Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


BUNLAR 'BİLİM ADAMI DEĞİL FİLİM ADAMI'

Her 30 Ağustos ve 29 Ekim geldiğinde birileri haykırıyor, 'hutbede niye Atatürk ismi anılmadı? diyerek. Yani Diyanet İşleri Başkanına akıl veriyorlar, 'Diyaneti böyle yönet' diye.


Dün de Karadeniz Teknik Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Kemal Üçüncü, 'Ali Erbaş Türk değil ki Atatürk'ün ismine hutbede yer versin' diyerek haddini aşmış ve Diyaneti nasıl yöneteceğine dair ona akıl vermeye kalkmış. Kemal Üçüncü haddini aşmış. Diyanet İşleri Başkanı kalkıp ona diyor mu ki 'üniversitede Türkçe derslerini böyle anlat'. Çünkü kendisi Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyelerindendir.
      Bunun üzerine ben de bu yazım için, 'Bunlar Bilim Adamı Değil Filim Adamı' başlığını attım. Neden? Çünkü bir defa kişi alanında konuşmalı. Bu Kemal Bey'in alanını araştırdım, google'den edindiğim bilgiye göre, Türk Dili ve Edebiyatı olduğu bilgisine ulaştım. Kemal Üçüncü Bey bize, 'Türkçe'de konuşmak ve yazmak usulünün nasıl olacağı?' ve 'Cümlenin nasıl kurulacağı?' ile ilgili çalışmalarını anlatsın. Onun işi mi Din işlerinin nasıl yönetileceği? Ya da bu konuda görüş belirtmek? Sen kimsin? Ali Erbaş sana mı soracak Diyanet'i nasıl yöneteceğini? Prof. Dr. Kemal Üçüncü'nün baktım özgeçmişine, Konyalıymış? Konya'dan çok değerli arkadaşlarım var, hocalarım var, Mehmet Savaş hocam başta olmak üzere. Mehmet Savaş Hocam bana derdi ki, 'Konya Tonya fark etmez'. Çok severim Konya'yı ve Konyalılar'ı. Kemal Üçüncü, 'Ali Erbaş'ın Türk olmadığını da' söylemiş. Son zamanlarda belirli bir kesim böyle bir şey gündeme getiriyor. Kemal Bey'de, ağızlardaki sakızı çiğnemiş. Kemal Bey'in sülâlesi de eskiden Konya'ya bir yerlerden gelmiştir. Bilim adamı belge ile konuşur. Var mı bu konuda yani 'Ali Erbaş'ın Türk olmadığına' dair bir belgesi? Gòsteremediğine göre yok. Demek ki Türkiye'nin köklü üniversitelerinden biri olan Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalışan ve devletten profesör maaşı alan Kemal Bey, kahvehanelerdeki dedikoduyu bir bilim adamı olarak gündeme getiriyor. Koskoca bir profesör hem de isminin önünde bir çuval dolusu ünvan var. Üniversitelerimizin ne hale geldiğini görüyor musunuz? Ciddi bilim adamlarımızı tenzih ediyorum ama böyle belgesiz konuşan ve kurusıkı atan hocalar da var üniversitelerde. Aklıma şu geliyor; yoksa Kemal Bey üniversiteye ahbap çavuş ilişkisi sonucunda mı girmiş? En azından belgesiz konuşmakla, bilimsel verilere göre konuşma usulünün dışına çıkmış.
      Belli ki Kemal Bey de -bizim alan çok geniş olduğu ve herkes bu alanda at koşturduğu için- böyle bir çıkış yaparak gündeme gelmiş ve 'ben de buradayım, beni de duyun' diye düşünerek kendisini tanıtmış. Mahallemizden bir arkadaş vaktiyle beni İstanbul'un en sosyetik Mahallesi olan Nişantaşı Teşvikiye'de ikamet eden patronunun vefat eden annesinin dua programına davet etmişti. Lâkin o akşam vefat eden babamın duası olduğu için -ki Kaynaşlı depremini de orada yaşamıştık ve ben sòz konusu davete gidememiştim- bu arkadaş da bunu olumlu karşılamış ve müezzin arkadaşı götürmüştü. Müezzin arkadaş, Kurra Hafız olduğu için programda güzelce Yasin ve Mülk surelerini tilàvet ederek duayı da yapmış. Orada cenaze evi ile ilgisi olmayan sağdan soldan gelen komşulardan bir bayan hemen fırlayarak demiş ki, 'Hoca, hoca Atatürk'e dua etmedin'. Yani 'siz Atatürk düşmanısınız' der gibi hadsiz bir çıkış yapmış. Müezzin arkadaş da bu duruma biraz mahcup olmuş ve 'gerektiģinde Atatürk ismini de andıklarını ancak bu akşam anmamakta bir kastının olmadığı' cevabını vermiş. Müezzin Efendiyi götüren arkadaş diyor ki, 'hemen fırladım ve o bayana dedim ki, hanımefendi biz buraya duaya geldik, amacımız vefat eden bu hanımefendiye dua etmek, siz bizim hocamızı ne sanıyorsunuz? Bizim hocamız da Atatürkçü'dür, şayet siz Atatürk'ü çok seviyorsanız, öyle başkasının duasında Atatürk'e dua ettirmek edavacılığı yapmayın, siz kendi evinizde ya da yanıbaşımızdaki Teşvikiye Camiinde Atatürk'ü anmak için bir mevlüt programı düzenleyin, hocalarımıza da biner lira da para verin, hocalarımız bakın o zaman Atatürk'e nasıl dua ederler, siz Atatürk'ü seviyorsanız bunu yaparsınız, yapmıyorsanız da sevmiyorsunuz demektir'. Arkadaş diyor ki bu kadın, kıpkırmızı oldu ve çıtı çıkmadı. Biraz sonra da Kaynaşlı depremi oldu ve başladılar Kelime-i Şehadet getirmeye.
      Böyle bir anı da başka bir hocamız yaşamışt. O hocamız da bulunduğu programda benzeri çıkış olunca çıkışı yapan kişiye demiş ki, 'öyle başka yerlere dua edilirken Atatürk'e dördüncü, beşinci sırada yedekten dua edilmez, siz Atatürk için bir Kur'an programı tertip edin, ücretimizi de verin, biz Atatürk'e dua ederiz'.
      Bilim adamı belge ile konuşur. İsminin önünde bir çuval dolusu ünvan olan ve bilim adamlığının en üst seviyesinde profesör unvanına sahip olan Kemal Üçüncü de, belgeden habersiz, bir de bilim adamı diye çıkıp konuşuyor. Bu konuşmasına göre, film adamı. Çünkü hem alanın dışına çıkmış ve hem de belgesiz konuşuyor. Belli ki Kemal Üçüncü de sesini duyurmuş. O da şöhret oldu. O da biliyor ki, Trabzon'da üniversitenin bir köşesinde ondan kimin haberi olacak? Onu kim tanırdı ki? Böylece tanındı işte. Tanınmak için akıllıca bir iş. Zaman zaman hutbeleri provoke eden kelli felli kişiler oluyor ve biz bunlardan kitle iletişim araçları aracılığı ile haberdar oluyoruz.
      Ben bu konudaki kendi görüşümü söylemiyorum. Elbette ki benim de bu konuda gòrüßüm var. Olaya sadece bilimsel açıdan belge ile yaklaşıyorum ki belgesini aşağıda göstereceğim. Mustafa Kemal Cumhurbaşkanlığı döneminde, 'kendi isminin hutbelerde anılmaması ve sadece Cumhuriyetin övülmesi' hususunda ilgili kurumlara kararname çıkararak bir yazı göndermiş. İşte o belge.

