1.Rahman ve Rahim olan;
Koruyan, bağışlayan, dünyada bütün yarattıklarına rızklarını veren, kendisine inanan veya inanmayan bütün insanlara bu dünyada merhamette bulunan ve Rahim sıfatıyla ahirette yalnızca dünya hayatında kendisine iman edip rızasına uygun hareket edenlere özel nimetler hazırlayan
Allah?ın adı ile.
2.Hamd, şükür, övme ve övülme;
Rahman olan; sinekten böceğe, kuştan ağaca bu dünyadaki bütün yaratılmışların rızklarını veren; ancak Allah?tır.Rahman?ın rızkı, nimeti saymakla bitirilemez.Yiyecek, içecek, güneş, ay ve yıldızlar, dağlar ve denizler, sağlık ve hastalıklar, aile hayatı, akraba ve komşular, vücutlarımızdan döküldüğünden habersiz olduğumuz deri parçacıkları ve onlarla beslenen göremediğimiz böcekler?
Dünya hayatını yaşayabilmemiz için gerekli olan maddiyata ancak iş hayatı ile sahip olabildiğimiz malumdur.Görünen bizim çalıştığımız ve karşılığında para kazandığımızdır. Böyle söylenince insan kendi parasını, dolayısı ile kendi rızkını kendi kazanıyormuş gibi geliyor kulağa.Rızk denildiğinde akla hemen ve yalnızca yiyecek gelmesi gibi.Halbuki Rahman olan, rızkı veren ancak Allah?tır.Dünya hayatı görünendir, görünen sebeplere muhtaçtır.Her canlının Yaratan tarafından takdir edilmiş bir rızkı vardır.Ceylan su içmek için eğilip onu görmeyecek ki aslanın karnı doysun.İnsan bir işte çalışacak ki para kazanıp yesin, içsin.Aslan ceylan kendisini görmediği için ceylana teşekkür etmez, o günkü rızkını verdiği için Allah?a şükrederken, insan aylığını aldığında patronuna veya o işte çalışmasına aracı olan kişiye teşekkür eder.Yaratıkların en şereflisi olmak üzere, yeryüzünde halife olmak üzere yaratılan insan acaba aslan kadar Rab?bine kul olamamakta mıdır?
Kul olmaya çalışanın aklına rızk denildiğinde yalnızca karnını doyurduğu yiyecekler gelmez.Bilir ki Rab?bimizin rızkları gözümüzün gördüğü ve görmediği, aklımızın aldığı ve algılamakta aciz kaldığı her şeydir.
Yağmurlarla ölü sandığımız toprağa hayat veren, o yağmurları da bizlere bir rızk olarak indirmektedir.Yağmur bir rızktır fakat bazen sele dönüşmeden de insanlara felaket getirebilir.Evini dere yatağına kuranın su baskınına maruz kalması tabii olarak ancak kendi ahmaklığındandır.Evinin bulunduğu yerde bir problem yok ise ve yine de evini su basıyorsa bu da yine kendi ahmaklığındandır.Altyapı denilen düzenlemelere gerekli özeni göstermeyen kişileri kendisini yönetsin diye seçiyorsa, hadi bir kere bilemedi seçti diyelim, işlerine gereken özeni göstermediklerini fark etmiyorsa veya fark ettiği halde yine kendisini yönetsinler diye onları seçmeye devam ediyorsa bu yine o insanın ahmaklığıdır.Başta olanda bir sorun olmayıp, onun görevlendirdikleri işlerine özensiz iseler sorun ve hesap verecek olanlar daha da fazlalaşır demektir ve her durumda; Emanet doğru ele teslim edilmemiş demektir.
