Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


BU TOPRAKLARDAN DÜŞMAN TEPEN ÇIKAR, KİTAP TEPEN ÇIKMAZ

Yörükler; düşman teper, kitap tepmez. Bu konuya yazının sonunda değineceğim.


Güneye her gittiğimde nerede ise bir şehid cenazesi ile karşılaştım. Önceki yıllarda Fethiye -şimdi Seydikemer'e bağlandı- Eşşen'de ve Isparta'da iki şehid cenazesine katılmıştım. Yani bizim için çok önemli değerler olan vatan, millet, bayrak, Kur'an ve ezan uğrunda, her bölgemizde olduğu gibi Yörüklerin yaşadığı Güney bölgemizde de çok şehid çıkmıştır. Kur'an-ı Kerim'e dünyanın değişik yerlerinde en son İsveç'te oldu galiba, 'Kur'an'ı Kerim'i yakma' gibi gülünç tavırlar sergileniyor. Aslında bu hakaretlerle müslümanların tansiyonu ölçülüyor. Bunlar şu beklenti ile yapılıyor, 'Müslümanlar soğukkanlılıklarını koruyamaz, sert tepki verirler, biz de kalkar deriz ki, "işte Müslüman dediğin bu, bakın ve görün, bunlar teröristtir, bunlar her tarafa saldırıyor, vuruyor ve kırıyor, gördünüz mü?, bizi öldürmek için kiralık kâtil bile tuttular, vs."..' Yani Kur'an-ı Kerim'e karşı yapılan sözde hakaretler; Müslümanları tahrik amaçlı bir oyundur. Şunu unutmamalı, Kur'an-ı Kerim'e karşı bu tavırlar sergileniyor ise; demek ki Kur'an-ı Kerim, giderek daha çok muhatap buluyor, bundan rahatsızlık var. Çünkü etki alanı genişlemeyen bir kitapla kimse ilgilenmez. İslam'ın; barış anlamına gelen 'silm' ve 'Selam' köklerinden türeyen bir kavram olması herkesi rahatsız eder tabi. Bir de bu dine davetin, ''Ey İman edenler, hepiniz birden silme girin' (Bakara, 2/208) emri var ve biz taşkınlık yapamayız ki. Çünkü 'bir cana son vermek tüm insanlığı öldürmektir' (Maide, 5/32). İşin can alıcı noktası ise şurasıdır. Bizim bunlara verdiğimiz cevaplar -sert söz ve tavırlar-, inanın onların komik hareketlerinden daha da komiktir. Ben etkili ve yetkili olsam, sözüm dinlenecek yeterlilikte olsam, şunu söylerim; boşuna uğraşmayın, bu tür ayak oyunları ile, Kur'an-ı Kerim'in yapraklarını yakarak Kur'an-ı Kerim'in evrenselliğine, her zaman, her yerde ve her dönemde insanlığın sorunlarını çözecek kitap olduğunun önüne geçemezsiniz. Çünkü bizim için esas olan Kur'an-ı Kerim'in yaprakları değil, O'ndaki hükümlerdir ve bu hükümleri yok etmeniz de mümkün değildir. Ayrıca Kur'an-ı Kerim, kendisine şüphe olmayan kitaptır (Bakara, 2/2). En son sosyal medyaya yansıyan, bir listemizdeki bir öğrencimizin havaya atılan Kur'an-ı Kerim mealine -elbette çok yanlış olan bir tavırla- röveşata attığı görüntülerine gelince. Ben otuz beş yıl içerisinde -alçak gönüllülüğü bırakıyorum, dersler aksıyor diye en az on beş defa hac ve yirmi beş defa umreye gitme görevini reddettim- büyük bir fedakarlıkta bulunarak haftanın en az iki, hatta üç günü Sarıyer ve Beşiktaş güzergâhında üç orta okul, sekiz lise toplam 11 okulda derslere girdim, sadece bu salgın döneminde öğretmenliğe ara verdim. Bu süreçte otuz binin üzerinde öğrencinin dersine girdim. On binlerce mezun öğrencim var, liseden mezun ettiğim öğrencilerimle sonradan öğretmen olarak aynı okulda çalıştığım oldu, mezun ettiğim öğrencilerimin çocuklarını lisede okuttum ve bu öğrencilerin sonradan veli olarak benim toplantılarıma geldiler. Bütün bunlardan hareketle şunu rahatlıkla söyleyeyim, ateist öğrencilerim oldu, öğrencilerimden materyalist, sosyalist, Hristiyan olanlar da vardı, derse çok ilgili olanlar ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi' ile ilgilenmeyenler, gereksiz ve basit görenler de oldu -gerçi bunlar bana sökmedi ve hep onları çürütmüşümdür-, ama bunlardan hiç birisinin Kur'an-ı Kerim'e bir saygısızlığını görmedim. Bu tecrübeden hareketle söylüyorum, söz konusu lisemizde olan o çocukları kaybetmeyelim, o hareket -kuvvetle muhtemel- nasıl olmuştur biliyor musunuz? Sene sonu, dersler bitti, sevinçle eğlence yaparken, 'ben şu kulüpte futbol oynuyorum, hafta sonu maçta şu golü atamadım, aynı pozisyon gelirse şöyle vururum' diyen arkadaşına, 'yap ki görelim' iddiası ile aniden sınıfın kütüphanesinden atılan bir Kur'an-ı Kerim Meâli'dir diye düşünülerek, atılan bir röveşata değildir. Tekrar ediyorum; Kur'an-ı Kerim'e röveşata atma düşüncesi' ile asla yapılmamıştır. Baharın verdiği rehavet, -Güney bölgemizde zaten sıcak da var ki ben o ilçeyi gezdim, liseyi de tahmin ediyorum-, kan dolaşımının hareketli olması, yılı bitirme sevincinden kaynaklı, herhangi bir kitaba röveşata atma düşüncesi -ki başka bir kitap olsa; o da yanlış olurdu- anlamında yapılan bir tavırdır. Söz konusu öğrencimiz; atılan kitabın Kur'an-ı Kerim olduğunun farkında bile değildir. Dediğim gibi tavır yanlış, istem dışı ve ânîden gelişen bir durumdur. Biz o yaşlarda iki elimiz üzerinde amuda kalkarak sınıflarda yürürdük. Dolayısı ile bu çocukları toplumun önüne atmamalı ve çocuklarımıza durumu anlatarak onları kazanmalıyız. Özetle şunu demek istiyorum; bu topaklardan Kur'an-ı Kerim'e tekme atan çıkmaz. Hele de muhafazakârlıkları ön plânda olan Yörüklerden hiç çıkmaz. Elbette "çok yanlış bir tavır olduğu" ortak görüşümüzden hareketle tekrar ve tekrâren şunu söylemeliyim; bu konunun 'hakaret amaçlı olarak yapıldığını' düşünmüyorum, spontane gelişmiş bir olay, sene sona ermiş, öğrenciler sevinçten ne yapacağını kanları süratle dolaştığı için bilmeden, 'sen maçta o pozisyonu niye gol yapamadın?, ben topa şöyle vururdum, falanca futbolcu topa şöyle vuruyor' gibi iddialaşmaktan, 'at ve bir vurayım' konuşmasından kaynaklanan istem dışı ve -atılan başka bir kitap da olsa yanlıştı- ve atılan kitabın kesinlikle Kur'an olduğu bilinmeden yapılan bir yanlıştır. Bizler, gençliğin verdiği heyecanı ile hata eden bu delikanlılara doğruyu anlatırız da, "Müslüman ve mü'min olduğunu" söylediği halde 'Kur'an-ı Kerim'in yapraklarını başının üstünde saklayıp ve en evinin en yüksek bir yerine asıp da, O'nun hükümlerini ayaklar altına alan ve buyruklarını yapmayanlara/hiçe sayanlara konuyu nasıl anlatacağız? Esas sorunumuz bu konu diye düşünüyorum. Bir de 'Allah; haksızlığa uğramak dışında kötü sözün açığa vurulmasını sevmez' (Nisâ, 4/148) ilkesi gereğince; kötülükler, toplumun psikolojisinin olumsuz etkilenmemesi için ifşa edilmemeli/duyurulmamalıdır. Bu konuda Peygamberimiz; ferdî ve toplumsal olarak güzel ahlâk geliştirmemiz için; ne de güzel bir tavsiyede bulunmuştur, 'sizden biriniz; mü'min kardeşinin bir hatasını örterse; Allah da ahirette Onun -kul hakkı ihlâlleri dışındaki- bir kusurunu siler, sizler bunu yapması gerektiği halde yapmaz da tam aksi bir hareketle 'Mümin kardeşinin kusurunu toplumda dağıtarak onun kişilik ve yaşam haklarını bitirmiş olur ise'; o kişinin cehenneme gitmesi için başka kusur işlemesine hiç gerek yoktur, "Mü'min Kardeşi'nin kusurunu ona buna yaymış olması"; kişiye cehenneme girmesi için yeterlidir'..