Ülkemizde tıp bilimi çok gelişti. Belirli alanlarda ülkemize gelip tedavi hatta organ nakli olunuyor. Buna hiç bir diyeceğim yok. Aksine kutlamaya değer. Çok önemli doktorlarımız var. Hatta açbenim ahbap düzeyinde olanlar da var. Herkesin de vardır. Allah eksikliklerini göstermesin. Emeklerinden dolayılara kendilerine teşekkür ediyoruz. Benim ailemde de doktor var. Ağabeyimin oğlu doktor. Ancak kimse kursura bakmasın. Psikoloji ve psikiyatri alanı istenen seviyede değil. Bu alanlarda da mutlaka başarılı olanlar vardır. Ama istisnalar bir yana 'derdine deva arayan' vatandaş çok. Bize o kadar insan geliyor ki, 'oku beni ve iyileştir' talebiyle. Doktora yönlendiriyoruz. Ama bir çare yok. Tanısı konamayan psikolojik travmalar var. Psikoloğa gidenleri telkinle yani konuşarak tedavi edemiyor ve sorunu çözülemiyor. Yaptıkları şey, hemen psikiyatrik alana yönlendir, bas ilacı ve ilaçla beraber hastayı normalleştir. O da olacak ama çok erken olmamalı.
Çözüm elbette tıp bilimidir. Şöyle bir hadis var, 'Hiçbir hastalık yoktur ki onun devası oluşturulmuş olmasın'. İşte bu hastalıkların tedavisini de tıp bilimine soyunan doktorlar bulacak. Bazı psikolojik sorunlar çözülemeyince vatandaş da soluğu hemen cami imamı ya da müezzinin kapısında buluyor. Vatandaş kendisini hocalara neden okutuyor? Öyle hastalıklar var ki hala daha tanısı konamamış. Tıp biliminin psikolojik alanı tedavisini buldu da vatandaş ısrarla hocalara mı gitti? Hayır, doktor/psikolog 'çare yok' diyor. Tanı koyamıyor. Vatandaş soluğu camide alıyor. Hocaya diyor ki 'beni iyileştir'. Vatandaş istiyor ki, 'Demoklesin kılıcı gibi vur' ve bir defada sorunlarımı çöz, hastamı iyileştir. Vatandaşa diyorsun ki, bu mümkün değil, önce doktora git. Sonra bir sürü kural var. Kulluk görevini yerine getir. Yaptığın yanlışlardan vazgeç. Geçmişte ne tür ihmaller yaptıysan onları terk et ve güzel davranışlarda bulun. Vatandaş bunu yapmıyor. Diyor ki, 'benim şartlarımda beni iyileştir'. Yani anında beni oku, üfle ve iyileşeyim. Böyle bir şey yok. Yaptığın yanlışları terk et. Geçmişteki hataların telafi et ki sana söylediklerimin bir faydası olsun. Aksi takdirde mümkün değil. Ama vatandaş bunu anlamıyor. Bakın ben şunu söyleyeyim, kişinin ailesinde çoluk çocuğundaki psikolojik travmaların çoğu haram lokma kaynaklıdır, çoluk çocuğuna haram yedirmiş. Geçende birisi anlatıyor ve diyor ki 'falancanın cenazesine kızı sanırım, -oğlu da olabilir- gelmemiş'. Ben de dedim ki, o çocuğun yetiştirilmesinde ve hamurunda mutlaka haram vardır. Bunu bana söyleyen diyor ki, 'yok canım, o kadar değerli bir insandı'. Ben de dedim ki, değerli insan olabilir ama onun kazancında ve çocuklarının kursağından geçirdiği lokmada mutlaka haram var, bu şaşmaz.
Bilimin çözemediği alanlarda vatandaş sıkıntılarını çaresi için hocalara giriyor. Yani bir türlü çözüm yolu arıyor. Ne yapsın? 'Denize düşen yılana sarılır'. Keşke cami imam ve müezzinlerine gitse. Aksine piyasadaki bir sürü sahtekara gidiyor. Onlar da soyup bitiriyorlar onları. Bu konuda onlarca örnek veririm.
Hastalara diyoruz ki doktora git ama baş edemiyoruz. Adam diyor ki, beni oku ve iyileştir. Boşuna hocaları suçlamayın. Tıp bilimi çözümünü buldu da mı vatandaş hocalara gidiyor? İnanın kimsenin hocayı önemseyerek doktorun önüne geçirdiği yok. Görüyor ki çok önemsediği doktor sorununa çözüm olamıyor. Birisi bana diyor ki 'hocam senin nefesin çok iyidir beni oku'. Ben de diyorum ki, ah beni kim okuyacak? Benim ne dertlerim var bir bilsen. Söylemiyorum diye benim derdim olmadığını mı sanıyorsun? Bu dünyada sorunu olmayan bir tane vatandaş var mı? Şöyle bir hadis anlatılır, 'bu dünyada Allah'tan şöyle bir dilekte bulunmayın, "Ya Rabbim, yirmi dört saat boyunca-kira, çocuk, komşu, iş, geçim vs. bir sıkıntım olmasa da bir gün sabahtan akşama kadar dinlensem". Mümin olan kişi, bu dünyada böyle bir talepte bulunmasın, herkesin mutlaka bir sıkıntısı olur'. Benim anneannem anlatırdı, 'çalışmaktan bıktım, çocuklar büyüdü dedim ki bunları evlendirirsem artık çalışmaktan kurtulurum, bir gelin aldım daha çok çalıştım, ikinci gelini aldım daha çok çalıştım, üçüncü gelini aldım işlerim bitmedi aksine daha da arttı'.
Hülasa sıkıntımız olduğunda mutlaka tıp bilimine müracaat edelim. Doktorun verdiği reçeteyi harfiyen uygulayalım. Psikolojik sorunlarda da doktorun tavsiyesine uyalım. Ama tanısı konulamamış hastalıklar da var. Vatandaş hocaya da gidiyor. Hoca da diyor ki vatandaşa, haram yemekten kaçın, zararlı alışkanlıkları bırak ve güzel işleri tercih et, şöyle şöyle yap, zamanla düzelirsin, Allah şifa verir inşallah'. Ama vatandaş doktorun verdiği rçreçetedeki ilaçları kullandığı gibi hocanın dediğini yapmıyor. Hocadan mucize bekliyor. Ben Hz. İsa mıyım? Ki bazı ölüleri dirilteyim, ya da bazı hastalıkları tedavi edeyim. Bu durum Hz. İsa'ya geçmişte israiloğullarını ikna bağlamında verilen bir mucizeydi.
Ey vatandaşlar. Hocaları suçlamayın. Hastalıkların tanısı kondu da mı vatandaş hocalara gidiyor? Tanısı konmamış bir sürü hastalık var. Bize durmadan geliyorlar. Daha yeni bir tane var başımda ve onunla uğraşamıyorum. Allah'ın 'eş-Şâfî' ismi/hastalıklara şifa verecek olması, önce uzmanına doktora gitmekle gerçekleşir. Doktorun başaramadığı konuyu da vatandaş 'Derdinden eliyırım, oku bağa Yasin'i' Trabzon Türküsünde olduğu gibi Hoca'da arıyor. Başka ne yapsın?
Hiçbir şey yapmayın, her şeyi bırakın ama 'alın terini' kastediyorum. Siz siz olun, aile fertlerinize ve çocuklarınıza asla haram lokma yedirmeyin..



