Bakın Real Madrid gittiği Amerika'daki son turnuvada Roberto Carlos gibi eski futbolcularını yanında götürdü. Bu eski futbolcular da kulüplerini temsil ederken yer aldıkları tribünlerde ya da yaptıkları görüşmelerde giyiminden kuşamına kadar takımlarına layık oluyorlar. Roberto Carlos'a bakıyorsunuz, o kadar sıcakta takımını temsil ederken takım elbisesi ile kravatıyla giyimine ve kuşamına özen gösteriyor.
İnternet ortamında bir video paylaşıldı. Fenerbahçe'nin Yüksek Divan Kurulu toplantısına Fenerbahçe tarihinde en çok forma giyen ve kaptanlık yapan Müjdat Yetkiner alınmamak istendi ve güvenlikle sorun yaşadı.
Müjdat Yetkiner'in eski başkan Aziz Yıldırım'dan yana olduğunu biliyorum. Çünkü basına öyle yansımıştı. Mevcut Başkan Ali Koç'a muhalif görünüyor. Bildiğim kadarıyla Müjdat Yetkiner de mevcut başkana centilmenlik sınırını aşan seviyede muhalefet etti. Sanıyorum kendisine yakışmayan laflar da etti. Çünkü basına böyle bilgiler yansımıştı. Gerçi o 'ben o tür laflar söylemedim' diye tekzip etmişti.
Benim burada dikkatimi çeken başka bir olay daha var. Görüntüye göre Cemil Turan Ağabey de bu tartışma sürerken önü kesilmiş, güvenlik onu da bırakmıyor ve bekletiyor. Ya Cemil Turan bile kuyrukta bekliyor. Fenerbahçe ve Milli Takım'ı altmışlı yılların sonlarından seksenli yıllara kadar on beş yıl götüren bir numara. Böyle bir şey olabilir mi ya? Cemil Turan Trabzonlu bir aileden. O'nun babası Akçaabat, annesi Vakfıkebirli -ayrıca yeğeni merhum Mehmet Turan ağabey bana "anne tarafında çok eskiden Tonya'dan Vakfıkebir'e geldiklerini" de söylemişti ki o tarihlerde Tonya Vakkebir'e bağlı bir bucaktı. Çünkü Tonya elli dört yılında kazı oldu-, kendisi Sarıyer Rumelikavak doğumludur. Severim kendisini, her Rumeli Kavağı'na geldiğinde de kendisine 'hoş geldin' derim. Ailesini de severim.
Buna benzer bir olay da bizim Galatasaray'da yaşanmıştı. Galatasaray Ali Sami Yen Arena'nın açılışında da Fatih Terim içeri alınmamıştı. O zaman basında bunun görüntüleri vardı. Kendisine oradaki güvenlik görevlisinin işgüzarlığı ile, 'rezervasyonun yok ve davetli değilsin' denmişti. Fatih Terim de, 'Ben Galatasaray'ı dört yıl üst üste ligde şampiyon yaptım, UEFA şampiyonu yaptım, benim şampiyon yaptığım Galatasaray'da benim sayemde iş bulan buradaki güvenlik beni içeri almıyor, yazıklar olsun' diyerek geri dönmüştü.
Şenol Güneş de aynı tavırla karşılaştı. Beşiktaş'ta teknik direktörlük yaptı diye bir grup Trabzonsporlu ona 'Trabzonspor düşmanı' diyor. Komedi. Trabzonspor'un şampiyonluklarındaki bir numarası. Altı şampiyonlukta da var. Dört şampiyonluk kupasını kaptan olarak kaldırmış. Kıbrıs Barış Kupası'nda bile var. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık kupaları ve daha niceleri. O Trabzonspor'u şampiyon yaptığı zaman daha doğmamış ve Trabzonspor'un sonradan taraftarı olanlardan bir kısmı ona 'Trabzonspor düşmanı' diyor. Evet 96 yılındaki şampiyonluğun Fenerbahçe'ye kaptırılmasını hataları var. 2011 yılındaki olayı zaten herkes biliyor. Adamı Trabzonspor'da çalıştırmıyorsunuz. Beşiktaş'ta çalışmış. Profesyonel bir teknik direktör ekmeğini yediği yere yanlışlık mı yapacak? Ona da bir kısım Trabzonsporlu tepkili. Öyle ki Şenol Güneş'in 'Aşk geçene kadar, sevgi ölene kadar' lafını bile anlamadılar. Yani demek istiyor ki "ben şu anda Beşiktaş'tayım ama ben Trabzonsporlu'yum".
Diyeceğim şudur. Ben Fenerbahçeli değilim ama bir gerçeğe vurgu yapmak istiyorum. Bir topluluğa, bir camiaya mal olmuş insanlara özel muamele edilmeli. Topluma mal olmuş bu kişiler de oturup kalkarken, bir yerde konuşurken ve de muhalefet ederken ağızlarından çıkan lafları kulakları duymalı. Sonra sadece onların değil bizim bile, taraflı tarafsız herkesin üzüleceği manzaralar ortaya çıkmamalı.
Unutmayalım bir atasözü var.
'Keser döner, sap döner,
Bir gün gelir hesap döner'.
Kimsenin yaptığı yanında kalmaz ve mutlaka bu dünyada cezasını çeker. Hem de aynı türden. Toplum bunu sosyolojik manada görür. Ve yanlış yapan toplum karşısında yaptığı yanlışın cezasını çeker. Ayrıca ahirette de çekecek. Çünkü Peygamberimiz konuyu böyle anlatıyor.
Bu konuda sayısızca örnek var..