Kul olduğunun farkında olan; sağlığına özen gösterir elbet ama bir hastalığa yakalanırsa asla isyan etmez, şifa bulmak için kadın-erkek ayrımının işe yaramaz olduğu yerde en iyi doktora başvurur, kendisine uygulanacak tedaviye harfiyen uyar ve Rab?binden şifa diler.Şifa bulamaz da yakalandığı hastalıktan hiç isyan etmeden ölecek olursa şehitlik mertebesine ulaşacağını bilerek bundan mutluluk bile duyar. Kul olduğunun farkında olan; bir yakını vefat ettiğinde hastanedeki doktora, hemşireye saldırmaz, ölenin günahlarının affedilmesi için Rab?bine yakarır.Bilir ki bu dünya bir sınav yeridir, ebedi kalınacak aleme bu alemde ölmeden gidilememektedir.İnsan beynini sebeplere bağlı, bağımlı yaratan Allah ölüm anı için de insan beyni ölüm olayını algılasın diye çeşit çeşit bahaneler yaratmaktadır ve ölümde asıl önemli olan; Her canlı ölümü tadacaktır ve Ölüm anı geldiğinde; bu ne bir saniye öne alınır, ne de bir saniye ertelenir. Kul olduğunu bilen bilir ki; dünyadaki tüm doktor ve hemşireler hastasının başında olsa idi bile onun ölüm anı gelmişti ve o an kendi evinde oturuyor olsaydı da, belki beyinleri onun ölümünün nedenine mantıklı bir açıklama getirebilsin diye tüp ya da doğalgaz patlayacaktı da o yine ölecekti.Olmadı ?Ölüm gelmiş cihane, baş ağrısı bahane? misali sadece başı ağrıyacaktı ve ölecekti.Sayısını, tüm kainatta yarattığı her şeyin sayısını bilen Allah?ın bildiği nefeslerinin sonuncusunu almış ve son ?Hu? yu diyememiş olduğundan ölecekti.
Kul; kaza, kader, hayır ve şerrin ancak Yaradan?ın yaratması ile olduğunu bilir.Kul bütün bunların bir hayrı olduğunu bilir ve kabul eder.Kul bilir ki; bizler aciz kullarız, bize şer gibi görünenlerde bir hayrımız olabilir, hayır sandığımız şeyler bize şer getirecek olabilir.Şükrün yalnızca Yaradan?a yapılacağını bilen kul, üzüldüğünde hamdetmesi, sevindiğinde şükretmesi gerektiğini bilir.
Rahim olan Rab?bimizin iyi kul olmayı başaranlar için ahirette hazırladığı nimetleri, rızkları altlarından ırmaklar akan cennetler, canımızın çektiği meyveyi dallarını bizlere uzatarak sunan ağaçlar olarak, bir masal diyarı gibi dinliyor, okuyoruz. Gözlerimiz o alemi göremese de Rahman?ın bizlere; inanan, inanmayan, insan, hayvan diye ayırt etmeden bu dünyada sunduğu nimetleri ise gözlerimizle gördüğümüz halde, çok övündüğümüz beyinlerimiz neden algılamaktan, şükrünü eda etmekten aciz? İster bize rızk ileten olsun ister ölümümüze vesile olan olsun; insanlar ve olaylar ancak Rab?bimizin bizler için yarattıklarını bize iletmesinde gözle görünen ileticiler, aracılardır.Allah kullarına eziyet etmez, kaldıramayacakları yükleri yüklemez. ?Yaşadıklarımız?, ?başımıza gelen?ler dediklerimizin her biri için Rab?bimize şükretmeliyiz; Hamd, şükür, övme ve övülme;
alemlerin Rabbi Allah?a mahsustur.
3.O Rahman?dır ve Rahim?dir.
4.Ceza gününün Maliki?dir.
Her şeyin Maliki olan Allah, bir de ceza günü yaratmıştır ve onun da sahibidir.O ceza günü henüz kaza olmamıştır; ne zaman olacağını yalnızca sahibi olan Allah bilir.
Rahman sıfatı ile bu dünyada inansın inanmasın her yarattığına rızkını verir, Rahim sıfatı ile ebedi hayatta kendisine inanan ve inanmakla kalmayıp emir ve yasaklarına uyanlara merhamet edip, yalnızca onları rızıklandırır.Bu dünya hayatı Allah?a inanan ve inanmayanların, emir ve yasaklarına uyan ve uymayanların birbirlerinden ayrılabilmesini sağlayacak olan yerdir.Aslında sayıldığında çok kolay gibi görünen bu emir ve yasakları uygulamada bazı görüş ayrılıkları olabilmektedir ve bu aramızda çıkan ihtilafların asıllarının bizlere gösterileceği yer de mahşer yeridir.
