Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


'AÇIK VE SEÇİK SÖYLÜYORUM'..

Çocukluğunda öğrendiğim yöresel bir türkü dörtlüğü vardı.


  
         'Ey dumanli dereler,
         Neler bilürum neler.
         Hep bildiğumi desam,
         Karişir habu köyler'
diye.
      Yazımın konusu şudur. Şu hususa değineceğim. Hafta geçmiyor ki bir hakem kararı konuşulmasın ve tartışılmasın? Nedir bu ya? Millet yoruldu. Bu sorun niye çözülmüyor?
      Eski milli futbolcu Tümer Metin, objektif bir şekilde yorum yapıyor. O futbol oynarken bile verdigği ropörtajlarda düzgün cümleler kullanır, konußması, siyak ve sibak itibarı ile bir anlam bütünlüğü oluştururdu. Tümer Metin'in dünkü maçtaki penaltı kararı ile ilgili olarak, 'Tele Gol' feysbuk sayfasında yayınlanan konuşma videosunu seyrettim. Kendisi Almanya patentli olarak Samsunspor'a transfer olmuş, oradan Beşiktaş ve Fenerbahçe'ye geçmişti. Tümer Metin diyor ki, 'Ben, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın, Fenerbahçe'nin,  Başakşehir'in Trabzonspor'un şampiyonluklarını gördüm ama böyle bir şey görmedim ve kimsenin şampiyonluğunda da değilim. Kim şampiyon olursa olsun ama herkesi futboldan soğuttunuz. Türk Futbolu'nu nereye getirdiniz?  Her hafta kaos. Burada şu kadar yıldır konuşuyorum ve konuştuģumdan zevk almak istiyorum. Ancak bizi bu işten soğuttunuz..'. Tümer  Metin, bu şekilde devam ediyor.
      Ben de Tümer Metin'in 'Tele Gol feysbuk  sayfasında yayınlanan konuşma videosunun altına şu yorumu yazdım. Yorumum bayağı da beğeni aldı. İşte sòz konusu yorumum.
      Türkiye'de herkes yaptığı işten dolayı gerektiğinde yargılanıyor. Yaptığı işten dolayı yargılanmayan tek çalışanlar var, onlar da; hakemler. Futbol alanında yöneticiler, teknik direktörler, futbolcular bile gerektiğinde yargılanıyor. Hakemler ise yargılanmadan muaf. Yargıyı yürüten savcı ve hakim bile gerektiğinde işinden dolayı yargılanıyor. Dolayısıyla hakemler de keyfi kararlarından dolayı gerektiğinde yargılanacak. Çıkacaklar spor savcısının, spor hakiminin karşısına 'falanca şaibeli/tartışmalı kararı niye verdi?' diye anlatacak ve onları ikna edecekler. Hakemler yargılanmadığı sürece bu sorunlar bitmez, birileri birilerini kullanır, onun üzerinden işini yürütür. En azından 'birileri hakemler üzerinden işini yürütüyor' düşüncesi zihnimizden izalesi/giderilmesi için hakemler de gerektiğinde kararlarından dolayı yargılanacak. Zihinlerde şöyle bir soru var. Rahmetli Turgut Özal'ın ifadesi ile 'açık ve seçik' söylüyorum. Böyle oluyor demiyorum ancak Çetin Altan'ın Milliyet'teki, 'Şeytanın Gör Dediği' ana başlığı vardı ya, işte şeytan aklımıza getiriyor ve biz fanatik seyirciler de pesimist/kötümser düşünceye kapılıyoruz. Aklımıza gelen o düşünce şudur. Farz u mahal ben birisine desem ki, şu maçı bir şekilde becer ve ben maçı almış olayım, sen sonuçta bu şekilde kaç maç ceza alacaksın, beş maç ya da dokuz maç, ne kadar para kaybedersin beş yüz bin lira, boş ver al sana bir buçuk milyon, iki milyon, elbette böyle oluyor demiyor ve herkesi de tenzih de ediyorum/beri tutuyorum ama böyle bir şey olsa bunu kimse ispat edemez. Fanatik taraftarlar olarak geliyor aklımıza. Bu nedir ya? Her hafta hakem kararları,  her hafta hakemler konuşuluyor, yorulduk ya. Bu iş devamlı kötüye gidiyor. Büyük bir ahlâki çöküntü var..

      Yorumumdan sonra şunu demek istiyorum. Bizi ahmak yerine koyuyorlar ya. Görmüyor muyuz? Her hafta 'çözeceğiz, sorunu çözeceğiz, bir daha olmayacak, hep aynı şey.  Bu nedir ya? Biz ahmak mıyız?
       Korkunç bir ahlak sorunu var. Bunun için eğitim sistemimizi gözden geçirmemiz lazım. Bu insanlar biz yetiştirdik, yurt dışından transfer etmedik. Yaygın ve örgün eğitimin her ikisini de gözden geçirmemiz lazım. Öyle bir duruma geldik ki sanki 'namaz kıl, oruç tut da ne yaparsan yap' durumundayız. Ne dememiz lazım? Hak yemeyeceksin, adaletsizlik yapmayacaksın, yalan konuşmayacaksın, doğru terazi ile tartacaksın. Vesaire Vesaire. Bunları yapmadığında da Cehennemi boylarsın. Bunların hepsi de Kur'an-ı Kerim'de buyrulan ve uymamız gereken kurallardır. Bir teknik direktör, bir futbolcu, bir yönetici veya bir hakem; namaz kılıyormuş, oruç tutuyormuş. Ya da kılmıyormuş tutmuyormuş. Güzel de bundan bana ne? Maç esnasında Din adına bunlara lazım olan oruç ile namaz değildir. Bir teknik direktörün dindarlığı formayı hak edene vermesi ve adaletli olmasıdır. Bir futbolcunun maç esnasında dindarlığı; aldığı paranın karşılığını vermesi, ter akıtması ve hocayı yemek için kaçamak oynamamasıdır. Hakem'in yönettiği maç esnasındaki dindarlığı da, gördüğü ve inandığı şekilde doğru düdük çalmasıdır.
      Ahlâki çöküntü had safhada. Bu sorunu çözmemiz lâzım. Yanlış metotla Din Eğitimi veriyoruz. Tamam, namazı kılsın, oruç tutsun da bu kendi ile ilgili. Kamu düzenini ilgilendiren ahlâki kuralları da öncelememiz şart.
       Peygamberimiz bunun için, 'Ben ahláki güzellikleri tamamlamak için gönderildim' buyuruyor. Bütün peygamberlerden gelen 'Utanmasan istediğini yap' diye ortak bir söz de var.
      Ahlaki kuralları yerine getirmeden ve hayatı güzelleşmesine katkı sunmadan Cennet olmaz ve kazanılamaz..