X Latince'de eks diye okunuyor ve ölü demek..
Oğlum Y kuşağında, kızım ise Z kuşağında...
Yani ailemizde tam bir kuşak çatışması var.
Şu anda Türkiye gündeminde
1. sırada ekonomi ,2.sırada eğitim 3. sırada ise futbol var.
Benim güzel ülkemde futbol konuşabilen herkes eğitimden de ekonomiden de çok güzel anlıyor, çözümler öneriyor ama mevzu bahis kendisi ve aileleri olunca çuvallıyor.
Şu anda hangi kurumların başında olmak istemezsin deseler; ekonominin başında, futbolun başında, eğitimin başında ve aile kurumunun başında olmak istemeyenlerin çoğunluğu oluşturduğunu göreceksiniz.
Çünkü tüm bu kurumlar büyük sorumluluk istiyor.
Pandemi ve büyük depremden sonra sarsılan güzel ülkem maalesef ahlâken de bir yozlaşmaya gidiyor.
Eğitimde başarısızlığa gidiyor ve aile yapısı hızla dağılma riskini taşıyor.
Çok üzülerek söylemek zorundayım ki üniversiteler sadece masa başı iş isteyen, hazır para isteyen gençler yetiştiriyor. Umberto Eco'nun deyimiyle üniversiteler modern dünyanın otoparklarıdır. Toplumsal gazı almak için gençlerin ömürlerinin çürüdüğü yerlerdir.
Mesleki eğitimde ne yazık ki bir türlü istediğimiz rotayı tutturamıyoruz.
Zorunlu eğitimi tartışmaya açamıyoruz. Çünkü zorunlu eğitim artık sorunlu eğitim olmuştur.
Güçlü kadına yatırım yaparken ne yazık ki kadın cinayetlerini bile anlayamıyoruz, önleyemiyoruz.
Aile kurumunu dağıtmış durumdayız.
Gençler evlenmek istemiyor, sorumluluk almak istemiyor ve çalışmak istemiyor.
Türk Aile yapısı maalesef pek çok açıdan sorunlu.
Özellikle çocuk yetiştirme üzerine büyük bir boşluk var.
Geleneksel olanı bitirip, modernleşemeyen bir araftayız.
Herkes kolay kazanmak ve sadece tüketmek istiyor.
Haklı olarak (!) mültecilerden şikâyet ediyoruz.
Acı bir gerçektir ki şu anda bütün fason işleri yapanlar, altyapı işlerini yapanlar, ameleler ,yakın gelecekte teknikerler ,teknisyenler ve sonra mühendisler ,doktorlar mültecilerden oluşacaktır.
Neden ?
Çünkü üreten bir nesil yetiştirmiyoruz.
Çünkü zorluklarla baş edebilen bir nesil yetiştiremiyoruz.
Çünkü yeni nesil disiplini sevmiyor.
Çünkü yeni nesil kolaycılığa alıştı.
Çünkü yeni nesil konformizmin tutsağı oldu.
Yeni neslin hastalığı rahat batması...
Her geçen gün yeni bir uzmanın ebeveynlere kendilerini daha çok suçlu hissettirdiği ve ardından daha çok tüketmeleri üzerine kurulu devasa bir kültürel endüstri içinde biz ne söylesek sesimiz eksik kalır.
Çocukluğun yeniden inşasını yaşıyoruz aslında.
Artık onlar ne bizim ne devletin ne de kendilerinin.
Z kuşağını daha cesur ve yeni dünyanın evrensel tutsakları haline getirdi modern eğitim ve aile el birliği ile.
Çocukları en çok da esirgeyip severken zehirleyen bir yaklaşım bu maalesef.
Ne diyordu Aragon enfes mutlu aşk yok ki dünyada şiirinde
“Ve kırar göğsüne bastırırken sevdiği şeyi”
Yeni doğan ünitelerine önerim; "göğsüne bastırırken kırmayınız. " yazılsın bebeklerin bilekliklerine.
Peki biz okullar olarak neler yapıyoruz?
Okulu bir ağaca benzetsek hangi ağaç olurdu ve neden?
Uzmanlar Bryk ve Sebring, Chicago Bölgesindeki okulları incelerken oldukça fazla yenilik, etkinlik ve proje nedeniyle okulların esas yapması gereken işleri yapamadıklarını görüyorlar.
Bu tür okullar “Yılbaşı Ağacı Okul”.
Maalesef ülkemizde de bu tür okullar mevcut. Proje ve etkinlik zehirlenmesi yaşanıyor böyle okullarda. Araç olması gereken proje ve etkinlikler amaç haline geliyor.
“Kavak Ağacı Okul” tek yönlü ve genellikle akademik odaklı okullar.
Soru çözmek sorun çözmekten daha önemli burada.
Problem çözme ve hayatı anlama kapasitesi düşük, tek yönlü bireyler yetiştiriyor.
Temel amacı bir üst kademeye öğrenciyi hazırlamak. Mola sürelerini ve sanat/spor derslerini kısaltıp soru çözdüren okulları bilmeyen yoktur.
Son olarak “Çınar Ağacı Okul” dengeli ve derinliğe önem veren bir kurguya sahip.
Bir üst kademeye hazırlık yapmak yerine mevcut kademede anlam yaratmak daha değerli. Başarı uzun vadeli ve iş birliği rekabetin önüne geçmiyor.
Bizim gibi eğitimde kayıt dışılığın normal sayıldığı ülkelerde pek bilinmez ama gelişmiş ülkelerde çocuğunuzu kaydedeceğiniz okula ilişkin çok fazla bilgi edinme hakkınız vardır.
School choice ya da okul tercihi önemli bir vatandaşlık hakkı sayılır.
Modernite Batıda zamanla bizde mekanla ilgilidir. Batı, zamanı tanzim edip yeni bir üretim disiplini ve toplum yapısı kurguladı.
Bizim payımıza ise mekânı sürekli değiştirerek adeta kendimize ait herşeyden öç almak düştü. Oxford Üniversitesi 137 yıl önce nasılsa şimdi de aynı.
Bizde ise okuduğu ilkokul, doğduğu ev aynı kalan kaç kişi vardır?
Biz yeni nesil mühendislere Vefa Bozacısının restorasyonunu versek herhalde ilk olarak mermer basamağını değiştirirler .
O mermer basamak ki on yıllar boyunca gelen giden müşterilerin ayak izleri ile oyulmuştur ve Vefa Bozacısıyla özdeşleşmiştir.
Şimdi durum böyle iken müfredatı kırk kere değiştirseniz de olmaz.
Mekân ve zaman en iyi öğreticilerdir.
Mekânı modernleşme uğruna kurban ettik, zamanın ise henüz farkında değiliz.
Ahmet Hamdi Tanpınar çok büyük bir filozof aslında.
Zamanı kaybetmiş bir milletin saatinin ayarı ile oynayarak çağı yakalamasının imkansızlığını harika bir dille anlatıyor.
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
Peki Mirim hep tespit hep teşhis ...
"Tedavi için önerileriniz nelerdir? " diyorsanız o da bundan sonraki yazımızda...
Vesselâm,