Sayıldığında kolaydır emir ve yasaklar. Uyulduğunda, gerçekten uyulduğunda da bu dünyanın cennetten farkı olmaması gerekir.Fakat uygulamak maalesef saymak kadar kolay olamamaktadır. Bunların bazılarını saymak gerekirse;
-Abdest al, |
-Affedici ol, |
-Aklet, tefekkür et, |
-Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver, |
-Alçakgönüllü ol, |
-Allah ile birlikte bir ilah daha tanıma! |
-Allah?ı namaz ve zikir ile tesbih et, |
-Allah?ın bütün sıfatlarına inan! |
-Allah?ın dinini bütünüyle benimse, |
-Allah?ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal saymaya kalkma, |
-Allah?ın kitaplarına inan, |
-Allah?ın meleklerine inan, |
-Allah?ın Peygamber?lerine inan, |
-Allah?tan ilim iste, |
-Allah?tan kork, |
-Ana babana iyi davran, |
-Başkasının elindekine göz dikme, |
-Başkasının evine izinsiz girme, |
-Bildiğini başkalarına öğret, |
-Bilmediğin konuda hüküm verme, |
-Bilmediklerini sorup öğren, |
-Birine söz verdiğinde bu sözü yerine getir, |
-Birlik, beraberlik ve barıştan yana ol fakat savaş hali olursa asla savaştan kaçma, |
-Bozgunculuk yapma, |
-Casusluk yapma, |
-Ceza gününe, öldükten sonra dirilmeye inan, |
-Cinsi sapkın olma, |
-Çalışkan ol, |
-Çalma, |
-Çocuklarını iyi ahlak üzerine yetiştir, |
-Dünya nimetlerinden, dünyaya dalmadan faydalan, |
-Dünya-ahiret dengesini gözet, |
-Düşmana karşı uyanık ve hazırlıklı ol, |
-Eğitim al ve eğitimi teşvik et, |
-Elinde olandan isteyen olursa borç ver, borcunu ödemede sadık ol, |
-Emanete sadık ol, |
-Esirlere iyi muamelede bulun, |
-Eşinin haklarını gözet, |
-Evlatların arasında erkek kız ayırımı yapma, |
-Evlen ve evlilik ahlakına uy, |
-Faiz yeme, |
-Falcılık, büyücülük, sihirbazlık yapma, |
-Faydasız işlerle uğraşma, |
-Fitneden uzak dur, |
-Geçim endişesi ile çocuklarının canına kıyma, |
-Gereksiz yere saçıp savurma, eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma, |
-Gusül abdesti al, |
-Hacca git, |
-Haksız yere Allah?ın muhterem kıldığı cana kıyma, |
-Hırsına düşkün olma, |
-Hiç kimseye ihanet etme, |
-Hüküm ve şahitlikte doğru ve adil ol, |
-İbret al, |
-İçki içme, |
-İffetli kadına zina iftirası atma, |
-İhram şartlarına uy, |
-İnsan haklarına saygılı ol, |
-İnsan idrakini aşan şeyler olduğunu ve her şeyi en doğru şekilde ancak Allah?ın bildiğini kabul et, |
-İnsanlara güzel söz söyle ve güler yüz ile bak, |
-İnsanlara iyiliği tavsiye et ve kötülükten sakındır, |
-İnsanları arkalarından çekiştirme, |
-İnsanları ilme teşvik et, |
-İntihar etme, |
-İsyan çıkarma, |
-İyiliği karşılık beklemeden yap, |
-İyilik yapmak ve kötülükten uzak durmakta azimli ol, |
-Kadınların haklarına saygılı ol, |
-Kafire itaat etme, |
-Kafirle dost olma, |
-Kamu malına zarar verme, |
-Kan davası gütme, |
-Kaza, kader, hayır ve şerrin yalnız Allah?tan olduğuna inan, |
-Kıskanç olma, |
-Kibirli olma, |
-Kimsenin malını gasp etme, |
-Kimseye hoşlanmadığı lakap takma, |
-Kimseye karşı kötü zan besleme, |