“Hutbelerde neden Atatürk’ün adı geçmiyor” diye istismar siyaseti yapanlara tarihi cevap arşivden çıktı.

Atatürk, 5 Mart 1924 tarihli kararname ile hutbelerde adından bahsedilmesini bizzat kendi imzası ile yasaklamış.

Tüm valiliklere gönderilen kararnamede, 'kişilere değil, millete ve Cumhuriyet’e dua edilmesi isteniyor. Belge 3 Mart 1924’te Hilafetin kaldırılmasının ertesi günü yayınlanmış. Reis-i Cumhur olarak bizzat kendi imzasıyla Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından Dahiliye Vekaleti’ne/İçişleri Bakanlığı’na oradan da ‘Acele’ kayıtlı şifre telgraflarla valiliklere gönderilmiş. Kararnamede Atatürk, “Bundan sonra hutbelerde isim zikredilmeksizin “Millet ve Cumhuriyetin saadet ve selametine dua edilmesini” istiyor.

İşte o kararname

"Ba’dema hutbelerde ism zikredilmeksizin “millet ve Cumhuriyet’in selamet ve sa’adetine” du’a edilmesi takarrur etmiş ve bu kararun bi’l- cümle vilayete tebliği dahiliye vekaletine havale edilmiştir".
      Anlatacağı konuyu bilim adamı dili ile deģil de halkın ağzıyla dile getirmek, insanı komik duruma düşürebilir. Bir de tezinizi sağlam kaynaklara dayandıracak, detaylıca araştırıp ona göre kamuoyunu açıklama yapacaksınız. Yoksa konu ile ilgili ortaya belge konur. Siz de komik duruma düşersiniz.
      Ben de heyecanlı bir kişi olarak, bunlar 'bilim adamı değil, film adamıdır' derim..

Ve de sòz konusu Kararnamenin asıl nüshası.

Ahsen Güzellik Merkezi