Bugün Cuma namazında toplumun hemen hemen her kesimini ilgilendiren bir hutbe okundu, bu hutbeden ilk başta ders alması gerekenler, hutbeyi hazırlayan ve okuyan din görevlileri, en alttan en üstekine kadar tüm kamu personeli, her meslek grubu mensupları, esnaflar, ev sahipleri, kiracılar kısaca herkesin okuduğu zaman mutlaka kendisinden birşeyler bulacağı ve son zamanlarda okutulan en güzel hutbeydi bana göre.
Muhterem Müslümanlar!
Hayber’in fetih günüydü. Müslümanlar o gün, büyük bir zafer elde etmişlerdi. Zaferin ardından sahabiler Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in yanında, canlarını feda eden şehitleri bir bir anıyorlardı. Birinin adı zikredildiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.s), o kişi hakkında şöyle buyurdu:
كَلَّا إِنِّي رَأَيْتُهُ فِي النَّارِ فِي بُرْدَةٍ غَلَّهَا
“Hayır! Ben onu kamu malından çaldığı bir hırka ile cehennemde gördüm.”[1]
Allah Resûlü (s.a.s) bu sözleriyle bizlere; kamu hakkını çiğnemenin Allah yolunda ölen bir kimsenin şehit olmasına engel olacak derecede büyük bir günah olduğunu haber vermektedir.
Buradan anlamamız gereken bir insan vatan, millet ve din uğruna şehid bile olsa kamu malından haksızca elde ettiği bir menfaatten ötürü şehidlik mertebesine ulaşmaktan yoksun kalacak, Allah katında en sevilen kullardan olan şehidliğe bile engel olacak bir suç kamu malı çalmak. Kendisine herhangi bir nedenle kamu malı emanet edilen kişilerin çok dikkat etmesinin önemini bu hadisten anlıyoruz.
Aziz Müminler!
Kamu hakkı; ‘Hukukullah’tır; Allah’ın hakkıdır, Rabbimizin bizlere emanetidir. Bu emanete sahip çıkmak, Müslüman olmanın bir gereğidir. Kamu hakkına ihanet etmek; sadece bir haksızlık değil, aynı zamanda bir zulümdür.
Kamu malı ise; topyekûn bir milletin ortak menfaat alanıdır. Hiç kimse bu mallar üzerinde şahsi ve keyfi bir tasarrufta bulunamaz. Kamu malı; sadece hayatta olanların değil, henüz doğmamış çocukların, tüyü bitmemiş yetimlerin, bütün muhtaçların, garip gurebanın da hakkıdır. Kur’an-ı Kerim’de ‘Gulûl’ olarak isimlendirilen hazine, kamu, belediye, vakıf ve dernek mallarına el uzatmak; insanı dünyada zillete, ahirette büyük bir azaba sürükleyen ağır bir vebal, büyük bir günahtır. Nitekim Yüce Rabbimiz, “…Kim, kamu malına ihanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı, boynuna asılı olarak gelir...”[2] buyurmaktadır.
Bu bölümde Hazine, Kamu, Belediye, Vakıf, Dernek vs. mallarından haksız kazanç elde eden, onları üzerine geçiren ve bile isteye bunu yapanların kıyamet günü düşeceği zelil durum açıklanmakta
Kıymetli Müslümanlar!
Kimi zaman görsel ve yazılı yayın organlarında gündeme gelen, kimi zaman dijital mecralarda dillendirilen, kimi zaman da insanlar arasında sohbet konusu olarak geçen kamu hakkı ihlallerini ve yüce dinimiz İslam’ın bu konuya bakışını bugün bir kez daha hatırlayalım.
Hazineye, vakıflara, derneklere, kamu kurum ve kuruluşlarına ait menkul veya gayrimenkulleri zimmete geçirmek, işgal etmek ya da vasıflarını değiştirerek gayr-i meşru kazanç sağlamak ateşten bir korla karnı doldurmaktır. Bu hususta Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in uyarısı gayet açıktır: “Hiç kimse hakkı olmayan bir karış toprağı bile almasın! Eğer alırsa, kıyamet gününde Allah yedi kat yeri onun boynuna dolar.”[3]
Kamu imkânlarını amacı dışında kullanmak, kamuya ait işleri yavaşlatmak ya da aksatmak, verilen görevleri layıkıyla yerine getirmemek hem vebal hem de günahtır. Kamu hizmetlerini sunarken insanlar arasında ayrım yapmak, tanıdığı kişilere öncelik vermek, çalışma saatlerinde şahsi işlerle meşgul olmak, hak hukuk tanımamaktır, günahtır. Yaptığı iş karşılığında aldığı ücretten başka, hak etmediği bir ücret talep etmek harama el uzatmaktır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: “Bir kimseyi bir işte görevlendirip yaptığı işin karşılığı olarak ona bir ücret verdiysek, onun bu ücret dışında alacağı her şey emanete hıyanettir.”[4]
Hutbenin bu bölümünde sadece fiili olarak yapılan eylemlerden değil, hayatımızın diğer alanlarındada sosyal medya, digital mecralar dedikodu, fitne, yalan ile insanlar arasına fesatlık ile nifak sokma, kamu imkanlarını kendi menfaatine kullanma, aldığı maaşın karşılığını layıkıyla vermeyecek, mesaisine riayet etmeyen, işini olması gerektiği gibi yapmayan, mesai saatinden çalarak başka işlerle iştigal eden, haketmediğini almaya çalışanlarında büyük günah ve vebal ile karşı karşıya kalacağını bildiriliyor.