-Kimseyi inanması konusunda zorlamaya kalkma, |
-Kindar olma, |
-Kumar oynama, |
-Kur?an oku, |
-Kurban kes, |
-Küfür türü sözler ile konuşma, |
-Mabedlere saygılı ol, |
-Mahlukatın hiçbirine işkence ve eziyet etme, |
-Makam ve mevki düşkünü olma, |
-Mehir ve miras konularında kadınların haklarına uy, |
-Merhametli ol, |
-Münafık olma, |
-Münafıkla dost olma, |
-Namaz kıl, |
-Oruç tut, |
-Öfkeli olma, |
-Ölçü ve tartıyı doğru kullan, |
-Peşin hükümden sakın, |
-Riyakar olma, |
-Rüşvet verme ve alma, |
-Sabırlı ol, |
-Savaş halinde bile aşırı gitme, |
-Savaşta tarafsızlara dokunma, |
-Seferberlik ve yurt savunmasına uy, |
-Selam verene daha güzel karşılık ver, |
-Senden güçsüzleri ezmeye kalkma, |
-Servet hırsına kapılma, |
-Temiz ol, |
-Tesettüre uy, |
-Tevbe et, |
-Teyemmüm al, |
-Yalan söyleme, |
-Yalan yere yemin etme, |
-Yaptığın anlaşmayı bozma, |
-Yaptığın hiçbir iyiliği başa kakma, |
-Yetimin hakkını yeme, |
-Zekat ver, |
-Zenginliğin ile şımarma, |
-Zinaya yaklaşma, |
Böyle alt alta sıralanan bazı şeylere bakıp ?Zor değil? demek gerçekten de kolay.Uygulamada zor olmasının en büyük sebebi ise nefs denilen şey.Nefs?lerimize uymasa idik bunlara ?zor değil? dediğimiz kadar kolay uyar ve ölmeden önce (ölmeden nefslerimizi öldürmeyi başardığımızdan), bu dünyada cenneti yaşardık.Ama bir yanda inanmayanlar, ve kendileri inanmadıkları şeyleri başkalarının yaşamasına engel olanlar, bir yanda dilleri inandık dediği kalpleri inanmadığından uymayanlar, bir yanda kendileri inanıyoruz dedikleri halde uygulamadıkları emir ve yasaklara başkalarının uymalarını güçleştirmek için ellerinden geleni yapanlar, bir yanda da her birimizin kendi nefslerimiz olduğu için, birkaçı sıralandığında yaşanması kolay görünen bu Rab?bimizin istekleri pek de uygulanmaz şeyler olup çıkıveriyor. İnandım dedikleri halde inanmayanların halleri ne kadar vahim ise, inandım ve uyuyorum dediği halde yalnızca dıştan ibadet eder görünenlerin hali, benim kısıtlı aklımca daha vahim. Böyleleri 110m. engelli koşar hızda namaz kılıp, daha üzerini işgal ettiği seccadeden kalkmadan dedikoduya başlıyorsa, o namazı hiç eda etmeyenden daha büyük kayıptadır. Haftada bir sohbetli Kur?an toplantılarına katılan kadın, öğlen evine bir sürü komşu toplayıp bir kazan pilav pişiriyorsa güzeldir de, ?Çocuklar taze pişmemiş yemeği yemez, akşama pilav yapacağım? diyerek yarısı yenmiş olan o bir kazan pilavın diğer yarısını çöpe atıyorsa, hem çöpe attığı yarım kazan pilavın her bir pirinç tanesinden, hem de taze pişmemiş yemeği yemeyen çocuklar yetiştirmiş olmasından hesap verecektir.
Özetle ceza günü herkesin bu dünyada yaşadığı hayatın hesabını vereceği ve yaptıklarının karşılığını göreceği gündür.Mesele sadece inanmak değil, inandım dediği şeyleri layıkı ile, hakkını vererek uygulamaktır ve Allah?ın Rahim sıfatı yalnızca kalbi ve dili inandım deyip bu ?İnandım? ın hakkını verenlerin üzerine tecelli edecektir.
