Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


ÇOCUKLUĞUMDAKİ BİR GELENEK TONYA DİLİ İLE; "ÇENDEY ATMA VE GALANDAR'I KIRMAK"..

Bu yazıda kaleme alacağım konu sadece , Doğu Karadeniz Bölgemizin bazı yerlerinde, ilçeleri ile Trabzon ilimizde ve  ağırlıkta da Tonya İlçemizde yaşatılan bir gelenektir.  


Yoksa bir hurafe gündeme getirmek değildir. Halen yaşatılan bu gelenekte Kur'an ve Sünnet açısından uygun olmayan hususları elbette onaylamıyoruz. Tekraren vurguluyorum ki, amacım burada sadece bir geleneği tanıtmaktır. Bu açıklamadan sonra konumuza geçelim.

      Her yıl Ocak Ayı’nın on üçüncü gününü on dördüncü gününe bağlayan  akşam, 'Galandar' yani Rumi takvimle yılbaşıdır. Galandar,  Doğu Karadeniz Bölgemizde özellikle de Trabzon merkez ve ilçelerinde ve  ağırlıkta da Tonya ilçesinde kutlanmaktadır. Ben de bir Tonya’lı olarak çocukluğumda Galandar’ı çok kutladım. Bu bağlamda ilgilenen herkesin Galandar'ını kutluyorum.
 Galandar,  yukarıda da belirttiğim gibi sadece benim de çocuklukta yaşadığım bir gelenek değildir. Rumi takvimin yılbaşısı ve bu takvimle  yılın ilk ayının da adıdır. Malüm olduğu üzere bu takvimi bir dönem kullandık, doğum ve ölüm tarihleri gibi önemli olaylar,  bir dönem bu takvime göre ifade edilmiştir. Ben de, çocukluğumda 'Galandar' kutlamalarını çok sever ve her yıl gelmesini de dört gözle beklerdim. Halk dilinde değişik isimlerle yer bulan rumi ayların isimlerini,  çok hoşuma gittiği için  mütemadiyen anneme saydırır ve bunları ezberlemeye çalışırdım. Ancak isimlerini ezberlediğim bu ayları, lkokula başlayınca milâdi takvim aylarını öğrendiğim için hemen  unutuverirdim. Okuldan eve geldiğimde  annem bana, 'Köy Ayları' adı ile kendi dillerinde bilinen,  'hangi ayın kaçıncı günü olduğunu?' belirlemek için devamlı olarak, 'sizin takvime göre bugün ayın kaçı?' diye sorar ve oradan on üç gün ilâve ederek, 'bizim Ķöy Takvimine göre örneğin Galandar, Karakış, Gücük Ayının şu günüdür'  diye hesap ederdi. O günler gerçekten  çok güzel olduğu kadar yaşatılması da bir o kadar güzeldi. Bu takvim her ne kadar günümüzde  kullanılmasa da mezar taşlarında vs. çok yerde halen  gündemde tutulmaktadır. Ayrıca kanımca o günlerde  mevsimlerin başlangıç ve bitişini belirlemede, rumi takvim daha isabetli idi. Bildiğimiz gibi an itibarı ile çok bölgemizde ilk ve son baharı nerede ise göremez olduk. Yılın dört mevsimi  ikiye indi ve kış mevsiminden sonra hemen yaz mevsimini yaşar olduk.  Ama bizim çocukluk günlerimizde mevsimlerin tümünü yaşardık. Mevsim kaymaları on beş,  yirmi günü geçmezdi. Örnek verecek olsak şöyle dememiz mümkündür.  Eylül ayı olduğunda sonbahar mevsiminin hemencecik başlamadığını, yaz sıcaklığının devam ettiğini ve sonbahar serinliğinin eylül ayının on beşinden sonra hissedildiğini yaşayarak görürdük. Aynı şekilde haziran ayının birinci günü olduğunda da yaz mevsimi sıcaklığı hemen hissedilmez ve bu ayın on beşi hatta yirminci gününden itibaren bu  mevsim başlardı. Aynı şekilde Aralık ayının birinci günü kış mevsimini, ya da mart ayının başlaması ile ilkbahar mevsimini de hemen hissetmezdik. Yani mevsimlerin başlaması için  on beş ya da  yirmi günlük bir sarkma oluyrdu. Yazıma konu olan be başlıkta da yer verdiğim gibi Galandar kutlamalarında  iki kavram dikkati çekiyor; 'Galandarı Kırmak' ve 'Çendey Atmak'. 'Galandar yani yılbaşı gecelerinin vazgeçilmez eğlencesi olan, “Çendey Atma” yani anlayacağımız bir ifade ile  'çanta atma' uygulamasının yapılışını  bizim ‘tonyahaber gazetesi kurucusu ve genel yayın yönetmeni Hasan Kalyoncu şöyle anlatıyor;
  ‘Evlerin kapısı çalınarak ev sahibi tarafından kapı açılınca evden içeriye çendey atan kişi hemen kapıyı çeker ve kapatır,  evde bulunanlar, kendilerini tanıtmayan bu misafirlerin çendeylerine çeşitli hediyeler koyarlar, ikramları toplayan gruplar, eğlencelerinin sonunda topladıkları meyve ve benzeri ikramları aralarında paylaşırlar, rumi takvime göre yılın ilk günü olan Galandar ayının ilk gününde yani miladi takvimle Ocak Ayının on dördüne tekâbül eden  günde, eve ilk gelenin uğuruna bakılır, “Galandar Kırma” olarak adlandırılan bu uygulamada, Galandar’ı kıran uğurlu birisi ise, o yıl işler düzgün gider, ekinler bol olur, inekler yüklenir, şayet eve gelen ilk kişi ğursuz ise, ailenin bütün işleri bozuk gider, bu gelenek Tonya’da hâlâ yaşatılıyor'.
   Halen, sizin ayları',  yani,  ‘köy aylarını saysana’ dediğimde annem, milâdi takvimle ocak aýına denk gelecek şekilde Galandar'dan başlayarak ayları şöyle sıralıyor. "Galandar, Gücük, Mart, April, Mayıs, Kirez Ayi, Orak Ayi/Çürük Ayi, Ağustos,  İstavrit, İzim/Üzüm Ayi,  Biçim Ayi, Karakış". Annem herkesin bildiği,  'Mart Kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır' atasözünü dile getirerek,  bizi bu ayda tedbirli giyinmemiz konusunda uyarır ve   Şubat Ayı'nın dilinden  şöyle bir dörtlük söylüyor.

'Ben gücüğüm gücüğüm,
Hepisinden yuvruğum.
Ya eser doldururum,
Ya siner otururum'.

Yani, 'Şubat Ayı olarak benim günlerimin, diğer aylara göre az olmasına bakmayın, bende  öyle bir kar yağar ki, ya şiddetli rüzgâr ve fırtına ile her taraf kar dolar, ya da bende yağan kar öyle bir  donar  ki uzun süre erimez'. 

 Son zamanlarda rumi ve hicri takvimi,  miladi tavime çevirme teknikleri bağlamında bilimsel eserler yayımlandı. Bunu da hatırlatmak isterim. Galandar anlayışındaki 'eve gelen ilk kişinin uğurlu ise, her şeyin süt liman olacağı,  ama uğursuzluğundan dolayı işlerin olumsuz gideceği' anlayışı; elbette ki Kur'an ve Sünnet açısından doğru değildir. Baştada açıkladığım gibi burada amacım, huafe anlatmak değildir, aksine halen yaşatılan bir geleneği tanıtmaktır. İlgi alanına giren herkesin, Galandar'ını; kutluyorum..