Meridyen Eğitim Kurumları

Dr. Ahmet Bekaroğlu


12 Mart 1921..

'Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım, Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım. Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım, Yırtarım dağları enginlere sığmam, taşarım'..


Milli Mücadele, milletimizin yek vücut ve çok başarılı olarak verdiği bir mücadele halinde devam ediyordu. Tarih boyunca boyunduruk altına girmeyen ve hür yaşamış olmamızı ifade eden en güzel nîşâne, 'Al Yıldızlı' Bayrağımız'dır. Hürriyet ve bağımsızlığımızı ifade eden sözlere yani  'İstiklal Marşımız'a da ihtiyaç vardı.

Bu düşünceyle bir yarışma düzenlendi. Sòz konusu yarışmaya yedi yüz'ün üzerindeki yarışmacı şairin katılımı sağlamış ancak 'İstiklàl Marşı' olabilecek düzeyde istenen şiir ortaya çıkmamıştı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, 'İstiklal Marşı', ödül karşılığı yazılmaz' düşüncesi ile yarışmaya katılmayan Mehmet Akif Ersoy'u 'yalvar yakar' bu yarışmaya katılmaya zorladı. Mehmet Akif de Anadolu'da kürsülere çıkarak ettiği vaazlar ve matbaayı Kastamonu'ya taşıyıp çıkardığı Sırat-ı Müstakim dergisi ile Anadolu halkını Milli Mücadele'ye desteğe davet ettikten sonra Ankara'da Tacettin Dergahına kapanmıştı. O;  aynı zamanda Burdur Milletvekili olarak da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde idi. Üç yıl önce bana göre eşsiz, bir daha gelmesi mümkün olmayan ve yeri de asla doldurulamayan benzeri olmayan ve de olabileceği de mümkün görünmeyen Dâvûdî sesli ünlü mevlidhânımız Hâfız İsmail Coşar'ın Ankara Kocatepe Camii'ndeki cenaze tòrenine gittiğimde 'Tacettin Dergahı'nı da ziyaret etmiştim. Tâceddin Dergâhı haziresi içerisindeki Mehmed Âkif'in evini ziyâret ederken, Mehmet Akif'in 'geceleyin kalkıp bazen zorlandığı, ter döktüğü,  bazı mısralarını yazdığı ve de bazen de yumrukladığı duvarlara' bakarak birden bir asır geriye dönerek o yılları sanki yaşamışcasına Mehmed Âkif'in' İstiklal Marşı'nı acaba "hangi duygularla yazdığını?'  düşünmüştüm. Mehmed Âkif'in 'birinciliğe lâyık görülen', 'ödülünü almayıp bir hayır kurumuna verilmesini istediği', bir gecede yazdığı on kıta ve kırk bir mısradan oluşan ve 'İstiklal Marşı' olmaya karar verilen bu eşsiz eseri Ulus'taki Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından üç defa okunmuş ve ayakta göz yaşları eşliğinde dinlenerek kabul edilmişti. 'İstiklal Marşı'mız; ilk defa Ali Rıfat Çağatay tarafından bestelenmişti ancak sonradan Osman Zeki Üngör'ün yaptığı beste'ye geçildi. Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nı 'Safahat' isimli eserine almadı. Çünkü O,  'ben bunu milletine armağan ediyorum' demişti. Âkif'in bu eşsiz şiirinin içeriğindeki on kıta, rahatlıkla denebilir ki; milletin duygularını ifade eden cümlelerden oluşmaktadır. Burada şu hususu da belirtmeliyim. Sonradan yapılan baskılarında 'Safahat'ın ön tarafına Mehmed Âkif'in isteği hilàfına her halde "büyük Şair'e Saygı olsun" diye 'İstiklal Marşı' tab ediliyor. Mehmed Âkif;  'Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın' diyerek bize bir de mesaj veriyor. Çünkü Mehmed Àkif, daha o yıllardan haçlıların kirli emellerini sezmişti. İşte Mehmed Âkif bu sözü ile; 'ülkemiz yeniden işgal edilmesin, ikinci bir Kurtuluş Savaşı daha vermeyelim ve yeniden bir İstiklal Marşı yazmak zorunda kalmayalım' diye de dua ediyor. Zaten, 

 

'Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın, Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır, sana vadetiği günler Hakk'ın, 

Kim bilir? Belki yarın, belki yarından da yakın'.

 

dizeleri ile  bu konuda bize uyanık olmamızı ve atalarımızın yaptığı gibi 'can-ı pahasına bu mukaddes toprakları korumamızı' istiyor.