5.(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
İnsanın nefsi araya girmese uyması gerçekten zor olmayacak olan tüm bu emir ve yasaklara kalbi ve dili ile inanan, kul olduğunun farkında olan insan Allah?tan başkasına tapmaz, kulluk etmez, başta kendi nefsi ile mücadelede, ondan sonra da kafirler ve münafıklar ile olan bu dünya sınavında Allah?tan yardım diler.Yaptığı her hareketin ve ağzından çıkan her harfin hesabını vereceğini bilerek başta nefsi ile olan mücadelesinde Allah?a sığınır.
6.Bize doğru yolu göster.
Yaptığı her iyiliğin Allah?tan, her kötülüğün kendi nefsine uymasından olduğunun bilincine varan kul; karşılaştığı her olayda doğruluk üzerine olmayı ister ve bunun ancak Allah?ın lütfu ile mümkün olabileceğini bildiğinden kendisini doğruluğa iletmesini de Allah?tan ister.
7.Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
Kul bilir ki hidayet ancak Allah?tandır.Kul hidayete ermeyi ne kadar çok arzu eder ve bu yolda uğraşırsa Allah ona hidayet eder.Kul olduğunun, her nefesinin bir ?Hu? olarak Allah?ı zikir olduğunun farkında olmayan gafil ise inkar ettikçe Allah onun gözünü görmez, kulağını duymaz, kalbini anlamaz eder.İnkar ettikçe hissi azalır, öfkesi, inanana kızgınlığı ve eziyeti artar.Gitgide olması gereken yoldan, sonsuz sürecek hayatta onu saadete götürecek olan ve bu dünyada doğru yürünmesi gereken yoldan sapar ve sonunda Allah?ın gazabına uğramışlardan olur.
Kul olduğunu bilen bilir ki Allah?ın merhameti olmasa kendiside o yoldan çıkanlardan olur. Sonsuzlukta mesut olmak isteyen, bu dünyada Allah?ın hudutlarını çizdiği bir yolda yürümesi gerektiğini, o yolda yürümenin ancak Allah?ın lütuf ve ikramda bulunduklarına nasip olduğunu bilir ve onların arasında olmak için her gün Allah?a yalvarır.
Daha kısaca Fatiha; açan, dinin asıllarını ihtiva eden, asıl kitap, ana hatları ile İslam?ı anlatan, birçok esrarı taşıyan, vb. çeşitli isimleri olan bir suredir.Bu isimlerden anlaşılacağı gibi üzerinde tefekkür edildiğinde Fatiha?da bütün Kur?an?ı okumak mümkündür.Dinimizin ilk emri ?Oku? dan kastedilen de başta Kur?an olmak üzere, gözle görülen her şeyi, yapılan her hareketi, söylenen her sözü tefekkür ederek, manasını kavramaya çalışarak Oku?maktır. Böyle okunursa bir Fatiha bir Kur?an olur.Bu yüzden Fatiha okunmayan namaz, namaz olmaz. Tekrarlayacak olursak; her bir ayeti tefekkür edilerek okunmayan Fatiha da Fatiha olmaz.
Kur?an?da Kur?an?ı açan, açıklayan ilk sureden sonra gelen Bakara (İnek) Suresi, hemen ilk ayetlerinden başlayarak Fatiha?nın sonunda geçen Allah?ın kendilerine lütuf ve ikramda bulundukları ile gazaba uğramışlar ve sapmışları daha etraflıca tarif etmeye; açan Fatiha?yı açmaya, açıklamaya başlar.
Eğer üzerine verilecek misaller çeşitlendirilse, eğer layıkı ile okunsa Fatiha?yı anlatmak ciltler alır. Benim aciz aklıma bu kadarını bile olsa okumayı ve yazmayı nasip eden Rabbime sonsuz şükürler olsun.
Her birimizin Allah?ın kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğu kimselerden olmamız dileği ile?
Amin.