Bu festivaller bir dönem 'Kadırga Şenlikleri' diye İstanbul'da da yapılırdı. Söz konusu şenlikler önceden Samandıra'da yapılırdı Şimdi orada Fenerbahçe Can Bartu tesisleri var. Yani bu boş arsalar gökdelenlerle ya da başka amaçlarla kullanılınca şenlikler uygun başka yerlere alındı. Birkaç sene Pendik Dolayoba'da yapıldı, sonra da Pendik Kurna Köyünde. Ağsarlılar'ın yaptıkları kendi günleri dışında artık bu şenlikler yapılmıyor. Çünkü cep telefonu ile yapılan yayınlarla dünyanın her tarafına ulaşıyorsunuz. Tonya Kadırgayı canlı seyrediyorsunuz ve buradaki şenliklere gerek duyulmuyor. Şenlikler Kurna köyünde ilk yapıldığı yıl Özal'ın Devlet bakanı olan Adnan Kahveci de oraya katılmıştı. Zaten kendisi şenliklere yakın bir yer olan Kartal'da ikamet ediyordu. Şenliklerin organizatörü başka bir çadırda türkü söyleyen bana göre benzeri gelmemiş ve gelmeyecek oan Tonyalı meşhur Ozan Neşat Aydın'ı yaka paça kolundan tutarak Adnan Kahveci'nin onuruna türkü söylemek üzere protokol çadırına getirmişti. Neşet Aydın burada kırk beş dakika durmadan türkü söylemişti. Ozan Neşat Aydın bakanı karşısında görünce coşmuş da coşmuş,
'Ecdadımuz savaşti,
Balta, kürek, naçakla.
Ahmet doksan yaşinda,
Mehmet topal bacakla.
Bu ehtiyar neneler,
Taş taşirdi kucakla'
diye sembolik ifadeler kullanarak Kurtuluş Savaşı günlerini anlatmış, 'Ya baksana bakanım' diyerek devam etmiş ve İran Irak Savaşı'nı da felsefi bağlamda anlatmıştı.
Diyanet İşleri Başkanlığımız'ın eskiden hazırladığı matbu hutbeler kitabı vardı. Kitabın ismi de 'HUTBELER' idi. Bu kitapta A'dan Z'ye konularda hutbeler hazırlanmıştı. Göreve ilk başladığım yıllardan hutbelerimi kendim yazıyordum. Bazen de bu kitaptan alıp hutbe okurdum. Çok nadiren de hutbe yazmak yeteneğimin gelişmesinde büyük katkısı olanlardan birisi olan Ömer Öztop'un "SÜLEYMANİYE'DEN HİTAB" isimli üç ciltlik hutbeler içerikli kitabından da hutbe seçer okurdum. Diyanet İşleri Başanlığı'nın hazırladığı hutbe kitabında konular gerçekten mükemmel hazırlanmıştı. Bu kitaptan okuduğum hutbelerden biri de 30 Ağustos'la ilgiliydi. Bu hutbeyi şimdiye kadar iki defa okudum. Bir defa merhum babamın imamlık yaptığı Pendik Muhammediye Camii'nde bir defada Sarıywr Rumeli Kavak Yusuf'a Camii'nde okudum. Hutbenin başlangıç cümlesi hala daha aklından çıkmaz. Şöyle ki; 'Tarihi zaferlerle dolu Müslüman Türk milleti 30 Ağustos Zafer Bayramının heyecan ve coşkusunu yeniden yaşıyor'.
Bugün, 26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'nin yıl dönümüdür. Yani Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Alparslan, otağını 24 Ağustos 1071'de Ahlat'ta kurmuştu. Bundan iki gün sonra 26 Ağustos 1071'de de Malazgirt'te Meydan muharebesini kazandı ve Türkler Anadolu'ya yerleşmiş oldu. Dolayısıyla bugün Malazgirt Meydan Muharebesi'nin yıl dönümüdür. Yani Ağustos ayı tarihteki iki büyük zaferimizin yıldönümü içeren bir aydır. Bunlardan biri 1071'de biri de 1922'de gerçekleşti. Vaktiyle 'Malazgirt'e Çıkılmasaydı İstanbul Fethedilemezdi' başlıklı bir yazı da kaleme almıştım.
'Dahili ve harici bedhahlar' işbirliği ile Osmanlı çökertilmiş ve ülkemiz işgal edilmişti. Gazi Mustafa Kemal ve silâh arkadaşları komutasındaki ecdadımız tarafından 'Büyük Taarruz' başlatıldı. 'İstiklâl Mücadelesi/Kurtuluş Savaşı yapıldı ve ülkemiz 30 Ağustos 1922'de düşmanlardan temizlendi. Bu zafere de '30 Ağustos Zafer Bayramı' dendi.
Hala daha dünya ile savaşıyoruz. Terörü kimler destekliyor? Birkaç gerçek dost ülke dışındaki bize 'sözde dost olduğunu' söyleyen iki yüzlü ülkeler. Hem Malazgirt Meydan Muharebesi, hem 18 Mart 1915 Çanakkale ve hem de 30 Ağustos Zafer Bayramı bize şunu hatırlatmalıdır. Bu haçlıların/ehl-i salîb'in ülkemiz üzerindeki emelleri bitmez. Onların bir kötü planlarını yok ederiz, ikincisini devreye koyarlar. Bunlara güvenilmez. Bunların b, c, d, e, f, .. planları olur. Durmadan aleyhimize plan üretirler. Onlara karşı çok ve çok dikkatli ve de uyanık olmalıyız.
Geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe bu topraklar için canını feda eden şehitlerimizin aziz hataları önünde saygıyla eğiliyor, gazilerimizi de hürmetle yad ediyorum.
Umarım bizlere haklarını helal ederler..