       Buraya elbette İstiklal Marşı'nın on kıtasını yazacak değilim. Ancak şunu belirteyim ki, İstiklâl Marşı; öyle sıradan cümlelerden oluşmuyor. İstiklâl Marşı; sadece Kurtuluş Savaşını da anlatmıyor. 'İstiklâl Marşı' ile, aynı zamanda Kurtuluş Savaşı'nın neden verildiğini de ortaya koyuyor. Çünkü, Anadolu topraklarının mülevves ellerden temizlenmesi ve korunması; son din Îslâm'ın şiarı olan Ezan'ın okunması imkânını da sağlamaktadır. Mehmed  Âkif İstiklâl Marşı'ndaki,

 

'Ruhumun senden ilâhi şudur ancak emeli, 

Değmesin mâbedimin, göğsüne nâ mahrem eli.

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, 

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli'

 

dizelerinde, 'Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın' (Nisâ Suresi, 36. âyet), 'Allah yalnızca kendisine ibadeti emreder' (İsra Suresi, 23. âyet), 'De ki; Allah, tektir' (İhlâs Suresi, 1. âyet) âyetleri ve Kur'ân-ı Kerim'deki 'Allah'ın Vahdâniyeti'ni anlatan benzer diğer âyetlerin âdeta tefsirini yapmıştır. Böylece Âkif, Yüce Dinimiz İslam'da 'tek Allah inancı'nın esas olduğunu dile getiriyor. Demek ki Mehmed Âkif İstiklâl Marşı'nda bize, "Kelime-i Şehâdet" ve "Kelime-i Tevhid'de" olduğu gibi namaz vaktinin girdiğini îlân eden 'Ezan'daki 'Eşhedü ellâ ilâhe illallah/Allahtan başka ilâh olmadığına şahitlik ederim' cümlesinde de 'tek Allah inancı'na vurgulama yapıldığının eğitimini veriyor. İşte Millî Mücâdele'nin verilmesinin amaçlarının en önemlilerinden biri de; yurt sathındaki câmilerin düşmanlarımızın kirli ellerinin müdahalesinden korunmasıdır. Ancak bu takdirde 'Allah'ın Birliğinin îlânı olan ezanlar' minarelerden yükseltilebilirdi.

       Bizim Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültemiz'in şimdi merhum olan eski Arapça hocalarından gazeteci Reha Muhtar'ın babası olan Kerküklü Cemal Muhtar, derslerinde önemine binâen 'İstiklàl Marşî'nın Arapça tahlilini yapar ve bu konudan da talebelerini sorumlu tutardı. 

        Evet bendeniz de 'İstiklàl Marşı'nın on kıtasını ezbere biliyorum ve herkese de ezberlemelerini öneriyorum. Şu bilinmelidir ki Îstiklál Marşı'nın her bir mısrası diğerinden daha da etkileyicidir. Ancak en çok etkilendiğin dörtlüğü de yazımın baş tarafına aldım. 'İstiklal Marşı'nın 'Korkma' diye başlaması; Mekke'den Yesrib'e hicrete zorlanan Peygamberimiz'in, Sevr Mağarasında bulunduğu sıra onları takip eden müşriklerin ayak sesleri duyulunca Hz Ebubekir tedirgin olmuş ve Peygamberimiz de ona Kur'an ifadesi ile, 'Üzülme Allah bizimle beraberdir' (Tevbe Suresi, 40. âyet) demesinden esinlenildiği içindir. Mehmet Akif de bundan dolayı; -Allah göstermesin-,  'ülkemiz ne kadar işgal edilmek  istense de,  'hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmayın'  anlamında bu eşsiz eserine 'Korkma' ifadesi ile başlıyor.

       İstanbul İmam Hatip Lisesinde bir Edebiyat Dersi Hocamız vardı. Bir Cuma günü çıkışta çok soğuk ve karlı bir havadaki Bayrak Merasiminde 'İstiklal Marşı'na başladığımızda Hocamîz okuyuşumuzu üç defa yarıda kesmiş ve  İstiklal Marşı'nı bize dört defa okutarak bize şöyle demişti, 'canlı cenaze gibi değil, adam gibi okuyun, yoksa sizi 'İstiklàl Marşı'nı doğru dürúst okuyana kadar burada bekletirim, siz 'İstiklal Marşı'nı okurken, ayak bastığınız her yer, çevredeki binalar, karşıdaki patrikhanenin çanı, kısaca sesinizin ulaştığı her yer zangır zangır titremelidir'. Edebiyat Hocamız bu etkileyici çıkışı ile, 'İstiklàl Marşı'nı dördüncü okuyuşumuz sonunda bizi serbest bırakmıştı. O Hocamız, 'İstiklal Marşı'nın on kıtasını ezberlemeyeni de sınıf geçirmezdi. 

       Âkif'e duygularımıza tercüman olduğu için teşekkür ediyor ve O'nu rahmetle yâd ediyorum.  Çok şey yazabilirim. Ancak bu kadarı ile yetinip Âkif'in duası ile bitireyim, ''Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın'.

        Âmîn..