Değerli Müminler!
Hediye kisvesine bürünen her türlü çıkar ilişkisi, cehennem ateşinden bir parçadır. Dijital mecralarda, yazılı ve görsel medyada yalan ve yanıltıcı haberlerle manipülasyon yaparak kamuyu zarara uğratmak haramdır. Bir kişinin yapabileceği bir iş için birden fazla kişiyi işe almak kamu kaynaklarını israf etmektir. Torpil yapmak ve yaptırmak, adam kayırmak ve kollamak, gençlerimizin hayallerini çalmaktır. Bir takım kanuni boşluklardan yararlanıp adeta gayrimenkul mafyası oluşturarak kamunun ve şahısların malına haksız yere el koymak, sahte belgeler ve yalan beyanlarla bunları haksızca ele geçirmek haramdır, zulümdür.
Görevi ve makamı karşılığında hakkı olanın dışında elde edilen her türlü maddi ve manevi menfaatin, insanlar arasında yapılan ayrımcılığın, uhdesinde bulunan kaynakların israf edilmesi ve edilmesine göz yumulmasının, kanuni boşluklardan yararlanarak menfaat elde edilmesininde haram olduğu belirtiliyor.
Aziz Müslümanlar!
Elektrik ve suyu kaçak kullanmak, toplumun tamamının malına el uzatmaktır, haramdır. Devletin; tarımda, hayvancılıkta ve ticarette verdiği destekleri amacı dışında kullanmak, kamu hakkını ihlal etmektir, günahtır. Daha fazla destek almak için olmayan tarlaları varmış gibi beyan etmek ya da vasıfsız tarlaları vasıflı göstermek, büyük bir haksızlıktır, zulümdür. Değeri düşsün diye çiftçinin ürününü tarlada bekleterek gerçek fiyatının altında almak, fiyatlar artsın diye karaborsacılık ve stokçuluk yapmak, haksız yere milletin malına el koymaktır, haramdır, günahtır.
İhtiyacı olmadığı halde sosyal yardım almak, ailesinden kalan maaşı alabilmek için resmiyette boşanıp gerçekte birlikte yaşamaya devam etmek, ateşten gömlek giymektir. Naylon fatura ile vergi kaçırmak, sahte belgelerle mal beyanını düşük göstermek haramdır, günahtır. Engelli muafiyetinden yararlanılarak alınan aracı amacı dışında kullanmak, vergi imtiyazını istismar edip bunu bir rant kapısına çevirmek kamu hakkını gasp etmektir, haramdır. Menfaat elde etmek için rüşvet alıp vermek ise Allah’ın lanetine müstahak olmaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s),
لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الرَّاشِى وَالْمُرْتَشِى
“Allah’ın laneti, rüşvet verenin de alanın da üzerine olsun.”[5] buyurmaktadır.
Hutbenin bu bölümü ise hemen hemen toplumun her katmanındaki insanlar için, kamu imkanlarından kaçak olarak faydalanmanın, karaborsacılığın, stokçuluğun, yalan beyanların, kasıtlı olarak heder edilen ürünlerin, sosyal güvenceden faydalanmak için anlaşmalı boşanma yapılmasının, sahte belgelerle vergi imtiyazlarından ve engelli raporuyla alınan araçların amacı dışında ve rant amacıyla kullanılmasının günahına ve Allah’ın lanetine müstahak olma anlamına gelindiğinin anlatıldığı bölüm adeta yaşanılan fiili durumların dile getirilmesi ve röntgeni çekilmiş gibi yansıtılıyor.
Kıymetli Müminler!
Dün, hicri 1447. yıla girdik. Hicri yeni yılımız mübarek olsun. Yüce Rabbim, hicri yılımızı; ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliğine, bütün mazlumların felaha ermesine, hatalarımızı gözden geçirip günahlarımıza tövbe etmemize, kamu hakkına dair hassasiyetimizi yenilememize vesile kılsın.
Hutbemi, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu uyarısı ile bitiriyorum:
“Kamu malından haksız kazanç sağlayanlar için kıyamet günü ancak cehennem azabı vardır.”[6]
Hutbe Peygamber efendimizin hadisi ile bitirildi. Bu hutbe istisnasız son yıllarda okutulan en önemli ve toplumun yüz kızartıcı hatalarının insanların yüzüne karşı okunduğu bir gerçeklik belgesi. Bu hutbeden statüsü ne olursa olsun herkesin alacağı dersler mutlaka var, ama öncelik örnek olması gereken kişilerde, Allah hepimize olması gerektiği gibi bir yaşam ve şuur nasip etsin.



