Dr. Ahmet Bekaroğlu

Tarih: 05.01.2025 14:29

DEĞERLENDİRMELERİMİZDEKİ TUTARSIZLIK

Facebook Twitter Linked-in

 Çıkış belgesini alırken fakültenin öğrenci işlerindeki şefi bana ve doğrudan mezun olan birkaç tane arkadaştık/altı kişiydik demişti ki, 'burayı o kadar arayacaksınız ki'. Gerçekten Türkiye'nin ilk İmam Hatib Lisesi olan İstanbul İmam Hatip Lisesinde ve Marmara İlahiyatta çok önemli günlerimiz geçmişti. Marmara ilahiyatta sonradan yüksek lisans ve doktora döneminde ve her zaman fakülteye gittiğimde ki bir ayağım oradadır o günleri hatırlarım. Fatih Çarşamba Fethiye semtinde olan İstanbul İmam Hatip Lisesinn de de her gittiğimde sanki yeniden doğmuş gibi olurum.
      Yetmişli yıllarda İstanbul İmam Hatip Lisesinde ve seksenli yıllarda Marmara İlàhiyat'ta okuduğumuzda Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay ve Müslüm Gürses'in yıldızlaştığı arabeskin zirvede olduğu günlerdi. Ancak o günlerde arabesk gençlik dışındaki kesim tarafından kesinlikle sevilmez ve devlet televizyonu TRT'de asla yar alamazdı. Söz konusu bu sanatçılar, TRT ekranlarına çıkamazdı. O günlerde Marmara İlâhiyatta Kur'an-ı Kerim dersi hocamız Prof. Dr. İsmail Karaçam dersre bize Kuran-ı Kerim okuturken bir arkadaşımıza sıra geldiğinde ağlamaklı sesi ile okuduğu için ona-ismini söylemeyeyim-, 'Oku bakayım Ferdi'nin makamından' diye kinayeli bir ifade kullanırdı. Aslında bu hocamız da pek çok kişi gibi arabeksi sevmediğini ve Halk Müziğini yıkan bir atraksiyon olduğunu kabul ederdi. Ben de arabesk dinlemezdim. Çünkü Halk Müziği ve Sanat Müziğini dinlerdim.
      Bunu ne için söylüyorum biliyor musunuz? Algılarımızda da değişme var. Bugün için artık bu sanatçılar ve.bu müzik devlet televizyonlarında da yer alabiliyor. Almasın demiyorum. Sadece madem ki sakınca yoktu,  o zaman niye almıyorlardı? demek istiyorum. Halk Müziği ve Sanat Musikisi gibi bir tutarlılık olsun. Evet bu müziğin usta isimlerinden Müslüm Gürses vefat etti, Allah; rahmet eylesin. Dün de Ferdi Tayfur vefat etti ona da Allah; rahmet eylesin. Orhan Gencebay'a Allah sağlıklı ve uzun ömürler versin. Ancak bu sanatçılarımıza o günlerde 'Halk ve Sanat müziklerini berbat ediyorlar'.diye bakılıyordu Şimdi ise 'kahraman' gözüyle bakılıyor. Yani bizim bakış açımız ve anlayışımız arasında tutarsızlık var. Hele Müslüm Gürses dediğinizde, 'gençlerin birbirlerini veya kendilerini jiletlemesine sebep olan müziği icra ediyor' diye suçlanıyordu. Bana göre çok büyük ses ve sanatçı olan ki oyunlara göre de öyele İbrahim Tatlıses, o günlerde henüz parladığında TRT'de yer alıyordu ancak o da havaya girip müzik tarzını değiştirip 'arabesk havasına girince' TRT ekranları uzun yıllar ona da yasaklanmıştı. Şimdiki nesiller bunları bilmez ama o günleri yaşayan bizler biliyoruz. Övünmek gibi olmasın da geçmişe dönük hiçbir şeyi unutmam ve zamanı geldiğinde bunları söylerim. Bu tespitlerimi de  Özal'ın ifadesi ile 'açık ve seçik olarak söylüyorum'.
      Bir dönem bana beş km. mesafede olan  Tarabya'da 'Taverna Müziği' ve 'Taverna sanatçıları' günleri de meşhurdu.  Hakikaten o günlerde taverna sanatçıları vardı. Bunlar da rüzgar gibi geldi geçtiler. Ama Halk Müziği ve Sanat Musikisi hala daha yaşıyor. Çünkü bu müzikler bu milletin tarihi derinliklerinden gelen kültüründen besleniyor, gelenek ve göreneklerini yansıtıyor.  Doğrudur, bu müziklerden de çoğu yeni nesil hoşlanmıyor. Çünkü bu müziklerden anlamak için bir kültürel birikime sahip olmak ve kısacası 'Sarraf olmak' lazım. Doğrusu o birikim de çoğu yeni nesilde yok.
       Özetle bir dönem suçladığımız ve ekranları yasakladığımız sanatçı ve müziği bugün için artık 'büyük hizmet gördüler' diye değerlendiriyoruz.
Algılarımız da çok değişmiş. Sarıyer'deki bir etkinlikte Ferdi Tayfur'u da bir defa dinlemiştim canlı olarak. Başka sanatçıları beklerken onun müziği bana hitap etmediği için zorunlu olarak sadece iki parçasını dinlemiştim ve bırakmıştım.  Çünkü ben bir Halk Müziği ve Sanat Müziği sanatçılarını bekliyordum. Onları seyretmiştim.
      Ferdi Tayfur'un cenaze namazını ben de televizyon canlı yayınından takip ederek evimden imama uyarak kıldım. Bizzet cenazenin olduğu camiye gitmeden televizyon aracılığı ile imama uymak şartı ile evden ya da herhangi bir yerden kılınan cenaze namazı kabul olur ya da olmaz. Bu ayrı bir şey. Ben cenazelere gidemediğimde bu şekilde yapıyorum. Bu durumda şöyle düşünüyorum. Biz, 'cenaze namazı' diyoruz ancak rukü ve secdesi olmadığı için nihayetinde bir dua ve namaz değil. Dua da her yerden ve her zaman yapılabilir. Bu ayrı bir konu. Ben babamın oğlu olsa yaptığımız tutarsızlığı ve yanlışı mutlaka söylerim. Çünkü ben bir düşünce insanıyım ve yazarım. Geçmişte farklı düşünüyorduk. Arabesk'i sevmesem de bu müziği seven milyonlarca insan var ve bu da bir gerçek. Geçmişte farklı, şimdi de daha farklı düşünüyoruz. Tespitlerimizdeki ve düşüncelerimizdeki değişimi söylemeyeyim mi?
      Tespitlerim bunlar ve ben söylüyorum..


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
... ...