Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


AKADEMİSYEN DOSTUMLA FİKİR TEADİSİ..

Sanat Tarihçisi ve aynı zamanda  müzisyen de olan akademisyen bir arkadaş, 'Ayasofya'ya halı serilmemesi,


 

 Kabe'de olduğu gibi  seccade ile namaz kılıp  Ayasofya'nın  Kabe'nin şubesi olduğu izlenimi  vermesi, şayet  halı serilecekse de bu halıların bizim Türk İslam Sanatını  iyi temsil etmesi gerektiği' şekilde düşüncelerini belirtti.  Ben de arkadaşın bu gürüşleri üzerine şu değerlendirmeyi yaptım. Yazınızı okudum. Sizi kutluyor ve fikirlerinizi paylaştığınız için teşekkür ediyorum. Yazınızdaki önerilerinize gelince; bunlardan birine katılıyor,  diğerine ise katılmıyorum.  'Ayasofya'nın Ortodoks dünyası ve dünya insanlığınca Kabe'nin bir şubesi olarak algılanması için  Kâbe etrafında yani Mescid-i Haram'da olduğu gibi halı serilmeden çıplak zemin üzerinde seccade ile ibadet etme imkânına sunulması' görüşünüze katılmıyorum.  Sebebi de,  teklifiniz temelde doğru kabul edilebilecek olsa da, Ayasofya'nın ilk olarak bina edilişinin kiliseye dayalı ve Kur'an'a göre tahrif edilmiş bir dinin mensuplarınca inşa edilmiş olmasından (Al-i İmran, 3/78) dolayıdır.  Oysa ki; Kâbe'nin inşa edilişinin perde ardında saf ve aslını muhafaza eden Tevhid Dini var (Al-i İmran, 3/96). Bu bağlamda, diğer camiler gibi Ayasofya'yı da Kabe'nin bir şubesi olarak görebiliriz,   ancak Ayasofya'nın 1453'ten önceki dönemi bu konuda sıkıntı teşkil eder. Ayrıca bu öneriniz, sadece Ayasofya için değil, gerekirse selâtin ve diğer camilerimiz için de düşünülebilir. Çünkü, camilerin namaz kılınan zeminlerine halı serilmesi dinen bir emir değil, sadece dini bir buyruk olarak Necasetten Taharetin yani namaz kılacak kißinin elbiselerinin temizliği yanında namaz kılınacak yerin de temiz olmasını sağlamak için bu şekilde daha iyi yerine getirileceği,  bir de değişik bölgelerde ve ülkemizdeki iklim şartları gereği bir teamüldür.  'Ayasofya'ya serilecek olan halıların bizim Türk Sanatını tanıtması' fikrinize ise  katılıyor ve destek veriyorum.  Ama maalesef ki şu anda halılar serilme aşamasında  ve  halıların rengini de hiç beğenmedim. Çünkü tercih edilen renk;  Ayasofya'nın iç görünüşü ile hiç uyuşmamış.  Ve maalesef ki son yıllarda çok tercih edilen turkuaz rengine yakın bir renk seçilmiş. Evet bu rengin hem tarihimizde yeri var, hem de denizlerimizin temizliği ve görüntüsünü yansıtıyor. Ama bizim rengimiz;  'Kırmızı Beyaz'dır. Halılar, kırmızı renkte ve safların belirlenmesi için beyaz şeritler çekilmiş  
olsaydı; bana göre çok güzel olur ve tattan yenmezdi. Bunlar; benim görüşlerim ve herkesin düşüncesine de saygı duyarım. Yine de, Ayasofya'nın namaz kılmaya açılmış olmasına katıldığımı, önceki düşüncelerimin hilâfına olsa da,  'Ayasofya Düşüncelerim' başlıklı geçenlerde kaleme aldığım yazımla desteklediğimi söylemiştim. Çünkü yıllar önce mübadelenin doksanıncı yıldönümü nedeni ile Yunanistan'a gittiğimde, Selânik ve Kavala'daki camilerimizin kilise ve han yapıldığını yerinde görmüştüm. Atina'daki osmanlı Camii; tüm ısrarlarımıza rağmen halen ibadete açılmamış durumda. Dediğim gibi çoğu camiler de ya kilise, ya da restoran olarak kullanılıyor. Bizim Sarıyer Gümüşdere, Bahçeköy ve Uskumru köylerindeki mübadelede gelen  muhacir  vatandaşlarımızın Yunanistan'ın Edessa şehrinin Fuştan Kasabası'ndaki dedelerinin mezar taşlarının sökülüp yerlerinden atıldığını Yunanistan'a gittiģimde görmüştüm. Ayrıca muhacir vatandaşlarımızın bu durumu gördükleri zaman akıttıkları göz yaşları; halâ daha gözlerimin önünde. Bunun yanında endülüs'teki tüm camilerin ve yedi yüzün üzerinde hamamın yıkıldığı ve ünlü Kurtuba Camii'nin mimarisinin de bozularak katedral yapıldığını; hepimiz biliyoruz. Bu sebeple Ayasofya'nın ibadete açılmasını görecek olmaktan dolayı; şükür diyelim. Doksan bir yılındaki Ayasofya'nın Sultan Mahfili'nin namaz kılmaya açılış Cuması'nda vardım. Şimdi merhum olan Reisu'l Kurra Abdurrahan Gürses hutbe irad etmiş ve Cum'a Namazını da kendisi kıldırmıştı. Bir sanatçı dostumun, 'zamanında keşfedilmiş olsaydı; dünyada pavarotti diye bir kişi olmazdı' dediği Üsküdar Valide Camii Müezzini merhum Hafız Yusuf Gebzeli ile, İstanbul İmam Hatip Lisesi'nde öğrenci iken ezan ve kametlerini,  tesbihat duaları ile mevlid okuyuşunu dinlemek için devamlı olarak gittiğimiz Fatih Camiinin müezzini merhum Şerif Duman Nam-ı Diğer 'Köse', Ayasofya'nın öndeki iki minaresinden çifte ezan okumuşlardı. Ah, bu cep telefonları yoktu ki o anları kayda almış olsaydım. Her ne ise; bana göre Ayasofya Camii'nın zeminine serilen halı rengi 'Kırmızı Beyaz' olsaydı; çok şık olurdu. Renk seçildiği ve halılar serilmeye başladığı saatten sonra konuşmanın anlamı yok ve varsın halıların rengi ne olursa olsun. Bütün söylediklerim; Ayasofya'da namaz ibadetinin ifa edilmesi ve egemenliğe haiz olma merkezlidir. Bunun dışında başka bir amacım yoktur. Bu konuda en son diyeceklerim bunlardır. Yani; bu kadar..