik edecek ve inmeleri gereken yerde inecek.
- Ama bu çıkarların yarıştığı yerde dostluk olur mu? diyecek oldum;
"Kızmayın kimseye, küsmeyin. Herkes bir gün gitmeye gelmiyor mu zaten ?" dedi Hayat.
-Peki, sevgili hocam doğru kişiyi, dostu nereden bulacağız?
- Kiminle sohbet ederken için rahatsa, kelime seçmiyor ve acaba bir gün bunları bana karşı bir koz olarak kullanır mı şüphesine düşmüyorsan o kişi doğru kişidir. Kimin yanında kendin isen o kişi, insanın sahiden evidir.
- Hocam yalnız kalmak en iyisi o zaman..
Müstehzi mi yoksa acı bir gülümseme mi içeren çözemediğim bir bakışla;
-Yalnızlık; düşündüklerinizin kafanızın duvarlarına çarpıp tekrar içerde kalmasıdır.
-Yalnızlık, etrafında kimsenin olmaması değil, seni anlayan birilerinin olmamasıdır. İnsan insanın sadece anlayışına muhtaç. Çünkü insan, yaşarken anlaşılmalıdır. dedi.
-Hocam, o zaman yalnız insan sevgisiz insan mıdır? Bazen insan kendisini bile sevemiyor.
-Erhan Hocam , Nietzsche diyor ki; “İnsanın kendine dayanabilmesi ve boşluğa düşmemesi için kendini gerçekten sevmesi gerekir."
Her şey insanın kendini sevmesi ile başlar. Çünkü içinde olmayan şeyi başkasına veremezsin. Çünkü, sen seni sevmezsen karşındaki insan, seni neden sevsin?
İnsan ilk önce kendisini sevmeli. Kendini sevdiğin zaman, sana sevgi gösterme yükünü de sevdiğinin omuzlarından almış olursun.
Sevgi bir yük olmamalı. Onun varoluş nedeni seni sevmek, hayallerini gerçekleştirmek değil. Sadece, sen bunları yaparken, sana eşlik etmek. Senin de ona...
- Öyle eksildik ki yaşarken Mirim, bize dokunan herkesi eksiltiyoruz.Yalnızlığımızla çoğalıp kalabalığımızla eksiliyoruz ve öylesine kalabalık ki yalnızlığımız; ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz. Kalabalıklar kendi menfaatinin kıblesini arayan nankörlerdir. Makamlar ise traşını bitirenin kalkacağı koltuklar..
Bunları söylerken Hayat sanki daha bir kamburlaşmış geliyor bana.
-Hayat Hocam, insanoğlunun gerçek ihtiyacı nedir peki?
-Hocam, güven duymaya ihtiyacımız var; sevmeye sevilmeye, nezakete, zarafete, merhamete ve samimiyete ihtiyacımız var. Fakat ihtiyacımızın ne olduğunu bilmediğimiz için başka şeylerle tatmin olmaya uğraşıyoruz. Malın mülkün elbet yeri dolar, lakin gönüldeki boşluğun yeri dolmuyor.
-Koşulsuz sevgiden mi bahsediyoruz?
-Hayır hayır. Aman haa..
Sevgi nöbetlerinden de koru kendini!
Yalnız kişi, çabucak uzatır elini karşısına çıkana.
Kimi insanlara elini, kimine yüreğini..
-Hayat Öğretmenim, ya yargılayanlar bizi , acımasızca eleştirenlere ne dersin?
-Benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan,
sokaklardan,
dağ ve ovalardan geç .
hüznü,
acıyı ve neşeyi tat...
Benim geçtiğim senelerden geç,
Benim takıldığım taşlara takıl,
Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git,
Benim gittiğim gibi !!
Ancak ondan sonra, beni yargılayabilirsin !!
Manifestom budur.
- Güzelmiş Hayat Hocam, yolun sonuna yaklaştık. Hayata dair tavsiyeleriniz var mı başka?
-Mirim, erteleme, yarına bırakma, bakarsın yarın olur da sen olmazsın, yarım bırakma, tamı isterken bakmışsın yarımı da bulamamışsın. Unutma senin ıskaladıklarını, yarım bıraktıklarını birileri tamamlar, senin ihmal ettiklerini birisi mutlu eder.
Laf mı soktu anlayamadım ama Hayat'ı bulmuşken bırakmak olmaz.
-Adamım diyenler çok ortada gezinen..
Ne dersiniz?
-Bak evlat adam olmak , her bünyenin kaldıracağı bir ağırlık değil, adam olmak, adam gibi adamların taşıyabileceği bir ağırlıktır. Adam olmak değil adam kalmak önemlidir! Cinsiyetçi bir söylem değil bu. Çok adam gibi kadınlar tanırım ben..
Son olarak Erhan Öğretmenim hayal kırıklığı oluşturmasın sende hayatın getirdikleri.
İyi dinle beni;
-Kendinde eksik olan ne varsa tamamlandığında yanında olanı ilk unuturmuş tamamlanan.
Körlük Allah’ın taktiri ama
nankörlük karakter meselesidir.
Körün gözü açılınca ilk önce bastonunu kırarmış.
Bir kez daha minnet duygusu ile Hayat'a sarıldım o bana sarılmasa da.
Vedalaştık.
Hayatın beni getirdiği semtin en iyi okulu 100 yıllık çınar Moda İlkokulu'nun önunden geçerken bir Barış Manço şarkısı dilimde;
Yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi
Yaz dostum selam almayana yiğit denir mi
Yaz dostum altı üstü beş metrelik bez için
Yaz dostum boşa geçmiş ömre yaşam denir mi
YAZ DOSTUM!
İskeleye yürüdüm. Bir deplasman galibiyeti daha alarak...
Beşiktaş Hüseyin Aycibin İlkokulu'na haydi diyerek...
Hai diyerek.
HAİ!